Ölümün Gölgesi[3.Bölüm]

Users who are viewing this thread

Jhaqo

Recruit
Öncelikle forumdaki ilk hikayem olucak. Umarım sizleri memnun edebilirim :smile: Hikayeye başlamadan önce tanıtımı ve anakonuyu anlatayım;

Hikaye Calradia'da geçecek, mount blade evreninde fakat ben hikayeyi daha feodalite, daha karamsar, daha gerçekci bir şekilde anlatacağım. Hikayenin ana karakteri Felaket Tellalı adlı, 50 kişilik paralı asker grubunun başkanı Lethon Draknes. Hikaye Lethon Draknes'in çevresinde gelişecek ve onun Calradia'ya neler yapabileceğini göreceğiz... Eğer hikaye takip edilirse bölümler her perşembe yayınlanacaktır.

Tanıtım
qtd2w.jpg

Calradia diyarındaki iki büyük güç olan Rodok ve Svadya Krallıkları arasındaki amansız savaş senelerdir sürmektedir. Kral Harlaus ve Gravethi iyice yaşlanmışlardır. Öldüklerinde savaşı oğullarına devretmek zorunda kalacaklardır. Fakat her iki tarafta bu savaşı zaferle, ölmeden tamamlamak için diğer Krallıklar arasında müttefikler aramaya başlarlar. Svadya Krallığı güçlü fakat sevilmeyen bir krallık olduğu için hiç bir müttefik toplayamamış fakat Rodok Krallığı barbar Nord Krallığı ile anlaşabilmiştir. Bu iki krallık arasındaki coğrafyada hüküm süren Harlaus her iki cephedede savaşmak zorunda kalmış ve Lordlarının kendisine olan sadakati azalmıştır. Kral Harlaus, savaş gittikçe kötüye giderken, her uygarlıktan adam bulunduran ve Calradia'nın tanınmış en acımasız, en güçlü ve en az sadakatli olan paralı askerler olarak tanınan Felaket Tellalı adlı paralı asker grubunun lideri olan Lethon Draknes ile görüşmesi için bir diplomat göndermiştir. Ve ondan gelecek olan sağlam haberleri beklemektedir...

1.Bölüm
1.Bölüm
...Gökyüzü karanlık ve yıldırım dolu bulutlar ile örtülüydü. Yer yüzü karanlığın gölgesi altında ışıksız kalmıştı. Chide Köyü yakınında bulunan köylüler rahatsızdılar. Çevredeki haydutlardan ve vergilerden. Savaşın Kelredan'ı geçip bu köyün yağmalanması pek uzak değildi. Rodok orduları acımasızca geçtikleri tüm köyleri yağmalıyorlardı. Nordlar ise daha kötüydüler. Tecavüz etmedikleri kadın kalmamıştı neredeyse. Çocuklar dahi katledilmişti. Kral Harlaus'un Felaket Tellalı adlı paralı askerlere gönderdiği Neyra onlara yaklaşmıştı. Askerler Chide'nin az uzağındaki ormanlık alanda ikamet ediyorlardı. Neyra oraya yaklaştıkça içini korku kapladı. Bu paralı askerlerin sadakati parayaydı ve her an bir saldırıya uğrayabilirdi. Atını hızlı ve sessiz hareket ettirmeye çalışıyordu. Kulağına kurt ulamaları geliyordu ki karşısına beklemediği bir anda iki kişi çıktı. Atıda kendiside irkilmişti. Haydut kılıklı adamlardan biri Neyra'yı atından çekip yere yapıştırdı ve hançerini boğazına dayadı. Gülerek ona baktı ve "Kimsin? Bu topraklar bizim. Ve geçiş pahalıdır." dedi. "Ben Kral Harlaus'un diplomatıyım." diye korkuyla cevap verdi Neyra. Adamlar birbirlerine bakıp gülmüşlerdi. "Peki nereye gidiyorsun?" diye sordu diğer adam. "Felaket Tellalı adlı grubu bulmaya gidiyorum." diye cevap verdi. Sağ gözünde büyük bir kesik olan adam hançerini Neyra'nın boğazından çekti. Dikeldi ve "Onları ne yapacaksın?" diye sordu, Neyra'yı süzerken. "Bir anlaşma önereceğim." deyince adam onu yakasından tuttu ve iteklemeye başladı. "Yürü" diye bağırıyordu. Neyra dehşet içinde kalmıştı. Adam kılıcını elinde tutuyordu. Her an kendisini öldürebilirdi. Yanında kılıç olmadığı için hiç bir şey de yapamazdı. Adam itekledikçe o ilerledi...

