AAR Nedir:
Oyunda neler yaşandığını gösteren birçok oyun içi ekran görüntüsü ile beraber hikayesel anlatı ile oluşturulan yazı. Bir oyun temel alınarak yazılmış hikayeye, her zaman ekran görüntüleri gerekli değildir ve birçok farklı formatta yazılabilir. Fakat odak noktası oyuna dayanan hikayelerden oluşmasıdır.
Kayıt Özellikleri:
Mod: Diplomacy Litdum 4.
ZORLUK SEVİYESİ: %112
Hile: Kapalı
Oyuncunun aldığı zarar: Normal
Dostların aldığı zarar: Normal
Dövüş yapay zekâsı: İyi
Strateji yapay zekâsı: İyi
Dövüş Hızı: En Hızlı
Muharebe büyüklüğü: 150
EKRAN SEÇENEKLERİ:
Grafik seviyesi: Ultra yüksek - tahmini performans %27
KARAKTER:
İsim: Gelric
Cinsiyet: Erkek
Babası: Göçmen
Çocukluğu: Sokakta geçmiş.
Ergenliği: Seyyar satıcılık yapmış.
Maceracılığa çıkma sebebi: Evinden atılmak.
Kaydetme seçeneği: Gerçekçi kaydetmeden çıkma yok.
Başlangıç şehri: Praven
Diplomasi seçenekleri: En yüksek
Başlangıç İstatistikleri:
Hikâye:
Gelric kaba, sert ve huysuzdur ama tüm bu kasvetli yapısına rağmen çok yeteneklidir. Kalradya’dan çok uzakta Balion topraklarında ortalama bir limanda saygın sayılabilecek bir ailede doğdu ve büyüdü, 10 yaşına gelene kadar endişesiz yaşadı ama bu noktada hayatı kötü yönde değişti.
Babasını, annesini ve kız kardeşini korkunç bir sel felaketinde kaybetti. Bir haydut çetesine katıldı. Yıllar boyunca tekin olmayan ortamlarda şüpheli yabancıların yardımıyla acımasız bir dünyada hayatta kalmayı başardı. Yetenekleri ve ısrarı ile saklı potansiyeline ve iyiliğe ulaşmaya her gün biraz daha yaklaşıyordu. Tüm bunlar onu ilerde olacağı büyük adama dönüştürecekti.
Sonunda 22. Doğum gününde biraz istikrar bulduğunda, çete işini bırakıp fazla büyük olmayan bir nakliye gemisinde denizci olarak çalışmaya başladı. Bunu yaparak, yeni, dürüst bir yaşam bulmayı ve kaybettiği aile ortamını tekrar yaşamayı umuyordu. Ayrıca her zaman ticarete ve yeni yerler görmeye isteği olmuştu. Sıklıkla Geroia ve Lokti limanlarına teslimatlar yapıyorlardı.
Ama bir gün deniz korsanları tarafından saldırıya uğradılar. Değerli kargolarını korsanlara kaptırmasalar da bunun sonucunda gemi ve mürettebat ağır hasar almıştı. Korsanları defettikten kısa bir sonra gemi alabora olmuştu. Okyanus talihsiz genç Gelric’i sürükleyerek hiç tanımadığı yeni bir yere kahramanların diyarı Kalradya’ya taşımıştı.
BÖLÜM I: Ben neredeyim?
24 Mart 1257
Sevgili Günlük,
Yabancısı olduğum bir toprağın üzerinde yüzükoyun şekilde gözlerimi açmıştım. Ellerim uzun süredir su da kalmaktan dolayı buruşmuştu. Kıyafetlerim parçalanmıştı. Ayağa ağrılarım ve kesiklerin verdiği acıların eşliğinde kalktım. Yardım alabileceğim bir yer görebilmek için çevreme baktım. Biraz uzakta küçük bir yerleşke vardı. Son gücümle direk köye gitmeye karar verdim. Yerin adının Azgad olduğunu öğrendim. Param olmadığını bilmelerine rağmen yaralarımla ilgilendiler ve karnımı doyurdular, giydirdiler.
Bulunduğum yer Kalradya topraklarıydı. Çok duymuştum ama bu şekilde geleceğimi tahmin edemezdim. Azgad Svadya denilen bir krallığa bağlıymış. Kuzey ‘de Praven adında büyük bir şehir olduğunu öğrendim. Burada biraz dinlendikten sonra ertesi gün şehre gitmeyi düşünüyordum. Azgad aslında oldukça zengin sayılırdı, Balion’da ki köylere nazaran ve burada kalabileceğimi de söyledi köy muhtarı. Bana bir iş bile ayarlamıştı ama kötü bir tesadüfle bile olsa sonuçta yeni bir yere gelmiştim ve keşfe çıkmam gerekiyordu.
Sabah erkenden Praven’in yolunu tuttum. Ne olur olmaz diye silahla beraber yanıma biraz dinar ile yaşlı bir at veren muhtar beni uğurladı ve iş teklifinin her zaman geçerli olacağını da eklemeden geçmedi. Birkaç saat sonra şehre ulaştım ve atımı ağıra bağlayıp kapılarından içeri girdim. Praven devasa bir şehirdi. Vatanım Balion’da en büyük şehir bile Praven’in yarısı kadar bir alana sahip değildi.
Şehir sokaklarında büyülenmiş bir halde yürürken birden önüme bir adam çıktı. Adamın niyetini daha görür görmez gözünden anlamıştım. Hayatım böyle tipler içinde geçmişti ve insan sarrafı gibi bir şey olmuştum artık. Yankesiciyle bir süre mücadele ettim. Gerçi elimde düzgün bir silahta yoktu. Muhtar yanıma asa ile bir arbalet vermişti. Bunlar hiç bana göre silahlar değildi aslında. Ben daha çok kılıç kalkan ve yay kullanmayı seviyordum. Yapacak bir şey yoktu. Tüm hayatım boyunca elimdekilerle yetinerek en iyisini yapmaya çalıştım.
Sonuçta aldığım birkaç yara bereyle adamı halletmeyi başarmıştım. Tam muhafızlara gidip adamı zindana attıracaktım ki hızla bir adam daha fırladı sokağın arasından. Fakat bu adamın giyimi şık zengin bir tüccarı andırıyordu. Yüzünde kötü bir ifade de yoktu. Yaklaştı ve benimle konuştu. İlk önce başıma bir şey gelmediği için sevindiğini söyledi ve bana bir iş teklifinin olduğunu belirtti. Ardından devamını konuşmak için evine çağırdı. Adama güvenmekte bir sakınca görmemiştim çünkü halinde sıkıntı sezmedim.
Evine geldikten sonra bana işi anlattı; yakın zamanda erkek kardeşi haydutlar tarafından kaçırılmıştı ve onu bulmamı istiyordu. Bende fazla uzatmadan kabul ettim. Sonuçta para kazanacak iş arıyordum. İş ayağıma kadar gelmişti. Zaten bu tarz şeylere çokta yabancı sayılmazdım. Öncelikle bana biraz para verdi ve sonra beş adam toplamamı istedi. Vedalaşıp tüccarın evinden daha sonra şehirden ayrıldım. Şimdi köyleri gezerek yanıma beş gönüllü almalı ve haydutların izini bulmalıydım. Kalradya’da ki işler Balion’a kıyasla çok daha hızlı gelişiyordu. İlk maceraya atılmaya hazırdım.
BÖLÜM II: Haydutların İni
BÖLÜM III: İlk Turnuva
Last edited: