Tanhu
Banned
Bölüm Adı: Şafak Vakti
Bölüm: 4
Gece yarısıydı ve hava oldukça soğuktu. Sert bir rüzgârın uğultusu ve yaprakların hışırtısı dışında hiçbir ses duyulmuyordu. Lakin dışarıda olağanüstü bir hareketlilik vardı ve sürekli olarak birkaç asker atlara yüklenmiş birkaç yükü kale kapısının önüne bırakıyordu. Kral Ragnar hızlı adımlarla Varyag'ın odasına yürüdü ve kapıyı açıp "- Lort Varyag, derhal yatağından kalk!" dedi. Varyag elindeki kitabı kapatıp yatağının kenarına koydu ve mumu eline alarak Kral Ragnar'a doğru yaklaştı. Sonra da "- Efendim, uyumuyordum. Elimdeki kitabı bitirecektim, sorun nedir?" diye fısıldadı. Kral Ragnar biraz etrafına baktı ve sesini yükselterek "- Lort Varyag, Sargoth Şehri'ne yerleştirdiğimiz casuslar sonunda görevden geldi ve topladığı istihbaratı bana sundu. Ne yazık ki haberler kötüden de kötü. Lethwin Ufuk-Aşan'ın komutasındaki 15.000 asker Wercheg'e, bize doğru yürüyor ve onlara karşı koyabilecek doğru düzgün sayıda bir ordumuz yok. Kısacası bu saldırı bizim sonumuz olacak ama belki sen..." derken Varyag Kral Ragnar'ın sözünü kesti ve "- Efendim, belki değil, kesinlikle bu savaşı biz alacağız. Onlarda 15.000 asker olabilir ama hepsi birer korkağın teki. Kralım, bana sabaha kadar izin verin, savaşta sergileyeceğimiz birkaç taktik düşünmeliyim." dedi. Kral Ragnar, biraz düşündükten sonra "- Ordular şafak vakti burada olur, güneş doğana kadar vaktin var, Varyag..." diyerek odadan çıktı. Lort Varyag, elindeki mumu masasına koydu, kapıyı kapattı ve kuş tüyünü mürekkebe batırarak kitabının boş bir sayfasına nasıl bir taktik sergileyebileceğini çizerek tasarlamaya çalıştı. Aradan geçen üç saatin sonunda aklına müthiş bir plan geldi ve ayağa kalkarak "- Evet, işte bu!" diye bağırdı. Hızlı adımlarla Kral Ragnar'ın yanına gitti ve konuşmaya başladılar.
Lort Varyag: Efendim, işte bu defa onları kesin yenilgiye uğratacağımız müthiş bir planım var.
Kral Ragnar: Nedir bu müthiş olan plan?
Lort Varyag: Anlatayım efendim. Sizin, benim, Turya'nın ve garnizondaki birliklerin toplamı tam tamına 1600 asker ediyor. Bu birliklerin 800'ü benim komutamda, diğer 800'ü ise sizin komutanızda savunma yapacak. Tüm okçular surlara yerleştirililecek ve bazıları kulelerde bulunacak. Bu okçuların 20 tanesi 4'er gruplara ayrıltılarak evlerin çatısına yerleştirilecek ve kamufile olmaları için samanla örtülecek. Yine öndeki birimlerin 100 tanesi ellerindeki balistalarla düşmanı geri çekmeye zorlarken mancınıklarla şehre girmeyi bekleyen birlikler taş yağmuruna tutulacak. Düşman ağır kayıplar almaya başladığında benim komutamdaki birlikler şehrin arka kapısından geri çekilecek. Sizde düşmanı şehre almak için meydana doğru gerileyeceksiniz. Bu sırada evlerin çatısındaki okçular devreye girecek ve atışa başlayacak. Surlardaki birimlerde çatıdakilere destek vererek atış yapacak. Biz bu sırada şehrin dışarısından dolanıp ön kapıdan içeri gireceğiz ve Lethwin'in askerleri iki ateş arasında kalmış olacak. Aralarında bir tane bile canlı kalmayana kadar o itlerle savaşacağız!
Kral Ragnar: Gerçektende bu taktik işimize yarayabilir. Eğer sen bu şehri kurtarırsan büyük bir şekilde ödüllendirileceksin, Varyag.
Lort Varyag: Efendim, izninizle orduları sabaha kadar hazır hale getirmek istiyorum.
Kral Ragnar Tamam, Varyag. Şimdi git ve hazırlıkları yap.
Lort Varyag, odadan ayrıldı ve koşarak dışarı çıkıp hazırlıkları başlattı. Şafak vakti geldiğinde Lethwin'in komutasındaki 15.000 asker Wercheg surlarının karşısına dikilmiş olacak...
- Size teslim olmanız için sadece tek bir şans veriyoruz!
Güneş dağların arkasından yavaşça yükseliyordu. Bu sözler, Lethwin'in ordusundaki bir komutanın ağzından çıkmıştı. Varyag, sinirli bir şekilde kale surlarının üzerinden düşman askerlerine bakıyordu. Gözlerini bu çağrıyı yapan adama çevirdi ve sırtındaki arbaleti çıkardı. Ve tekrar aynı çağrı yapıldı. "- Ya teslim olun ya da geberin!" cümlesi Varyag'ın kulaklarında yankılanıyordu. Kaşlarını çattı ve arbeletini o askere doğrultup atışını yaptı ve o komutan yere yığılıp gözündeki oku elleriyle tuttu ve can çekişerek öldü. Varyag, geri adım attı ve arkasına dönüp "- Ulu Nord askerleri! Tüm gücünüzle düşmanlarınıza karşı savaşın! Şimdi, öndeki 100 asker balistaları alıp kale kapısının etrafını sarsın!" diye bağırdı. Lethwin'in askerleri koçbaşıyla kapıları kırmaya çalışıyordu. Bu sırada okçular koşarak yerlerini almaya başlamıştı. Garnizondaki diğer askerlerde meydana konuşlandırılırken kalenin içerisindeki mancınıklar yağlanıp ateşe veriliyor ve fırlatılıyordu. Okçular kulelerden ve surlardan askerlere atış yaparken düşman birlikleri tüm güçleriyle kapıya yükleniyordu. Bir anda kapılar kırıldı ve büyük bir toz bulutu oluştu. Düşman askerleri hızla hücuma geçmişti fakat hiç farketmedikleri birşeyle karşılaştılar. Hücum edenler balistalara saplanmıştı ve diğerleri de saplanmaya devam ediyordu. İlk taş fırlatıldı ve arkadaki bir bölüğü vurup çoğunu öldürdü. Havada ciritler, oklar ve baltalar uçuşuyordu. Düşmanlar aynı zamanda surları kırıp delik açmak için uğraşıyordu. En öndeki birlikler önce vuruyor, sonra geri çekilip tekrar hızla dalıyor ve gelenleri balistadan geçiriyordu. Karşı taraf çok büyük zaiyat almıştı ama hala saldırılarına devam ediyordu. Lethwin bağırarak "- Askerler! Merdivenleri yerleştirin, surlara tırmanacağız!" diye emir verdi. Aynı zamanda kuşatma kuleleride yaklaşıyordu. Varyag, tahta kutulara doldurulan şişeleri çıkardı ve ucunu meşaleyle ateşe verip merdivenden tırmananlara fırlattı. Düşmanlar yanarak merdivenden düşüyor ve gerisindeki askere çarpıp onuda yere seriyordu. Kuledeki birlikler de bu şişeleri ateşe verip fırlatıyor ve merdivenleri itip düşürüyordu. Kuşatma tüm şiddetiyle sürürken birkaç asker kuşatma kulelerinden dışarı fırlayarak surlara çıkmayı başardı. Varyag, sert bir ses tonuyla "- Askerler, surlardaki düşmanları geri çekmeye zorlayın!" emrini verdi. 20 kadar asker ellerindeki şişeleri fırlatarak düşmanı yakmaya başladı. Mancınıkların hedefi kuşatma kulesi olarak belirlendi. Son bir atışla kuşatma kulesi yıkıldı ve birçok düşman askeri orada ölüverdi. Lort Varyag, koşarak aşağı indi ve "- Benim komutamdaki birlikler, beni takip edin!" diye bağırdı. İşte artık planlanan taktiğin uygulanma vaktiydi. Kral Ragnar durumu farketti ve Varyag ile askerlerinin arka kapıdan çıkmasını bekledi. Çarpışma hızla devam ediyordu en az 1000 düşman askeri öldürülmüştü ve Nordların kaybı sadece 53 askerdi. Lort Varyag, askerlerle birlikte arka kapıdan dışarı çıktı ve şehrin ön kapısına doğru yürümeye başladı. Kral Ragnar, "- Birlikler, şehir meydanına doğru geri çekilin!" emrini verdi. İkinci aşama düşmanı şehrin içine çekmekti. Kral Ragnar ve komutasındaki 747 asker geri çekilmeye başladı ve Lethwin'in bir bölüğü dışındaki tüm askerler şehrin içine girmişti. Birkaç asker dışarıdaki bölüğü mancınıkla taş yağmuru altına aldı. Ard arda atılan 10 ateşli taşın ardından tüm bölük imha edilmişti ve bu sıradaki çatıdaki okçular içeri çekilen düşman askerlerini ok yağmuruna tutmaktaydı. Kayıp 53 iken 293'e çıktı. Bu sırada şehrin ön kapısına gelen Varyag'ın askeri hep bir ağızdan "- Saldıralım!" diye bağırdı ve Varyag şiddetli bir sesle "- Hücum!" dedi. Lethwin olanlara şaşırmıştı. Düşman iki ateş arasında sıkışıp kalmıştı ve ayrıca tepelerinden de yağmur gibi yağan oklara kurban gidiyordu. Çarpışmalar güneş tam tepeye gelene kadar sürmüştü ve zafer sonunda Varyag'ın eline geçmişti.
- Bugün müthiş bir zaferle bizi gururlandırdın, Varyag.
- Efendim, bu zafer asıl sonuna kadar direnen askerlerimizin sayesinde elde edilmişti.
- Evet, Varyag. Herneyse, Doğu Nord Krallığı seni hakettiğin bir seviyede ödüllendirilecek.
- Teşekkürler, efendim. Lethwin'i elimizden kaçırsak bile büyük bir darbe ile hepsini sarstık. Esirimiz Yaroglek'ten ne haber?
- Vaegir Krallığı ile görüşmelerimize başladık. İttifaklık anlaşmasının imzalanması an meselesi.
- Kralım, zor bir savaş döneminde en azından bir dost bizim için belki de kurtuluş olabilir. Umarız kabul ederler.
- Evet, umarız ki kabul ederler. Kergitlerin ve Svadyalıların saldırması an meselesi.
- Hayır, kralım. Lethwin'in böyle feci bir şekilde yenildiğini duyduklarında bizimle savaşmaktan korkacaklar.
- Aslında korkup saldırmamaya da bilirler.
- Herneyse, efendim müsadenizi isteyeceğim.
- Müsade senin, Varyag. Yarın akşam ziyafet var. Kesinlikle orada ol.
- Tamam efendim, görüşürüz.
Varyag, bu konuşmadan sonra ölen askerlerin cesetlerinin toplanması emrini verdi. Bu zaferin ardından gerçekten büyük bir orduyla sarsılan Batı Nord Krallığı'nı yıkmak gerektiğini düşünüyordu. Ama bunun için çok sayıda askere ihtiyaç vardı ve bu askerlerin donanımlı da olması gerekmekteydi. Bu en az iki haftada gerçekleştirilebilecek birşeydi ama yapılması gerekiyordu. Uzun uzun düşündü, sonra da hana doğru yürüdü. Hanın kapısını açıp içeri girdi ve yemek yedikten sonra ayrılıp akşam olana kadar odasında yatmaya gitti. Yatağının örtüsünü açtı, içine girdi ve üzerini örttükten sonra gözleri kapattı ve iki üç dakika sonra da uyuya kaldı.