..."Şu şarap şişesini uzat." diye bağırdı. "Kalkta kendin al rodok pisliği" diye karşılık verdi. "Kavga mı istiyorsun? Gel o halde" diye bağırarak yumruklarını karşısındaki adamın suratında patlattı. Fakat aynı darbelerle karşılığını buldu. Adamlar birbirine girdiklerinde onları izleyenler kahkahalar atıp tezahürat ediyorlardı. Yumruklar ve tekmeler havada uçuşurken içeriye bir adam girdi. Tezahürat edenler hemen kavga edenleri ayırdılar. Karşısındaki adamı görünce hepsi boyunlarını eğdiler. Adam uzun boylu, kaslı, kel, simsiyah gözlü biriydi. Yanağında ve dudağının üzerinde kesik izleri vardı. Sinirli gözler ile kavga edenlerin yanına gitti. "Kavganın amacı neydi?" diye sordu. Bir cevap gelmemişti. "Bir daha kendi aranızda kavga etmeyeceksiniz." diye kükredi adam. Hepsi kafa sallamışlardı. Adam oradan ayrılırken içeriye iki adam girdi. Önlerinde sıska bir adam vardı. "Bu herif bizimle anlaşmak istiyormuş." dedi yara izi olan adam. Gözleri bir anda fal taşı gibi açılan Neyra "Sizler onlarmısınız?" diye sordu şaşkınca. "Evet. Başka birilerini mi bekliyordun." diyerek gülmeye başladılar. "Onu Lethon'a götür Wyl." dedi iri yapılı biri. "Tamam." diye karşılık veren Wyl onu bu odadan çıkararak liderlerinin olduğu odaya götürdü. Kapıyı açarak içeri girdi ve "Hey Lethon. Bu herif seninle konuşmak istiyor." dedi. Lethon orta boylu, kaslı, kıvırcık kızıl saçlı bir adamdı. Yakışıklı bir yüzü vardı. "Tamam, sen çık Wyl." dediğinde adam odadan ayrıldı. Neyra'ya bakan Lethon "Sarsılmış gibi görünüyorsun." diyerek gülümsedi. "Evet. Şey biraz kaba bir ortam." dedi Neyra. Gülmeye başlayan Lethon "Biraz mı? Bu adamlar sapık, dostum." diyen Lethon bir kadehe şarap koyarak Neyra'ya ikram etti. Ve masasına oturarak Neyra'nın teklifini dinlemeye başladı. Neyra derin bir nefes aldıktan sonra "Şey. Svadya Kralı Harlaus sizden kendisi yanında savaşmanızı istiyor. Hizmetleriniz karşılığında size lordluk verebileceğini bildirdi. Ayrıca tam 70.000 dinarı size ödül olarak verecek.." diye devam ederken Lethon onun sözünü kesti ve "Benden yıkılmak üzere olan bir krallığa çalışmamı mı istiyorsun?" diye sordu. "Şey. Yıkılmak üzere falan değiliz. Son şehrimiz ve adamımıza kadar direneceğiz." dedi. "Güzel. Fakat Rodoklar ile savaşamam." diye karşılık verdi Lethon. Neyra şaşkındı. "80.000 dinar veririz." dedi. "Güzel teklifler fakat canım daha tatlı." diye ısrar etti Lethon. "O halde Rodok ve Nordlar tarafından öldürülmemizi istiyorsunuz?" diye sordu Neyra. Bu sırada Lethon kaşlarını çattı. "Nordlar mı?" diye sordu. "Evet. Rodoklar ile müttefiklik kurdular." dedi. Lethon burnundan sertçe soluk alıp vermeye başladı. "Kralınız ile konuşabilecek miyim?" diye sordu. "Evet, elbette. Sizinle asıl anlaşmayı o yapacak." dedi. "Tamam o halde. 90.000 dinar. Anlaştık." dedi Lethon. "90 mı?" diye şaşkınlık içinde sordu Neyra fakat Lethon ayağa kalktı ve "Gel." diyerek odadan ayrıldı ve meyhanenin yemek alanına gitti. Adamlarına baktı ve "Şimdi beni dinleyin b.k çuvalları." diye bağırdı. Adamlar Lethon'a bakmışlardı. "Bu günden sonra Svadya için savaşacağız. Nordlar ve Rodoklar ile." deyince bir adam "Yürü git lan" diye bağırdıktan sonra "Ne kadar dinardan bahsediyoruz?" diye sordu. "100.000 dinar." diye bağırdı Lethon. Neyra şaşkınlık üzerine şaşkınlık yaşıyordu. Yüz bin dinar çok fazlaydı. Kısık sesle "Fakat bunu yapamam" deyince "Kralın ile konuşacağım." dedi Lethon ve adamlarına baktı "Şimdi hazırlanın gökyüzü aydınlandığında yola çıkacağız." diye bağırdı...

