Dînî Tartışma

Users who are viewing this thread

İnandığımız Allah önce de şimdi de aynı.
Buna dair bir delilin yok. 1441 yıl önce birinin ezberlediği ve çeşitli olaylar sonrasında kağıda aktarmayı başardıkları bir inanç biçimden bahsediyoruz. Daha sonra kitap haline getirilmiş ve çoğaltılmaya 15-20 yıl sonra başlanmış bir eser var ortada. Nasıl emin olabiliyorsun ki?
tam tersi ahirete inanmamak irrasyoneldir.
İrrasyonel akla uygun olmayandır. Ahiretin akla uygun olması için bir sebep olmadığını yaklaşık 4 sayfadır yazıyorum ve hala da arkasındayım. Rasyonel olan şeyler akla uygundur, ölçülebilir senin deyiminle sınanabilir. Din, islam, allah, ahiret, sevap, günah, melek, şeytan bunlar soyut şeylerdir ve rasyonel değillerdir.
Allah korusun.
Dinine allah değil, sen sahip çıkacaksın sen. Aklında varsa, allah yardımcı olamaz. İraden var senin. Şeytan gelir cıs yapar :3*

Hadi benden selamlar olsun sizlere.
 
Buna dair bir delilin yok. 1441 yıl önce birinin ezberlediği ve çeşitli olaylar sonrasında kağıda aktarmayı başardıkları bir inanç biçimden bahsediyoruz. Daha sonra kitap haline getirilmiş ve çoğaltılmaya 15-20 yıl sonra başlanmış bir eser var ortada. Nasıl emin olabiliyorsun ki?
Ben Kuran'ı Allah'ın kitabı kabul ettiğim için emin olabiliyorum da sen söylediklerinden nasıl emin olabiliyorsun?
 
Malum değil zaten. Bir sebepten öyle kabul edip inanıyorum. İnandıktan sonra da, Allah'ın Kuran'ı koruyacağına da inanmış/kabul etmiş olduğumdan şüphe duymama gerek yok diyorum. Neden inandığıma gelince, bunun hakkında yazı hazırlıyorum az kaldı.
 
Hayır ben de bunu kastediyorum, inançtan söz ediyorsan mantık veya rasyonellikten söz edemezsin. Nietzsche'nin "Tanrı'nın ölümü"nden kastettiği de bu. İnsanlar rasyonelizme yöneldiği için inanç ölüyor. Eğer mantıktan söz ediyorsan o noktada inandığını iddia edemezsin. İkisi birbirinden bağımsız kavramlar.
 
İnanma kelimesi anlam olarak koşulsuz ve şartsız kabuldür. Yani mantığını kullanmazsın söz konusu fenomeni açıklamak için. Onu olduğu haliyle sorgulamadan doğru olarak kabul edersin. İnanmanın kelime anlamı bu. Bir noktada bir şekilde mantığını kullanıyorsan bu artık inanmaktan başka bir şey oluyor.

Yok inanma bu anlama gelmiyor filan diyorsan zaten tartışmamızın bir anlamı yok. Söz konusu kavramın sözlük anlamını kabul etmiyorsan veya bunun farkında değilsen bu ortadaki sistemi yaratan insanların yanlışı değil. Din ortaya çıkışında kişilerin şartsız kabulüyle hayatta kalır. Rasyonel düşünce işe dahil edildiği noktada inançtan söz edemezsin.
 
İnanmak ile inanç farklıdır. Yaratıyıca inanmamak bir inanç değildir. İngilizce karşılığı faith olarak düşünülürse anlaması kolay olur. Yaratıcıya inanmamayı merkeze alan bir "inanç" yoktur. İnançların prensipleri olur. Dinler de inançların prensiplerini kurallar ve şartlar etrafında toplanmasıyla oluşur zaten.

Yani "Ateistlerin de inancı var ağbi" içi boş bir hipotezdir. Ateizm bir inanç değildir.
 
Uzun uzadıya yazıyorum ama kısaca değinecek olursam, din bilimin konusu değil karar vermenin konusudur ve bilim ile karar vermenin rasyonalite ölçütleri farklıdır. Karar vermede, olası seçeneklerin kesinlik taşımaları gerekmez. Adı üstünde "olası". Kesinlik taşısalar zaten olası olmaz, kesin olurlardı ve karar vermeye gerek kalmazdı. Bu bağlamda tanrı, din, ahiret vs. 'nin rasyonalliğini belirlemede bilimin değil karar vermenin rasyonalite ölçütlerini uygulamak gerekir. Bunu uyguladığımızda da rasyonel olduklarını görürüz.