Varyag, akşam kalkmayı hedeflese de yorgunluğundan dolayı sabaha kadar uyumuştu. Çok acıktığından dolayı hizmetçilerine yemek hazırlanmasını emretti ve yatağından çıkıp zırhlarını giymeye başladı. Sonra da baltası yerine kılıcını alıp kınına geçirdi ve arbaletini sırtına alıp sandalyeye oturdu ve yemeğinin gelmesini bekledi. Biraz sonra da yemek geldi ve yemeğini yedikten sonra odasından çıkıp şehre indi. Şehirde biraz dolaştıktan sonra yanına 200 askerini alıp şehirden ayrıldı. Bunduk'ta yanındaydı...
- Efendim, uzun zamandır görüşmüyoruz. Wercheg'e saldıran orduları geri püskürtmeyi başardınız ve her geçen gün izlenimlerime göre halk tarafından daha da fazla destekleniyorsunuz. Hatta gelecekte Nord Krallığı'nın kralı olacağınız gibi söylentiler de var.
- Bunduk, amacım Nord Krallığı'nı tekrar birleştirip Kral Ragnar'la birlikte düşmanlarımızın boğazına dolanmak. Taht için ayrı bir isyan çıkartmak ya da darbe girişiminde bulun tahta oturmak değil.
- Efendim, 200 askerinizle birlikte şehirden ayrıldığımıza göre bir saldırı yapmayı planlıyorsunuz.
- Evet, bir saldırı yapacağım. Genişleyebilmemiz için Albruq Kalesi'nin kontrolünü hemen kendimize geçirmemiz lazım. Orada eminim 20'den fazla asker yoktur, bir tane bile canlı bırakmadan hepsini geberteceğiz ve bunun haberi kimseye yayılmayacak.
- Tamam, efendim.
Varyag, iki saatlik yolun ardından Albruq Kalesi'ne vardı. Kısa süren bir kuşatmanın sonunda kale ele geçirildi ve kısa sürede garnizon için asker gönderildi. Daha sonra akşam olmadan Wercheg'e dönüldü. Lort Varyag, önceki zaferleri ile birlikte Albruq Kalesini aldığınıda Ragnar'a duyurmak için heyecanla ve sevinçle Kral Ragnar'ın sarayına çıktı. Sarayın kapılarını açıp önüne bakınca gördüklerine inanamamıştı...
Bölüm: 4
Gece yarısıydı ve hava oldukça soğuktu. Sert bir rüzgârın uğultusu ve yaprakların hışırtısı dışında hiçbir ses duyulmuyordu. Lakin dışarıda olağanüstü bir hareketlilik vardı ve sürekli olarak birkaç asker atlara yüklenmiş birkaç yükü kale kapısının önüne bırakıyordu. Kral Ragnar hızlı adımlarla Varyag'ın odasına yürüdü ve kapıyı açıp "- Lort Varyag, derhal yatağından kalk!" dedi. Varyag elindeki kitabı kapatıp yatağının kenarına koydu ve mumu eline alarak Kral Ragnar'a doğru yaklaştı. Sonra da "- Efendim, uyumuyordum. Elimdeki kitabı bitirecektim, sorun nedir?" diye fısıldadı. Kral Ragnar biraz etrafına baktı ve sesini yükselterek "- Lort Varyag, Sargoth Şehri'ne yerleştirdiğimiz casuslar sonunda görevden geldi ve topladığı istihbaratı bana sundu. Ne yazık ki haberler kötüden de kötü. Lethwin Ufuk-Aşan'ın komutasındaki 15.000 asker Wercheg'e, bize doğru yürüyor ve onlara karşı koyabilecek doğru düzgün sayıda bir ordumuz yok. Kısacası bu saldırı bizim sonumuz olacak ama belki sen..." derken Varyag Kral Ragnar'ın sözünü kesti ve "- Efendim, belki değil, kesinlikle bu savaşı biz alacağız. Onlarda 15.000 asker olabilir ama hepsi birer korkağın teki. Kralım, bana sabaha kadar izin verin, savaşta sergileyeceğimiz birkaç taktik düşünmeliyim." dedi. Kral Ragnar, biraz düşündükten sonra "- Ordular şafak vakti burada olur, güneş doğana kadar vaktin var, Varyag..." diyerek odadan çıktı. Lort Varyag, elindeki mumu masasına koydu, kapıyı kapattı ve kuş tüyünü mürekkebe batırarak kitabının boş bir sayfasına nasıl bir taktik sergileyebileceğini çizerek tasarlamaya çalıştı. Aradan geçen üç saatin sonunda aklına müthiş bir plan geldi ve ayağa kalkarak "- Evet, işte bu!" diye bağırdı. Hızlı adımlarla Kral Ragnar'ın yanına gitti ve konuşmaya başladılar.
