Şiir sevdalıları için şiir paylaşım & şiir dinletisi platformu

Users who are viewing this thread

Yedi kapılı Teb şehrini kuran kim?
Kitaplar yalnız kralların adını yazar.
Yoksa kayaları taşıyan krallar mı?

Bertolt Brecht 
 
Bana dildârın cefâsı hoş gelir
Nitekim gayre vefâsı hoş gelir

Derdi ile hoş geçer dil dilberin
Derd sanma kim devâsı hoş gelir

Zahm-ı peykânı kızıl güldür bana
Bülbülüm hâr-ı belâsı hoş gelir

Yâreme merhem durur çün zahm-ı dost
Cânıma tîr-i belâsı hoş gelir

Ey Muhibbî âleme şâh olmadan
Dilberin olmak gedâsı hoş gelir

Muhibbi
 
Evet, küp kapağından oluşmuş kitaplara ve dergilere, düdük makarnalarının yazdığı ve sizin de gelip buraya gelip çamaşır ipine dizdiğiniz çamaşırlara bir dur demenin vakti geldi de geçiyor bile.

P6XKlNwOSxC54wUDrVrzTQ.png


Reklâmları izledik, şov başlıyor.



CEHENNEMDE BİR MEVSİM

Aldanmıyorsam bir zamanlar hayatım, önüne
bütün gönüllerin açıldığı, yoluna bütün şarapların
döküldüğü bir şölendi.
Bir akşamdı dizimi oturttum Güzelliği-Terslik
edecek oldu-İler tutar yerini bırakmadım ben de.
Bayrak açtım adalete karşı.
Aldım başımı kaçtım. Ey büyücüler, size ey
bahtsızlık, ey nefret, hazinem size emanet.
Azmettim, söndürdüm içerimde insan ümidi adına
ne varsa. Bir yırtıcı hayvan amansızlığıyla atıldım
üzerlerine boğayım diye cümle sevinci.
Cellatlara seslendim, ısırayım diye ölürken
mavzerlerin kabzalarını. Seslendim salgınlara,
boğsunlar istedim, kan içinde, kum içinde beni. Tanrı
bildim musibeti. Gırtlağıma kadar battım çamurlara.
Cürümün ayazında kurundum. Hop oturup hop
kaldırdım çılgınlığı.
Bana baharın getirdiği iğrenç bir budala kahkahasıydı.
Derken az önce işte, bir de baktım ki kıkırdamak
üzereyim; aklıma eski şölenin anahtarlarını aramak
geldi, dedim belki de yeniden heveslenirim.
Hayırmış meğer o anahtarın adı-Anlaşıldı ben bir
düşteymişim.
'Sen canavar kalacaksın...' falan filan... atıp
tutmaya başladı başıma bu şirin hasırları ören şeytan.
'Ölümüne sürsün cümle iştahın, bencilliğin, cümle
bağışlanmaz günahın.'

Ah, canıma yetti arttı-Kuzum şeytan, ne olur daha
bir öfkesiz bakıver de benden yana ufak tefek, yolda
kalmış alçaklıklar vara dursun, sen ki yazarda tasvir,
öğreticilik vergilerinin yokluğuna vurgunsun, senin için
kopardım lanetli gün defterimden bu uğursuz yaprakları.

Arthur Rimbaud
 
BEDAVA

Bedava yaşıyoruz, bedava;
Hava bedava, bulut bedava;
Dere tepe bedava;
Yağmur çamur bedava;
Otomobillerin dışı,
Sınamaların kapısı,
Camekanlar bedava;
Peynir ekmek değil ama
Acı su bedava;
Kelle fiyatına hürriyet,
Esirlik bedava;
Bedava yaşıyoruz, bedava.

Orhan Veli Kanık
 
Söyle, Agathe, yüreğinin uçtuğu varsa,
Kapkara okyanusundan şu iğrenç kentin,
Görkemle parlayan başka bir okyanusa
Erdenlik gibi masmavi, aydınlık, derin.
Söyle Agathe, yüreğinin uçtuğu varsa.

Deniz, engin deniz, avunç getirir bize!
Uğuldayan yellerin sınırsız orguna
Uyan boğuk sesli şarkıcıya, denize
Hangi şeytan bu eşsiz ninniyi sunan?
Deniz, engin deniz, avunç getirir bize!