Kararları değerlendirirken bilimsel yöntemi kullansaydık bütün kararlarımız irrasyonel olurdu. Çünkü kararlarımızın sonuçlarını karar aldığımız sırada ölçme/sınama şansımız yok. Yani karar verirken, bilimsel yöntemin ölçütlerine sahip değiliz. O zaman bütün insanlık irrasyonel davranıyor mu diyeceğiz? Ama kavramları doğru ayırdığımız zaman öyle olmadığı anlaşılır.
 
Yani evreni yaratıcının yönettiğine inanmakla nedenselliğin yönettiğine inanmak aynı mantıksızlıkta ve koşulsuzlukta. Ha evreni hiç bir şekilde açıklamıyorum, düşünmüyorum bilmiyorum da demek bir seçenek ama demek istediğim evreni açıklayan her şey en temelinde inanç üzerine kurulu. O yüzden dini ayrı tutmaya gerek yok.
 
Keşke makale veya argüman üretmek yerine en temelden kavramların anlamlarını öğrenmekle uğraşsaydın. Bu haliyle söylediklerin tamamen alakasız şeyler. Karar verme dediğin şey bilimle karşılaştırmak için çok geniş bir eylem. Bilimde karar vermek mevcut, mühendislikte de karar vermek mevcut, bir şeye inanma kararı da alabilirsin. Ancak rasyonelliğin karar verme ile hiçbir bağlantısı yok. Rasyonellik kararı akılla, düşünerek ve ölçerek verdiğinin ölçüsüdür. Bir kararı verirken sorgulamıyorsan bu inancın alanına giriyor, ama sorgulayıp açıklamaya çalışıyorsan bu bilimin alanına giriyor. "Faith" veya "Belief" birbiriyle alakasız şeyler değil bu arada. İnancın sistematik olup olmayışı en temelde sorgusuz kabulün önüne geçmiyor. Eğer bir kişi sorgulayıp da inandığını iddia ediyorsa inanmıyordur. Sonucun doğruluğu veya yanlışlığı kişinin aklını kullanarak bir şeye varmaya çalışıp çalışmadığı gerçeğini değiştirmiyor. Ama dinler veya sistematik olmayan inanç biçimleri en temelinde senin sorgusuz bir şekilde kabul etmenle varlıklarını sürdürürler.

Edit: Yeni ileti...

Eğer kişi inanarak, düşünmeden bu sonuca ulaşıyorsa haklısın. Ama sorunun temeli yine aklı kullanmakta yatıyor. Ben bu noktada akıl ile din arasında bir karşılaştırma yapmıyorum. Daha çok ikisinin bambaşka hikayeler olduğunu ortaya koyuyorum. Yani birinden alıp ötekine yükleme yapamazsın. Hepsi kendi içinde bir sistem. Şüpheci biri için fizik kuralları veya hayatın kendisi yeterince gerçekçi olmayabilir, gibi gibi. Yani rasyonel inanış gibi bir şey söz konusu değil. Çünkü inanma rasyonel bir şey değil.
 
"Ancak rasyonelliğin karar verme ile hiçbir bağlantısı yok. Rasyonellik kararı akılla, düşünerek ve ölçerek verdiğinin ölçüsüdür." diyorsun.

Rasyonellik akılla, düşünerek, ölçerek verdiğimizin ölçüsüdür. Kararlarımızı da akılla, düşünerek, ölçerek veririz. O zaman hiçbir bağlantısı yok değil aksine tümüyle bağlantılıdır. Tek fark, karar vermede, seçilen seçeneğin ölçülebilirliğinin, bilimsel yöntemde arandığı kadar kesinlik taşımasının gerekmemesi. Çünkü kesinlik taşısa zaten o bilimsel bilgi olurdu; neyi seçeceğimiz baştan belli olduğundan karar verme konusu olmazdı. Fakat kararlarımızı, kapsamını anlaşılır şekilde daraltacak olursam, fayda elde etmeye yönelik kararlarımızı bu bilimsel yöntemin ölçüsüyle(o kesinlikte) vermeyiz hiçbir zaman. Çünkü kararlarımızın sonucunu önceden bilemeyiz. Seçenekler arasında karar verirken, olasılıklara göre karar veririz. Akıl bu olasılıkları işleyerek kararını verir. Neye göre karar verdiğimizin ölçüsü belirlenebilirdir ve bundaki ölçülebilirlik prensibinin bilimsel yöntemin aradığı kesinlikte olmadığı açıktır, kesin olsa zaten karar verme işlemine alınmazdı.

Bilimsel yöntem deney ve gözleme dayanır. Karar vermede ise, deneyin sonucunu gözlemlemeden tahmin etmeye çalışırız.