Lort Varyag: Efendim, işte bu defa onları kesin yenilgiye uğratacağımız müthiş bir planım var.
Kral Ragnar: Nedir bu müthiş olan plan?
Lort Varyag: Anlatayım efendim. Sizin, benim, Turya'nın ve garnizondaki birliklerin toplamı tam tamına 1600 asker ediyor. Bu birliklerin 800'ü benim komutamda, diğer 800'ü ise sizin komutanızda savunma yapacak. Tüm okçular surlara yerleştirililecek ve bazıları kulelerde bulunacak. Bu okçuların 20 tanesi 4'er gruplara ayrıltılarak evlerin çatısına yerleştirilecek ve kamufile olmaları için samanla örtülecek. Yine öndeki birimlerin 100 tanesi ellerindeki balistalarla düşmanı geri çekmeye zorlarken mancınıklarla şehre girmeyi bekleyen birlikler taş yağmuruna tutulacak. Düşman ağır kayıplar almaya başladığında benim komutamdaki birlikler şehrin arka kapısından geri çekilecek. Sizde düşmanı şehre almak için meydana doğru gerileyeceksiniz. Bu sırada evlerin çatısındaki okçular devreye girecek ve atışa başlayacak. Surlardaki birimlerde çatıdakilere destek vererek atış yapacak. Biz bu sırada şehrin dışarısından dolanıp ön kapıdan içeri gireceğiz ve Lethwin'in askerleri iki ateş arasında kalmış olacak. Aralarında bir tane bile canlı kalmayana kadar o itlerle savaşacağız!
Kral Ragnar: Gerçektende bu taktik işimize yarayabilir. Eğer sen bu şehri kurtarırsan büyük bir şekilde ödüllendirileceksin, Varyag.
Lort Varyag: Efendim, izninizle orduları sabaha kadar hazır hale getirmek istiyorum.
Kral Ragnar Tamam, Varyag. Şimdi git ve hazırlıkları yap.
Lort Varyag, odadan ayrıldı ve koşarak dışarı çıkıp hazırlıkları başlattı. Şafak vakti geldiğinde Lethwin'in komutasındaki 15.000 asker Wercheg surlarının karşısına dikilmiş olacak...
- Size teslim olmanız için sadece tek bir şans veriyoruz!
Güneş dağların arkasından yavaşça yükseliyordu. Bu sözler, Lethwin'in ordusundaki bir komutanın ağzından çıkmıştı. Varyag, sinirli bir şekilde kale surlarının üzerinden düşman askerlerine bakıyordu. Gözlerini bu çağrıyı yapan adama çevirdi ve sırtındaki arbaleti çıkardı. Ve tekrar aynı çağrı yapıldı. "- Ya teslim olun ya da geberin!" cümlesi Varyag'ın kulaklarında yankılanıyordu. Kaşlarını çattı ve arbeletini o askere doğrultup atışını yaptı ve o komutan yere yığılıp gözündeki oku elleriyle tuttu ve can çekişerek öldü. Varyag, geri adım attı ve arkasına dönüp "- Ulu Nord askerleri! Tüm gücünüzle düşmanlarınıza karşı savaşın! Şimdi, öndeki 100 asker balistaları alıp kale kapısının etrafını sarsın!" diye bağırdı. Lethwin'in askerleri koçbaşıyla kapıları kırmaya çalışıyordu. Bu sırada okçular koşarak yerlerini almaya başlamıştı. Garnizondaki diğer askerlerde meydana konuşlandırılırken kalenin içerisindeki mancınıklar yağlanıp ateşe veriliyor ve fırlatılıyordu. Okçular kulelerden ve surlardan askerlere atış yaparken düşman birlikleri tüm güçleriyle kapıya yükleniyordu. Bir anda kapılar kırıldı ve büyük bir toz bulutu oluştu. Düşman askerleri hızla hücuma geçmişti fakat