Götür beni, araba! Kaçır beni, gemi!
Uzak! Uzak! Çamur gözyaşından bu yerde!
— Kimi kez Agathe'ın üzgün yüreği der mi:
Son artık suçluluğa, pişmanlığa, derde,
Götür beni, araba, kaçır beni, gemi?

Öyle uzaksın ki sen mis kokulu cennet,
Duru gök altında o sevinçler, sevgiler,
Sevilenin sevilmeye değdiği elbet,
Yüreğin dopdolu bir hazza daldığı yer!
Öyle uzaksın ki sen mis kokulu cennet!

Hele çocuksu aşkların yeşil cenneti,
Koşmalar, şarkılar, demetler, öpüşler hele,
Korularda, akşam, şaraplar testi testi,
Belenlerde kemanların titrek sesiyle,
— Hele çocuksu aşkların yeşil cenneti,

O tertemiz cennet, kapalı hatlar dolu,
Çok daha uzaklarda mı Hint'ten ve Çin'den?
Ağlmaz mı inleyen çığlıklarla yolu,
Diriltilemez mi bulur sesler içinden,
O tertemiz cennet, kapalı hazlar dolu?
Baudelaire
 
Karlı Bir Gece Vakti Bir Dostu Uyandırmak

Benim adım insanların hizasına yazılmıştır.
Her gün yepyeni rüyalarla ödenebilen bir ceza bu.

Keşke yağmuru çağıracak kadar güzel olmasaydım
Ölüm ve acılar çatsaydı beni
Düşüncem yapma çiçekler kadar gösterişli ve parlak
Sözlerim ihanete varacak doğrulukta olsaydı.
Anmaya gücüm yetseydi de konuşsaydım
Diri-gergin kasları konuşsaydım
“Kardeşler! ” deseydim “Kardeşlerim! ”
“Bakın yaklaşıyor yaklaşmakta olan
“Bakın yaklaşıyor yaklaşmakta olan
“Bakın yaklaşıyor...”
Yazık, şairler kadar cesur değilim
Çocukların üşüdükleri anlaşılıyor bütün yaşadıklarımdan
Gövdem kuduz yarasalarla birazcık yatışıyor.

Benim gövdem yıllar boyu sevmekle tarazlandı
Öyle bir çalımlarla gecenin çitlerinden atlardım
Bir güneş sayardım kendimi denizin karşısında
Çünkü çam kokularına sürtünüp ağırlaşan ruhların
İnanmazdım dosyalara sığacağına
Gittikçe ışıldardım dükkânlar kararırken
Hüznün o beyaz etrafına sakallarım batardı.

Benim adım bilinen cevapların üstüne mühürlenmiş
Ellerim tütsülenmiş
Evlerin yeni yıkanmış serin taşlıklarında
Dirgenler, bakraçlar, tornavidalar
Bende kül, bende kanat, bende gizem bırakmadılar
Ve içinden bir baş ağrısı gibi çınlamaktansa
Gövdem açık bir hedef kılındı belâlara.
Ve bu yüzden yakışıksız oluyor
İnsanları hummalı baharlar olarak tanımlamak
Ve bu yüzden göğsümde dakikalar
İnce parmaklar halinde geziniyor
Konvoylar geçiyor meşelikler arasından
Bir yaprak kapatıyorum hayatımın nemli taraflarına
Ölümden anlayan, ciddi bir yaprak
Unutulacak diyorum, iyice unutulsun
Neden büyük ırmaklardan bile heyecanlıydı
Karlı bir gece vakti bir dostu uyandırmak.

İsmet Özel





 
Oof oof..
Sen benden gittiğinden beri..
Bir gün olsun gözüme uyku girmedi..
Ayrılığın acısını hala içimde taşıyorum..
Senin gidişinden beri..

Seni seviyorum derken, inan yalan söylemedim..
Hep içimde yaşattım seni..
Ne yana dönsem hep hayalin vardı..
Bir saniye olsun bile aklımdan çıkmadın..
Unutmayı çok denedim ama, bir türlü seni unutup kalbimden silemedim..