2.Bölüm
...Praven kapıları gelen 50 süvariye açılmıştı. Bayrak veya herhangi bir simge taşımıyorlardı. Önlerinde Neyra vardı sadece. Şehirden içeriye at koşturduklarında etraflarını sürekli kontrol ettiler. Kaleye ilerlerken insanların bakışlarına sert bakışlar ile karşılık veriyorlardı. Gökyüzü Güneşin ışığıyla aydınlanıyordu. Şafak daha yeni sökmüştü. Kale kapısının önüne vardıklarında iri yapılı ve tam zırh ile donanmış bir muhafız onları karşıladı. Neyra atından inerek muhafızın yanına gitti ve "Kralın beklediği adamlar bunlar." dedi kısık bir sesle. Muhafız adamlara dikkatlice bakıyordu. Hepsi paralı askerden çok çapulcuyu andırıyorlardı. Muhafızın bakışlarına daha fazla dayanamayan biri "Neden bakıyorsun? Aşık falan mı oldun?" diye sordu yüksek sesle. Diğer üyeler gülmeye başlamışlardı. Muhafız kaşlarını çatarak "En fazla iki kişi içeriye girebilir." dedi, sert bir ses tonu ile. Lethon öne çıkarak "O halde ben ve yanımdaki girecek" dedi. "Kılıçlarınızı bana verin." dediğinde Lethon'un yanındaki adam "Ne o? Kralını öldüreceğimizi falan mı düşünüyorsun?" diye alaycı bir ses tonu ile sordu. Muhafız "Ya kılıçlarınızı verirsiniz yada içeriye giremezsiniz." dedi. Adam gülerek "O halde siz kaybedersiniz." dedi. Neyra araya girerek Lethon'un yanına gitti. Atının ipinden tutarak "Kılıçlarınızı adamlarına ver. Kimse Kralın huzuruna kılıç ile çıkamaz." dedi. "Peki." dedi ve kılıçlarını Guarmerry'e bıraktı ve atından indi. Diğer adamda kılıçlarını bıraktı. Kale kapısı aralandı ve ikisinin içeriye girmesine izin verildi. Onlar içeriye girerken dışarıdakilerden cılız biri "Ee biz b.k yiyeceğiz?" diye sordu. "B.k yemeye ne kadar meraklısın sen." diye bağırdı biri. Gülüşmeler başladığında biri "Hane gidelim." diye önerdi. Ve kalan 48 kişi şehirdeki hanın yolunu tuttular...