hiç farketmedikleri birşeyle karşılaştılar. Hücum edenler balistalara saplanmıştı ve diğerleri de saplanmaya devam ediyordu. İlk taş fırlatıldı ve arkadaki bir bölüğü vurup çoğunu öldürdü. Havada ciritler, oklar ve baltalar uçuşuyordu. Düşmanlar aynı zamanda surları kırıp delik açmak için uğraşıyordu. En öndeki birlikler önce vuruyor, sonra geri çekilip tekrar hızla dalıyor ve gelenleri balistadan geçiriyordu. Karşı taraf çok büyük zaiyat almıştı ama hala saldırılarına devam ediyordu. Lethwin bağırarak "- Askerler! Merdivenleri yerleştirin, surlara tırmanacağız!" diye emir verdi. Aynı zamanda kuşatma kuleleride yaklaşıyordu. Varyag, tahta kutulara doldurulan şişeleri çıkardı ve ucunu meşaleyle ateşe verip merdivenden tırmananlara fırlattı. Düşmanlar yanarak merdivenden düşüyor ve gerisindeki askere çarpıp onuda yere seriyordu. Kuledeki birlikler de bu şişeleri ateşe verip fırlatıyor ve merdivenleri itip düşürüyordu. Kuşatma tüm şiddetiyle sürürken birkaç asker kuşatma kulelerinden dışarı fırlayarak surlara çıkmayı başardı. Varyag, sert bir ses tonuyla "- Askerler, surlardaki düşmanları geri çekmeye zorlayın!" emrini verdi. 20 kadar asker ellerindeki şişeleri fırlatarak düşmanı yakmaya başladı. Mancınıkların hedefi kuşatma kulesi olarak belirlendi. Son bir atışla kuşatma kulesi yıkıldı ve birçok düşman askeri orada ölüverdi. Lort Varyag, koşarak aşağı indi ve "- Benim komutamdaki birlikler, beni takip edin!" diye bağırdı. İşte artık planlanan taktiğin uygulanma vaktiydi. Kral Ragnar durumu farketti ve Varyag ile askerlerinin arka kapıdan çıkmasını bekledi. Çarpışma hızla devam ediyordu en az 1000 düşman askeri öldürülmüştü ve Nordların kaybı sadece 53 askerdi. Lort Varyag, askerlerle birlikte arka kapıdan dışarı çıktı ve şehrin ön kapısına doğru yürümeye başladı. Kral Ragnar, "- Birlikler, şehir meydanına doğru geri çekilin!" emrini verdi. İkinci aşama düşmanı şehrin içine çekmekti. Kral Ragnar ve komutasındaki 747 asker geri çekilmeye başladı ve Lethwin'in bir bölüğü dışındaki tüm askerler şehrin içine girmişti. Birkaç asker dışarıdaki bölüğü mancınıkla taş yağmuru altına aldı. Ard arda atılan 10 ateşli taşın ardından tüm bölük imha edilmişti ve bu sıradaki çatıdaki okçular içeri çekilen düşman askerlerini ok yağmuruna tutmaktaydı. Kayıp 53 iken 293'e çıktı. Bu sırada şehrin ön kapısına gelen Varyag'ın askeri hep bir ağızdan "- Saldıralım!" diye bağırdı ve Varyag şiddetli bir sesle "- Hücum!" dedi. Lethwin olanlara şaşırmıştı. Düşman iki ateş arasında sıkışıp kalmıştı ve ayrıca tepelerinden de yağmur gibi yağan oklara kurban gidiyordu. Çarpışmalar güneş tam tepeye gelene kadar sürmüştü ve zafer sonunda Varyag'ın eline geçmişti.
- Bugün müthiş bir zaferle bizi gururlandırdın, Varyag.
- Efendim, bu zafer asıl sonuna kadar direnen askerlerimizin sayesinde elde edilmişti.
- Evet, Varyag. Herneyse, Doğu Nord Krallığı seni hakettiğin bir seviyede ödüllendirilecek.
