Yıl 830
12 Temmuz
Artık bir tercih vaktiydi, ölüm günden güne yaklaşıyordu ama kimin ensesindeydi?
Tur, kendini içkiye vermiş bir durumdaydı. Her gün ölesiye içiyordu, kimse onu durduramıyordu belkide şuan dünyanın en haklı insanı oydu.
Bu sırada Charibert, Midgard'a varmıştı. Dümdüz bir toprak parçasıydı Midgard, ağaç yok, ev yahut saray yok.
Sadece birbirlerini katleden vahşi hayvanlar, burada olan tek şey buydu.
Koalisyon ordusu, düzenini almıştı bile, karşılarında Kutay'ın Ordusu vardı. Danimarka Savaşçıları, korkudan tir tir titriyordu ancak belli etmek istemiyorlardı.
Zamanında hiç bir şeyden korkmadığı, savaşlara çıplak katılan Berserkerların soyu şimdi Koalisyon Orduları karşısında korkuyorlardı.
Koalisyon Ordusunda ki her bir asker bağırıyordu;
-''TANRI YAHVE ADINA! TANRI YAHVE ADINA! TAHRI YAHVE ADINA!''
Danimarka Savaşçıları ise ses bile çıkarmıyorlardı, çünkü biliyorlardı bu kadar büyük bir orduya karşı seslerini bile zor duyurabilirlerdi.
Kutay, her şeyin farkındaydı bu sebepten atını ordusunun önüne doğru sürdü. Kendisini ve atını ordusuna doğru çevirdi, var gücü ile bağırmaya başladı;
-''KORKMAYIN! TİTREMEYİN! SEVİNİN!''
-''BUGÜN TANRI ODİNİN SİZLERİ BÜYÜK SALONA ALACAĞI GÜNDÜR!''
-''BU SAVAŞ SİZİN ADINIZI TÜM DÜNYAYA DUYURACAK SAVAŞTIR!''
-''KRAL TUR DAHİ BİLE KORKMUYORSA, HER ŞEYE RAĞMEN TÜM ZORLUKLARA GÖĞÜS GERİYOR İSE SİZLERDE KRALINIZDAN ALTTA KALMAYIN!''
-''YA ÖLÜN YA DA ÖLDÜRÜN!''
Kutay'ın bu seslenişinin ardından, Danimarka savaşçıları baltalarını, kılıçlarını kalkanlarına vurmaya başladı.
Çıkardıkları ses, Koalisyon Ordusunun sesini bastıracak kadar güçlüydü.
Charibert, bu duruma karşı sadece güldü, daha sonra iki parmağını havaya kaldırdı, tüm savaşçıları, kılıçlarını kınlarından çıkardı bu sırada ise Danimarka Savaşçıları, hala kalkanlarına vurmaya devam edip, bağırıyorlardı.
Bir kaç saniye parmaklarını havada tutan Charibert, hızlı bir hamle ile indirdi. Onun bu hareketi yapması Hücüm anlamına geliyordu.
Birden tüm Koalisyon ordusu atağa kalktı, her biri ölüme koşarcasına hızlıca koşuyordu, her biri bağırıyordu, her biri ölüme hazırdı!
Bu sırada Kutay, tekrardan atını ordusuna çevirdi ve seslendi;
-''TANRI ODİN ADINA''
-''GELİN VE BENİMLE ÖLÜN''
Bu sözlerden sonra, Kutay atını çevirdi ve Koalisyon Ordusuna doğru sürmeye başladı, aynı şekilde onunla birlikte Danimarka Savaşçılarıda Koalisyon Ordusuna doğru koşmaya başladı.
250.000 kişilik bir orduya karşı, 55.000 kişilik bir ordu savaşıyordu.
İlk hamle Koalisyon Ordusundan geldi, önden yol alan atlılar, iki elinde tuttuğu baltaları Danimarka Savaşçılarına doğru fırlatmaya başladı, gelen her bir darbe ile savaşçılar yerlere düşüyorlardı, birbirlerinin üstlerine çıkıyor, kılıçlarını korkudan birbirlerine saplıyorlardı.
Kutay bu durum karşısında, dikkatini bozmadı hemen arka safında bulunan okçulara, iki parmağını kaldırarak atış yapmalarını emretti. Bu emir ile atlılara doğru binlerce ok yağıyordu, ancak bu oklar aynı zamanda kendi dostlarınada ulaşıyordu.
Bu acı manzara karşısında hiç kimsenin yapabileceği bir şey yoktu, artık ordular birbirlerine dahada yakınlaşmıştı, Kutay atından düşmüş ve düşüşü ile birlikte hemen kalkanını eline almıştı.
Göğüs göğüse bir savaştı bu artık! Danimarka Savaşçıları, bir yandan bir yana savaşıyor, Koalisyon ordularının çokluğu Danimarka Savaşçılarını dört bir yandan sıkıştırıyordu. Tüm bu duruma rağmen Danimarka Savaşçıları pes etmiyordu, kılıçlarını sallıyorlardı, kalkanlarını düşman askerlerinin kasklarında kırıyorlardı.