Lethon ve adamı Neyra'nın arkasından Kral Harlaus'u görmek için ilerliyorlardı. Kral parlak bir elbise giymişti ve yanında zırhlar içinde olan bir şövalye vardı. Hemen arkalarında aslan bayrakları asılıyırdı. Yeterince yakına geldiklerinde Neyra "Kralım. Sağ taraftaki kişi paralı askerlerin lideri Lethon Draknes. Sol taraftaki ise..." Lethon'a onun adını sorarcasına baktı "Firentis. Aramızdaki en dindar adam." dedi Lethon. Kral Harlaus "Öncelikle çağrıma yanıt verdiğiniz için minnettarım." diyerek söze başladı. "Biliyorsunuz ki Rodok ve Nordlar iki cepheden üstümüze geliyorlar. Nordlar Suno Şehri yakınlarına kadar girdiler. Ve gerilerinde kalan tüm toprakları kendilerinin ilan ettiler. Rodoklar ise Uxkhal Şehrini ellerinde tutuyorlar. Civarındaki tüm kaleler ve köyleri ele geçirdiler. Sizden Rodoklar'ın ellerine geçirdiği toprakları geri almanızı istiyorum." demişti ki Lethon lafa girerek "Nordlar. Biz Nordlar ile savaşacağız." diye ısrar etti. Israrları üzerine Kral Harlaus "Neden Nordlar ile bu kadar çok savaşmak istiyorsun? Sana ne yaptılar?" diye merakla sordu. Lethon "Bunu anlatmak istemiyorum." deyince Firentis onun kulağına "Anlat, patron. Belki bize acır ve daha fazla para verir." diye fısıldadı ve kıkırdamaya başladı. Lethon anlatmayacağını söylediğinde Harlaus "O halde Rodoklar ile savaşacaksınız." dedi. "Tamam. Emrime 200 adam vereceksin ve Nordlar ile savaşacağım... Onlar ile savaşmak istiyorum çünkü bir zamanlar karım vardı. Belki inanmayacaksınız fakat bu paralı askerleri bir araya getirmeden önce küçük bir kızım ve karım vardı. Veagir Krallığının Ismirala köyünde yaşıyorduk. Fakirdik. Ama mutluyduk. Bir gün dostlarım ile bir lordun ordusuna katıldım. Para kazanmam gerekiyordu. Lord ile birlikte başkente hareket ettik. O sırada Nordlar Veagir'e savaş ilan etmişler. Büyük bir ordu ile Kral Ragnar önderliğinde toprakları işgal ettiler. Mareşal hemen orduları toplayarak onlar ile meydan muharebesi yapabilmek için yola çıktı. Bizde yola çıkmıştık. Fakat hiç bir köye uğramadık. Halk o pisliklerin umurunda değildi.. Bir gece, muharebeden bir gece önce ordudan kaçtım. Sırf dinar kazanacağım diye ailemi bırakmıştım. Pişman oldum ve bir at ile hiç durmadan köyüme döndüm. Küçük bir köydü. Fakat köyden yükselen dumanlar devasaydı." gözleri dalmıştı Lethon'un. Yine o zamanları hatırlıyordu. Zihninde kalan parçaları tekrar izliyordu... "Köye koştum. Girişteki her şey yanmıştı. Yerde yüzlerce ceset vardı. İlk kızım. Daha üç yaşındaki kızımı Nordlar katletmişlerdi. Küçük bebekleri ve çocukları meydanda kazığa geçirmişlerdi" anlatırken gözlerinden öfke fışkırıyordu. "Eve koştum. Karım çırılçıplak, kanlar içinde yatıyordu. O o....... ç.....rı karıma tecavüz edip onu katletmişlerdi." Kralın gözlerine bakarak "Siz soylular sadece topraklarınızı düşünüyorsunuz. Asıl önemli olan köylüleriniz umrunuzda değil. Sırf senin gibi adamlar toprak kazanacak diye ailem katledildi." diye bağırdı. Sesi salonda yankı yapmıştı. Kral Harlaus'un gözleri dalmıştı. İçerideki muhafız "Kral ile bu ses tonunda konuşamazsın." dedi. "Kılıcıma ihtiyacınız var. Ve istediğim gibi konuşurum." diye bağırarak karşılık verdi Lethon. "Kesin sesinizi." dedi Harlaus. "Nasıl istersen, Lethon Draknes. Emrine 200 asker vereceğim. Atlı ve yayalar. Ve 70. 000 Dinar'ın yarısını şimdi ödeyeceğim. Biz kazandığımızda geri kalanını sana ödeyeceğim." dedi. Gülmeye başlayan Firentis "70 mi? 100.000 Dinara şu cılız adam ile anlaştık." dedi. "Neyra'ya sertçe bakan Harlaus "Peki. 50.000 Dinarı şimdi ödeyeceğim." dedi. Neyra şaşkındı. Kralın bunu kabul etmesini hiç beklemiyordu. Lethon "200 adamın güneş tam tepede olduğunda meydanda olsunlar. O zaman yola koyulacağız." dedi. "Anlaştık." dedi Harlaus. Kralın huzurunda eğilmeden veya ona herhangi bir saygı işareti göstermeden kaleden ayrıldılar. Onlar kaleden çıktıklarında içeriden bağırma sesleri yükselmişti.