- Teşekkürler, efendim. Lethwin'i elimizden kaçırsak bile büyük bir darbe ile hepsini sarstık. Esirimiz Yaroglek'ten ne haber?
- Vaegir Krallığı ile görüşmelerimize başladık. İttifaklık anlaşmasının imzalanması an meselesi.
- Kralım, zor bir savaş döneminde en azından bir dost bizim için belki de kurtuluş olabilir. Umarız kabul ederler.
- Evet, umarız ki kabul ederler. Kergitlerin ve Svadyalıların saldırması an meselesi.
- Hayır, kralım. Lethwin'in böyle feci bir şekilde yenildiğini duyduklarında bizimle savaşmaktan korkacaklar.
- Aslında korkup saldırmamaya da bilirler.
- Herneyse, efendim müsadenizi isteyeceğim.
- Müsade senin, Varyag. Yarın akşam ziyafet var. Kesinlikle orada ol.
- Tamam efendim, görüşürüz.
Varyag, bu konuşmadan sonra ölen askerlerin cesetlerinin toplanması emrini verdi. Bu zaferin ardından gerçekten büyük bir orduyla sarsılan Batı Nord Krallığı'nı yıkmak gerektiğini düşünüyordu. Ama bunun için çok sayıda askere ihtiyaç vardı ve bu askerlerin donanımlı da olması gerekmekteydi. Bu en az iki haftada gerçekleştirilebilecek birşeydi ama yapılması gerekiyordu. Uzun uzun düşündü, sonra da hana doğru yürüdü. Hanın kapısını açıp içeri girdi ve yemek yedikten sonra ayrılıp akşam olana kadar odasında yatmaya gitti. Yatağının örtüsünü açtı, içine girdi ve üzerini örttükten sonra gözleri kapattı ve iki üç dakika sonra da uyuya kaldı.
Varyag, akşam kalkmayı hedeflese de yorgunluğundan dolayı sabaha kadar uyumuştu. Çok acıktığından dolayı hizmetçilerine yemek hazırlanmasını emretti ve yatağından çıkıp zırhlarını giymeye başladı. Sonra da baltası yerine kılıcını alıp kınına geçirdi ve arbaletini sırtına alıp sandalyeye oturdu ve yemeğinin gelmesini bekledi. Biraz sonra da yemek geldi ve yemeğini yedikten sonra odasından çıkıp şehre indi. Şehirde biraz dolaştıktan sonra yanına 200 askerini alıp şehirden ayrıldı. Bunduk'ta yanındaydı...
- Efendim, uzun zamandır görüşmüyoruz. Wercheg'e saldıran orduları geri püskürtmeyi başardınız ve her geçen gün izlenimlerime göre halk tarafından daha da fazla destekleniyorsunuz. Hatta gelecekte Nord Krallığı'nın kralı olacağınız gibi söylentiler de var.
- Bunduk, amacım Nord Krallığı'nı tekrar birleştirip Kral Ragnar'la birlikte düşmanlarımızın boğazına dolanmak. Taht için ayrı bir isyan çıkartmak ya da darbe girişiminde bulun tahta oturmak değil.
- Efendim, 200 askerinizle birlikte şehirden ayrıldığımıza göre bir saldırı yapmayı planlıyorsunuz.
- Evet, bir saldırı yapacağım. Genişleyebilmemiz için Albruq Kalesi'nin kontrolünü hemen kendimize geçirmemiz lazım. Orada eminim 20'den fazla asker yoktur, bir tane bile canlı bırakmadan hepsini geberteceğiz ve bunun haberi kimseye yayılmayacak.
- Tamam, efendim.
Varyag, iki saatlik yolun ardından Albruq Kalesi'ne vardı. Kısa süren bir kuşatmanın sonunda kale ele geçirildi ve kısa sürede garnizon için asker gönderildi. Daha sonra akşam olmadan Wercheg'e dönüldü. Lort Varyag, önceki zaferleri ile birlikte Albruq Kalesini aldığınıda Ragnar'a duyurmak için heyecanla ve sevinçle Kral Ragnar'ın sarayına çıktı. Sarayın kapılarını açıp önüne bakınca gördüklerine inanamamıştı...