Ancak hiç bir şey çare etmiyordu, sayıları çok fazlaydı. Sayı çokluğuna güvenen Koalisyon Ordusu, geriye bir adım bile atmadan saldırıyorlardı.
Danimarka Savaşçıları bağırıyorlardı, kimileri acıdan, kimileri korkudan, kimileri ise bir efsane olarak adının yayılacağı heyecandan. Bu sırada Charibert, o asil duruşu ile atından indi ve savaşın dahada içerisine ulaştı.
O kadar hızlı hareket ediyordu ki, kılıcını bir savaşçının ciğerine soktuktan sonra hızlı bir şekilde ters dönüp bir başka savaşçının boynunu güçlü bir hamle ile kesiyordu.
Kutay, baltasını bir savaşçıdan, bir savaşçıya saplıyor önündeki kalkana bile tekme atıyordu. Onun öfkesini şuanda Tanrılardan daha iyi anlayabilen hiç bir kimse yoktu.
Ölüme korkmadan gidiyor, korkmadan savaşıyordu adının tüm dünyada yayılmasını istiyordu, bu savaşı kazanırsa bir efsane olarak namının tüm dünyaya yayılabileceğini biliyordu. Aynı Kral Tur gibi!
Tek başına o kadar ilerlemişti ki, kendisi ile savaşçıları arasındaki fark fazla olmak üzereydi, ta ki birden kendisine sol tarafından gelen kılıç darbesine kadar. O kadar hızlı bir kılıç darbesiydi ki, ne olduğunu anlayamamıştı bile.
Kafasını sol tarafına doğru çevirdiğinde karşısında Charibert vardı, hızlı bir şekilde tekrardan kılıcını Kutay'a doğru salladı. Kutay, kendisine karşı gelen bu darbeye kalkanı ile cevap vermek istedi ancak Charibert'in vuruşu o kadar güçlüydi ki kalkanı tek bir hamle ile parçaladı.
Kutay, hızlı bir atak ile Charibert'in sağına doğru geçti, arkasından baltayı fırlatmak istiyordu ki Charibert'in hızlı bir şekilde sağ tarafından salladığı kılıç darbesi onun sağ gözünü baştan başa yerinden çıkardı.
Bu duruma karşı Kutay, artık ne yapacağını bilmiyordu şaşkınlığı bir yana aynı zamanda, sinirlenmişti. O kıyamet meydanında bağırmaya başladı;
-''SENİ KUDUZ KÖPEK! CANINI ELLERİMLE ALACAĞIM, SENİ ELLERİMLE ÖLDÜRECEĞİM!''
Bu sözlerden sonra bir atağa kalkışmak istemişti ki, tek bir hamle ile daha sağ bacağına büyük bir hasar aldı. Artık ayağa kalkamayacağının farkındaydı, Charibert'e tükürdü ve şöyle söyledi;
-''TUR'UN BUNU SANA ÖDETMEYECEĞİNİMİ DÜŞÜNÜYORSUN! HER ŞEYİ GÖRECEKSİN, TÜM ACIYI TADACAKSIN, BEN İSE SENİN ÖLÜMÜNÜ BÜYÜK SALONDA İZLİYOR OLACAĞIM! HİKAYELERİNİ ANLATMASI İÇİN KRAL TUR'U BÜYÜK SALONDA BEKLEYECEĞİM!''
Charibert bu söylenenlere karşı sadece gülüyordu. Kutay'ın daha fazla konuşmasına izin vermeden, kafasını yerinden kesti, Kutay'ın saçlarından tuttu ve kellesini havaya kaldırdı.
Kutay'ı gören bir Danimarka Savaşçısı, gördüğü manzara karşısında o kadar korktu ki kaçmak üzereyken ayağı kaydı ve kılıcını kendine sapladı.
Diğer Savaşçılar ise Kutay'ın kopmuş kellesini görüyorlardı, bu durum sonucunda tüm ordu kaçmaya başladı. Ancak zaten sayıca kayıpları büyük olan ordu, kaçabilecek durumda bile değildi.
Charibert, bağırarak şöyle söyledi;
-''YAKINDA ELİMDE TUTACAĞIM KELLE TUR'UN KELLESİ OLACAK, BÖYLE BASİT BİR KOMUTANIN DEĞİL!''
-''KİMSENİN YAŞAMASINA İZİN VERMEYİN SALDIRIN VE HEPSİNİ ÖLDÜRÜN!''
Bu sırada ise Tur, her şeyi izleyip görüyordu Tanrıların ona gösterdiği merhamet sebebi ile, Tanrılar bu savaşı Tur'a göstererek, kimin kaybedeceğinin mesajını vermişlerdi.
Tur ise bu korku karşısında, dakikalar boyunca gülmekten kendini alamadı. Hızlıca saraya döndü, ve yanına sadece bir ip ve bir bıçak aldı.
Artık kimin kazanıp, kimin kaybedeceği belliydi!