..Lethon handan içeriye girer girmez "Dinarları dağıt koca oğlan." diye sesler yükseldi. "Anlaştığımız paranın yarısını alabildim. Bunu paylaşacağız. Geri kalanıda savaş bittiğinde alacağız. Ayrıca Güneş tepede olduğunda Suno şehri civarındaki Nordlara saldırmak için harekete geçeceğiz." dedi Lethon. "Ne yani 50.000 mi? Delirdin mi sen Lethon? Savaş bittiğinde bu şehre gelirsek bizi idam ederler." diye söylendi birisi. "Bize bir şey yapamazlar. 200 adamı emrime verdiler." dedi. "Öyle olsun, köpek surat." diye bağırdı elinde şarap şişesi olan biri... Güneş tam tepede olduğu sırada 200 atlı ve yaya birim Lethon'un emrindeki 50 kişiye katıldı. Kral onlar şehirden giderken onları izliyordu..

3.Bölüm
3.Bölüm
Atlılar yavaşça şehir surlarından dışarıya çıkmışlardı. Dışarıda Lethon'a diz çöküp yemin eden tam 200 svadyalı vardı. Lethon onlar ile bir şeyler konuşuyordu. Kral Harlaus neden hala uzaklaşmadıklarını merak ediyordu. Güneş artık tepeden aşağıya inerken Lethon atını çevirdi. Kral Harlaus çoktan sarayına gitmişti. Lethon bağırmaya başladı. "Unutmayın. Acımayın." diyerek atını şehirden içeriye sürdü. Kale kapısının önünde nöbet tutan adamalar daha ne olduğunu anlayamadan Lethon ve ona bağlı 250 asker şehir surlarından geçmeye başladı. Lethon'un yeminli kardeşleri nöbet tutan askerleri öldürmüşlerdi. İhanet korkunç olacaktı. 250 süvari şehirdeki binaları yakmaya başladılar. Sokakta gezen insanlar ne olduğunu anlayamamışlardı. Sadece üstlerine gelen korkunç kargı ve mızraklara bakabilmişlerdi. Kargılar insanların boğazında, karnında tam suratında kırılmıştı. Yer bir anda ceset dolmuş, yangınlar çıkmıştı. Şehirdeki garnizon askerleri karargahtan inerek şehri yağmalayan adamlara saldırdılar. Fakat atları yoktu. Ve süvariler iyi savaşçılardı. Kılıçlar korkunç kesikler atıyor, savaş nağraları ile karışık acı nağralar atılıyordu. Lethon üstüne gelen yaya birimlere çift elli kılıcını savuruyor, her birini yere seriyordu. Praven sokakları yanıyordu. Başkent ateş altındaydı. Yangın neredeyse sur önündeki tüm evlere sıçramıştı. Yangından kaçan şehirliler yağmacı askerlerin soğuk çeliklerine koşmak zorunda kalıyorlardı. Kadınların ve çocukların attığı acı çığlıklar her yeri sarmıştı. Fakat çabuk susuyorlardı, boğazları kesilince konuşamıyorlardı... Şehir sokaklarında katliam devam ederken Kral Harlaus olan biteni sarayındaki pencerelerden izliyordu. Gözleri yaşlıydı. Bir pisliğe verdiği 200 svadya şövalyesi kendi topraklarını yağmalıyorlardı. Sokak çocuk, kadın ve asker cesedi dolmuştu. Yangın giderek büyüyordu. Saraya doğru ilerliyordu. Saray içerisinde yaklaşık elli muhafız vardı. Kralı ve maiyetini korumak için can vermeye hazırdı hepsi. Kral Harlaus babasından kalan kılıcını çekerek beklemeye başladı. "İçeriye giren her kim olursa öldürün" dedi şövalyelerine ve gelen kıyımı beklediler. Bu sırada şehir sokaklarındaki kan çoğalıyordu. Lethon hiç kimseye acınmamasını söylemişti. Sonunda karşı koyacak kimse kalmayınca tecavüzler başladı. Lethon'un en sert adamı Mark iki kadına birden tecavüz ediyordu. Tecavüze karşı koymak isteyen kadınların cinsel organları kanlar içerisinde kalıyordu. Tecavüzler ve katliamlar Lethon'un alışık olduğu şeylerdi. Fakat daha ergenlik yaşına girmemiş bir kıza dört askerin tecavüz etmesi Lethon'u hayretler içerisinde bıraktı. Ancak bir şey demedi. Olan biteni izledi sadece. Akşam olduğunda tecavüzler son bulmuştu. Lethon ve adamlarından başka yaşayan kalmamıştı şehirde. Yağan şiddetli yağmur yangını saraya ulaşmadan söndürmüştü. Halen yağıyordu yağmur. Toprak kan ve yağmur ile çamurlaşmıştı. Yıkılmış evlerin ve öldürülmüş cesetlerin arasından geçerek yaklaşık 240 asker saray kapısına geldiler. Kapı arkadan sıkıca sürgülenmişti. Kırarak içeriye giremezlerdi. Lethon yağmurun bitmesini beklemelerini söyledi askerlerine...

