Valla ben de anlayamadım, yeni forumdan beri nickim resetlendiği için Kaptan nicki boştaydı onu da fark etmemiş muhtemelen.
O bahsettiğin değer vermek ve değerli hissettirmek iki farklı boyut tabii.. Hatta biraz kafanızı karıştırayım, aşırı değer verdiğini kendine hissettirmek de eklensin buna. Çünkü ne olursa olsun birine değer vermek yanlış değildir, hatta çevrenize bolca değer dağıtmanız bir bakıma değerli insanlarla bezeli bir çevreye sahip olduğunuzu gösterir. Ama değer vermek bayağı davranışlara gösterilere dönüşüp somutlaşınca ne yazık ki beyin bunları hiç bilmediği yeni verilermiş gibi tekrar ve daha farklı yorumluyor. Artık yorumlama sürecini ben bilemiyorum, ama sonuç kısmında değer verdiğimizi hunharca göstermeye çalıştığımız kişi hafızada kimlik değişimine uğrayıp bir ihtiyaca dönüşüyor.
Hatta cinsel ilişkileri bir kenara koyup bunu erken yaş arkadaş ilişkilerine oturtmaya çalışırsanız, lise-üni dönemlerinde kankalıkla başlayıp düşmanlığa dönüşen arkadaş gruplarının da temelinde bu muhabbetin etkili olduğunu görebilirsiniz. Başta iki taraf da ölçülü saygılıdır, sonra bir taraf kendi ilgisi arttığı için aynı şekilde karşıdakinin gözünde büyümek ister. “Wpde geç yazmalar”, “görüldüler”, “buluşmalara çağırılmamalar”, “projelerde takımına davet etmemeler”e takılmaya başladıkça bu davranışlarını referans alarak beyin muhatabında kimlik değişikliğine başlar. Ama muhatabının sana dönütleri artan kuruntularınla paralel olmadığı için beyinde tutarsızlıklar başlar. Beyin tabii bundan kendini suçlu tutarak kişilik sendromunu değil, karşıdakini suçlu tutarak somut bir lise kavgasını tercih eder. Hatta neden olduğu bu iç savaşımdan dolayı muhatap(lar)a karşı içsel bir kızgınlık büyümeye başlar. Bu yüzden düşmanlıklar çoğunlukla “Manitasına yazma” “dedikodusunu etme” “sırrını millete anlatma” “arkasından ****** deme” “ifşalarını paylaşma” gibi belirgin ve cezalandırmaya yönelik olaylarla başlar.
O bahsettiğin değer vermek ve değerli hissettirmek iki farklı boyut tabii.. Hatta biraz kafanızı karıştırayım, aşırı değer verdiğini kendine hissettirmek de eklensin buna. Çünkü ne olursa olsun birine değer vermek yanlış değildir, hatta çevrenize bolca değer dağıtmanız bir bakıma değerli insanlarla bezeli bir çevreye sahip olduğunuzu gösterir. Ama değer vermek bayağı davranışlara gösterilere dönüşüp somutlaşınca ne yazık ki beyin bunları hiç bilmediği yeni verilermiş gibi tekrar ve daha farklı yorumluyor. Artık yorumlama sürecini ben bilemiyorum, ama sonuç kısmında değer verdiğimizi hunharca göstermeye çalıştığımız kişi hafızada kimlik değişimine uğrayıp bir ihtiyaca dönüşüyor.
Hatta cinsel ilişkileri bir kenara koyup bunu erken yaş arkadaş ilişkilerine oturtmaya çalışırsanız, lise-üni dönemlerinde kankalıkla başlayıp düşmanlığa dönüşen arkadaş gruplarının da temelinde bu muhabbetin etkili olduğunu görebilirsiniz. Başta iki taraf da ölçülü saygılıdır, sonra bir taraf kendi ilgisi arttığı için aynı şekilde karşıdakinin gözünde büyümek ister. “Wpde geç yazmalar”, “görüldüler”, “buluşmalara çağırılmamalar”, “projelerde takımına davet etmemeler”e takılmaya başladıkça bu davranışlarını referans alarak beyin muhatabında kimlik değişikliğine başlar. Ama muhatabının sana dönütleri artan kuruntularınla paralel olmadığı için beyinde tutarsızlıklar başlar. Beyin tabii bundan kendini suçlu tutarak kişilik sendromunu değil, karşıdakini suçlu tutarak somut bir lise kavgasını tercih eder. Hatta neden olduğu bu iç savaşımdan dolayı muhatap(lar)a karşı içsel bir kızgınlık büyümeye başlar. Bu yüzden düşmanlıklar çoğunlukla “Manitasına yazma” “dedikodusunu etme” “sırrını millete anlatma” “arkasından ****** deme” “ifşalarını paylaşma” gibi belirgin ve cezalandırmaya yönelik olaylarla başlar.