Neye göre karar verdiğimizi belirleyebilirsek, belirlediğimiz bu şeyler karar vermede rasyonelliğin ölçüleri olacaktır.

edit: daha anlaşılır şekilde düzenledim.
 
Last edited:
Hem makale üreten derken kendimi kastetmedim. Gerçekten akademik makaleler yazılıyor bunun üzerine ve siz böyle bir kavramın olmadığını iddia ediyorsunuz.
 
Bira kusan ejderhaların insanları yarattığına ve öldüğümüzde biradan oluşan bir okyanusta sonsuza kadar yüzeceğimize inanmaya karar verdim. Bence çok rasyonel bir karar verme yöntemi.
 
@konuk kardeşim, son kez en kısa maddeler halinde açıklayacağım. Ama lütfen kullandığın kelimelerin TDK anlamına bir bak. Çünkü haklı çıkabilmek bize bir ders verebilmek hırsına bürünmüş şekilde yanıp tutuşuyorsun gibi geliyor.

- Rasyonel: Akla uygun. Ölçülü olandır. Bilim Rasyoneldir. Sebebi, sonucu vardır.
Karar vermek rasyoneldir ama Akla uygun sorgulama olarak Rasyoneldir, ölçülemez. Karar verme eylemi, beyinde gerçekleşen bir dizi nöron atağından oluşur. Derin beyin dediğimiz bilinçaltından gelir. Rasyoneldir çünkü işleyiş mekanizmasını biliriz. Akla uygundur, kanıtlanmıştır.
Ancak bir şeye karar verdiğin zaman, karar verdiğin şeyin de rasyonel olduğuna "karar vermek" doğru değildir. Çünkü matematiksel olarak bakmış olursun. Ancak Karar Verme durumu, İnanma Eylemi bunlar felsefi açıdan Rasyoneldir.
din bilimin konusu değil karar vermenin konusudur
Yav afedersin de osurmakta götümün konusudur o zaman... Ne saçma bir metafor la bu. E oldu o zaman matematikte bilim değil, düşünmenin konusudur. Sorgulamakta felsefenin değil gerçeğin konusudur, diye diye milyon tane onun konusudur bunun konusudur üretilir.


Seni Bayes Teoremi paklar. "Bu teorem bir rassal değişken için olasılık dağılımı içinde koşullu olasılıklar ile marjinal olasılıklar arasındaki ilişkiyi gösterir. "
Benzer şekilde Dawkinste : "Tanrı'nın varlığına yönelik iddia herhangi bir diğer hipotezden farksızdır" demektedir. Dawkins formulünü de bir incele. Olasılıkta olasılık diyip duruyorsun bir tane adam akıllı elle tutulur bilgi vermedin. Fikirlerin bir imamın fikrinden farksız ve değersiz gözümde.

Şu linkede bak Dawkins'in formülü , Son kısım doğrudan seni o formüle götürür.

Yazmayacağım yazmayacağım dedim de, bu tartışma olayını bayağıdır yapmadım canım çekiyor.
 
Lonely, farkında olmadan benimle paralel yürüyorsun. Dawkins de aynı şekilde benimle paralel. Tanrı yerine, yanında kameramanı olan ve bir elinde mikrofon diğer elinde yüz lira tutan ve bir soruyu bilmen karşılığında sana yüz lira vereceğini söyleyen bir adamı koy. Dawkins'in ölçeğinde hangi numarada olurdun?

Bir elinde mikrofon tutması, yanında kameraman olması sende bir yarışma sunduğu izlenimi doğurur. Bunlar yüz lira kazanma olasılığın için birer kaynak niteliği taşır ve muhtemelen senin için yeterli olur ve inanıp yarışmaya katılırsın.

Bir peygamber, bir kitap, bunlar da ahiretin varlığına kaynaktır. Güvenilirliği de, senden istediği şeyin kolay olması (iyi insan olmak) ve sana vaat ettiği (ahiret) şeyin önemine göre, hayli kabul edilebilir düzeydedir. Benim için öyledir, senin için de öyle ama kabul etmek istemiyorsun.

Birine katılıp birine katılmıyorsun. Kitabın güvenilirliği senin için yeterli olmuyor. Kesin kanıt arıyorsan, dikkat et, yarışma sunan adamın da sana yüz lira vereceği kesin değil, numara yapıyor olabilir ama sen zamanını harcamayı kabul ediyor ve bu davranışını anlamlı görüyorsun. O halde inanmak için kesin kanıt arama, kendini kandırma bu yanılgıya düşerek. Kitabın güvenilirliğini sorgula. Ben sorguladım ve bana yeterli geldi.
 
Back
Top Bottom