Sabaha karşı yağmur sona ermişti. Ceset ve kan kokusu kaplamıştı tüm şehri. Lethon adamlarına "Yakın kale kapısını" emrini verdi. Adamlar ateşe verdikleri odunları tahtadan yapılmış olan kale kapısının önüne atıyorlardı. Uzun süre bir şey olmasa da sonunda kapı tutuşmuştu. Adamlar gülüyorlardı. "Yangının sönmemesini sağlayın" diye bağırdı Lethon. Adamlar sürekli yanan meşaleleri yanan kapının üzerine atıyorlardı. İçeriden korku ile atılan kadın çığlıkları duyuluyordu. İçeride prenses ve kraliçe vardı. Soylu insanlar. Hemde krallığın en soyluları. Becerilmeye bekleyen fahişeler gibi beklediklerini düşünüp azıyordu dışarıdakiler. Onlara saldırmanın hayalini kurmuştular bile. Gece sökerken kale kapısı küle dönmüştü. Fakat iki tarafta saldırıya geçmemişti. Kral Harlaus içeridekilerin başında öfkeyle dışarıdakilere bakıyordu. Lethon ise gülerek içeridekilere bakıyordu. Ve "Öldürün" emrini verdi. Dışarıdaki ikiyüzden fazla adam kaleden içeriye daldılar. İçeridekilerde dışarıya saldırıya geçtiler. Küle dönmüş kapı eşiğinde karşılıklı öldürmeler gerçekleşiyordu. Tam donanımlı Kral Muhafızları dışarıdakileri epey kesmiştiler. Fakat karşılığında çok fazla arkadaş kaybetmişlerdi. Uzun sürdü çarpışma. Hemde çok uzun. Kan gölü götürdü ortalığı. Nağralar ve çığlıklar yankı yaptı. Kapının olduğu yer kan ile sulanmış kayganlaşmıştı. Ve sonunda her bir asker içeriye girdi. Kral Harlaus'un adamları öldürülmüşlerdi. Kendiside ağır yara almıştı. Duvarın eşiğinde korku ile titreyen Kraliçe ile prenses duruyordu. Adamlar Lethon'un emrini bekliyorlardı. "İstediğinizi yapın" dedi Lethon isteksizce. Yüze yaklaşık asker Kraliçe ve Prenses'e saldırdılar. Üstlerindekileri paramparça edip onları çırılçıplak bıraktılar ve ırzlarına defalarca geçtiler. Ölüm onlar için lükstü artık... Kral Harlaus yerde kanlar içerisinde yatıyordu. Lethon onun başına gitti. "Üzgünüm." dedi. "Lanet olsun" sana dedikten sonra küfürler etti Kral. "Bir paralı asker grubunu iyi araştırmalıydınız." dedi Lethon. "Eline ne geçti?" dedi öksürükler içinde kral. "Yaklaşık ikiyüzbin altın ödül... Tamamen yağmalanmak için bekleyen boş ve ölü bir şehir. Ve sonsuz zevk." dedi Lethon. "Kim için çalıştın?" diye sordu Harlaus ağlarken. "Sultan Hakim." dedikten sonra soğuk ve korkunç çeliği Kralın ağzından içeri soktu Lethon. Geri çektiğinde tanınmayan ve parçalanmış bir yüz kalmıştı geriye....
 