Oof oof..
Onca acıya dayandık, bırakmadık birbirimizi..
Ne bilirdik ki son acının ayrılık olduğunu..

GVC
 
Merdüm-i dîdeme bilmem ne füsûn etti felek.
Giryemi kıldı füzûn, eşkimi hûn etti felek.
Şîrler pençe-i kahrımda olurken lerzân.
Beni bir gözleri âhûya zebûn etti felek.


{Yavuz Sultan Selim}
 
Dilâ İydest Herkesî Dest-i Yâr-i Hiş Bûsed
Garîbem Bîkesem Men Dest-i Gam Gam Dest-i Men Bûsed

| Hâfız-ı Şirâzî

Ey Gönül; Bayrâmdır! Herkes Kendi Yârinin Elini Öper.
Ben İse Gâribim.. Ben Gamın Elini, Gam Benim Elimi Öper!

Ne muhteşem bir şey bu ya.
 
Dîdesi havf-i rakîb ile olup eşk-efşân
Su uyur düşman uyur haste-i hicrân uyumaz - Şeyh Galip

(Gözleri rakip korkusu ile gözyaşı doludur)
(Su uyur düşman uyur bu ayrılık hastası uyumaz)
 
Olmayın riyakarlık edenlerden!
Bir yanda yüksek sesle Kuran'ı dillendirirken,
Öte yandan ahlaksızlığını sakladığını zannedenlerden.

Hafız-ı Şirazi
 
Kendi öz yurdumda ben miyim garip?
Beni bir köşeye atan utansın
Eğilmiyor diye,kurdu hor görüp,
İti el üstünde tutan utansın! ..

Oğlumuz sokağa itiliyorken,
Ve kanına zehir katılıyorken
Yolda kızlarımız satılıyorken
Yatağında rahat yatan utansın! ..

Ne canım mühimdi,ne de rahatım
Ne kanım kıymetli,ne de hayatım
Ne bedelim vardı,ne de fiyatım
Beni üç kuruşa satan utansın! ..

Ben asiydim,ıslah edemezlerdi
Kurtların üstüne gidemezlerdi
Böyle koyun gibi güdemezlerdi
Beni bu sürüye katan utansın! ..

Namusumuza el uzatan varsa,
Böyle durur muyduk,dünyalar dursa
Şu bayrak yerlerde çiğneniyorsa
Ayağa kalkmayan vatan utansın
“Bu devri yıkmayan vatan utansın!
 
Mağrurlanıp gezme dünya üstünde
Yürüdüğün yollar davacı olur
En yakın akraba, eşin dostun da...
Hak sahibi kullar davacı olur.

Yarın toplanınca mahşer gününde
Fayda vermez şöhretin de ünün de
Zerreyi ayıran kantar önünde
Topladığın mallar davacı olur.

Ölçerek biçerek söyle sözünü
Kalp kırıp kimsenin yakma özünü
Ağlatma masumu güldür yüzünü
Gözündeki seller davacı olur.
 
Biliyorum sana giden yollar kapalı
Üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni

Ne kadar yakından ve arada uçurum;
İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi

Uyandım uyandım, hep seni düşündüm
Yalnız seni, yalnız senin gözlerini

Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım
Ben artık adam olmam bu derde düşeli

Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya
Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki

Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi
Ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği

Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;
Hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki

Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor
Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini

Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;
Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri

Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım
Bu böyle pek de kolay değil gerçi...

Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;
Bunun verdiği mutluluk da az değil ki

Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,
Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki

İnan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,
Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:

Bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu
Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri

Cemal Süreya​
 
                        Münacaat
Bu yaşa erdirdin beni, gençtim almadın canımı
ölmedim genç olarak, ölmedim beni leylak
büklümlerinin içten ve dışardan
sarmaladığı günlerde
bir zamandı
heves ettim gölgemi enginde yatan
o berrak sayfada gezindirsem diye
ölmedim, bir gençlik ölümü saklı kaldı bende.

Vakti vardıysa aşkın, onu beklemeliydi
genç olmak yetmiyordu fayrap sevişmek için
halbuki aşk, başka ne olsundu hayatın mazereti
demedim dilimin ucuna gelen her ne ise
vay ki gençtim
ölümle paslanmış buldum sesimi.