Kırmızı ile yazdığın bölüm beni kör etti diyebilirim, düzeltmelisin onu.
 
Bekliyorum 1.bölümü ...


"Felaket tellalı" 'nın Mithrandir ile alakası varmı ??
 
BozRadagast said:
Bekliyorum 1.bölümü ...


"Felaket tellalı" 'nın Mithrandir ile alakası varmı ??

Mithrandir ile alakası yok. sadece paralı askerler sapkın ve yıkım sever oldukları için öyle isimleri :smile:
 
Güzele benziyor fakat bir hata farkettim.Rodokların Kralı "Graveth"'dir.Ragnar Nord Krallığının hükümdarıdır.Sanırım düzeltilmesi gerek.
 
1.Bölüm
...Gökyüzü karanlık ve yıldırım dolu bulutlar ile örtülüydü. Yer yüzü karanlığın gölgesi altında ışıksız kalmıştı. Chide Köyü yakınında bulunan köylüler rahatsızdılar. Çevredeki haydutlardan ve vergilerden. Savaşın Kelredan'ı geçip bu köyün yağmalanması pek uzak değildi. Rodok orduları acımasızca geçtikleri tüm köyleri yağmalıyorlardı. Nordlar ise daha kötüydüler. Tecavüz etmedikleri kadın kalmamıştı neredeyse. Çocuklar dahi katledilmişti. Kral Harlaus'un Felaket Tellalı adlı paralı askerlere gönderdiği Neyra onlara yaklaşmıştı. Askerler Chide'nin az uzağındaki ormanlık alanda ikamet ediyorlardı. Neyra oraya yaklaştıkça içini korku kapladı. Bu paralı askerlerin sadakati parayaydı ve her an bir saldırıya uğrayabilirdi. Atını hızlı ve sessiz hareket ettirmeye çalışıyordu. Kulağına kurt ulamaları geliyordu ki karşısına beklemediği bir anda iki kişi çıktı. Atıda kendiside irkilmişti. Haydut kılıklı adamlardan biri Neyra'yı atından çekip yere yapıştırdı ve hançerini boğazına dayadı. Gülerek ona baktı ve "Kimsin? Bu topraklar bizim. Ve geçiş pahalıdır." dedi. "Ben Kral Harlaus'un diplomatıyım." diye korkuyla cevap verdi Neyra. Adamlar birbirlerine bakıp gülmüşlerdi. "Peki nereye gidiyorsun?" diye sordu diğer adam. "Felaket Tellalı adlı grubu bulmaya gidiyorum." diye cevap verdi. Sağ gözünde büyük bir kesik olan adam hançerini Neyra'nın boğazından çekti. Dikeldi ve "Onları ne yapacaksın?" diye sordu, Neyra'yı süzerken. "Bir anlaşma önereceğim." deyince adam onu yakasından tuttu ve iteklemeye başladı. "Yürü" diye bağırıyordu. Neyra dehşet içinde kalmıştı. Adam kılıcını elinde tutuyordu. Her an kendisini öldürebilirdi. Yanında kılıç olmadığı için hiç bir şey de yapamazdı. Adam itekledikçe o ilerledi...