Hata yapmak
fırsatını Adem’e veren sendin
bilmedim onun talihinden ne kadar düştü bana
gençtim ben ve neden hata payı yok diyordum hayatımda
gergin bedenim toprağa binlerce fışkını saplar idi
haykırınca çeviklik katardım gökyüzüne
bir düşü düşlere dalmaksızın kavrayarak
bulutu kapsayarak açmadan buluta içtekini
tanıdım Ademoğlu kimin nesiymiş
ter döküp soru sormak nereye sürüklermiş kişiyi.

Çeşme var, kurnası murdar
yazgım
kendi avcumda seyretmek kırgın aksimi.

Gençtim ya, ne farkeder deyip geçerdim
nehrin uğultusu da olur, dalların hışırtısı da
gözyaşı, çiğ tanesi, gizli dert veya verem
ne fark eder demişim
bilmeden farkı istemişim.
Vay beni leylak kokusundan çoban çevgenine
arastadan ırmaklara çarkettiren dargınlık!
Yola madem
çöllerdeki satrabı yalvartmak için çıkmıştım
hava bozar, yüzüm eğik giderdim yine
yaza doğru en kuduzuyla sürüngenlerin sabahlar
yola devam ederdim.

Gençtim işte şehrin o yatık raksından incinen yine bendim
gelip bana çatardı o ruh tutuşturucu yalgın
onunla ben
hep sevişecek gibi baktık birbirimize.
bir kez öpüşebilseydik dünyayı solduracaktık.

Oysa bu sürgün yeri,bu pıtraklı diyar
ne kadar korkulu yankı bulagelmiş gizlerimizde
hani yok burda yanlışı yoklayacak hiç aralık
bütün vadilere indik bir kez öpüşmek için
kalmadı hiç bir tepe çıkılmadık
eriyeydik nesteren köklerine sindiğimizce
alıcı kuş pençesiyle uçarak arınaydık
ah, bir olaydı diyorduk vakar da yoksanaydı
doğruydu böyle kan telef olmasın diye çabalamamız
ama kendi çeperlerimizi böyle kana buladık
gönendi dünya bundan istifade
dünya bayındırladı:
Bir yakış, bir yanış tasarımı beride
öte yakada bir benî adem
her gün küsülü kaldık.

Bunca yıl bu gücenik macera beni tutuklu kılan
artık bu yaşa erdirdin beni,anladım
gençken almadın canımı, bilmedim
demek gökten ağsa bile tohum yürekten düşecekmiş
çünkü hataya bağışık büyük hatadan beri nezaret yer
çiğ tanesi sanmak ne cüret, gözyaşıymış
insanın insana raptolduğu cevher.

Şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbi
taşınacak suyu göster, kırılacak odunu
kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde
bileyim hangi suyun sakasıyım ya rabbelalemin
tütmesi gereken ocak nerde?
İsmet Özel
 
Nerdesin şevketli Sultan Hamid Han?!
Feryadım varır mı bârigâhına?
Ölüm uykusundan bir lahza uyan,
Şu nankör milletin bak günahına.

Tahrike yeltenen tac ve tahtını
Denedi bu millet kara bahtını
Sınadı sillenin nerm ü sahtını
Rahmet et sultanım sûz-ı âhına

Tarihler ismini andığı zaman
Sana hak verecek ey koca Sultan!
Bizdik utanmadan iftira atan
Asrın en siyâsi padişahına.


- Rıza Tevfik BÖLÜKBAŞI
 
Gerilir zorlu bir yay
Oku fırlatmak için;
Gece gökte doğar ay
Yükselip batmak için.
Mecnun inler, kanını
Leyla’ya katmak için.
Cilve yapar sevgili
Gönül kanatmak için.
Şair neden gam çeker?
Şiir yaratmak için.
Dağda niçin bağırılır?
Feleğe çatmak için.
Açılır tatlı güller
Arılar tatmak için.
Tanrı kızlar yaratmış
Erlere satmak için.
İnsan büyür beşikte
Mezarda yatmak için.
Ve...........................
Kahramanlar can verir
Yurdu yaşatmak için...

-Hüseyin Nihal ATSIZ
 
Back
Top Bottom