..."Şu şarap şişesini uzat." diye bağırdı. "Kalkta kendin al rodok pisliği" diye karşılık verdi. "Kavga mı istiyorsun? Gel o halde" diye bağırarak yumruklarını karşısındaki adamın suratında patlattı. Fakat aynı darbelerle karşılığını buldu. Adamlar birbirine girdiklerinde onları izleyenler kahkahalar atıp tezahürat ediyorlardı. Yumruklar ve tekmeler havada uçuşurken içeriye bir adam girdi. Tezahürat edenler hemen kavga edenleri ayırdılar. Karşısındaki adamı görünce hepsi boyunlarını eğdiler. Adam uzun boylu, kaslı, kel, simsiyah gözlü biriydi. Yanağında ve dudağının üzerinde kesik izleri vardı. Sinirli gözler ile kavga edenlerin yanına gitti. "Kavganın amacı neydi?" diye sordu. Bir cevap gelmemişti. "Bir daha kendi aranızda kavga etmeyeceksiniz." diye kükredi adam. Hepsi kafa sallamışlardı. Adam oradan ayrılırken içeriye iki adam girdi. Önlerinde sıska bir adam vardı. "Bu herif bizimle anlaşmak istiyormuş." dedi yara izi olan adam. Gözleri bir anda fal taşı gibi açılan Neyra "Sizler onlarmısınız?" diye sordu şaşkınca. "Evet. Başka birilerini mi bekliyordun." diyerek gülmeye başladılar. "Onu Lethon'a götür Wyl." dedi iri yapılı biri. "Tamam." diye karşılık veren Wyl onu bu odadan çıkararak liderlerinin olduğu odaya götürdü. Kapıyı açarak içeri girdi ve "Hey Lethon. Bu herif seninle konuşmak istiyor." dedi. Lethon orta boylu, kaslı, kıvırcık kızıl saçlı bir adamdı. Yakışıklı bir yüzü vardı. "Tamam, sen çık Wyl." dediğinde adam odadan ayrıldı. Neyra'ya bakan Lethon "Sarsılmış gibi görünüyorsun." diyerek gülümsedi. "Evet. Şey biraz kaba bir ortam." dedi Neyra. Gülmeye başlayan Lethon "Biraz mı? Bu adamlar sapık, dostum." diyen Lethon bir kadehe şarap koyarak Neyra'ya ikram etti. Ve masasına oturarak Neyra'nın teklifini dinlemeye başladı. Neyra derin bir nefes aldıktan sonra "Şey. Svadya Kralı Harlaus sizden kendisi yanında savaşmanızı istiyor. Hizmetleriniz karşılığında size lordluk verebileceğini bildirdi. Ayrıca tam 70.000 dinarı size ödül olarak verecek.." diye devam ederken Lethon onun sözünü kesti ve "Benden yıkılmak üzere olan bir krallığa çalışmamı mı istiyorsun?" diye sordu. "Şey. Yıkılmak üzere falan değiliz. Son şehrimiz ve adamımıza kadar direneceğiz." dedi. "Güzel. Fakat Rodoklar ile savaşamam." diye karşılık verdi Lethon. Neyra şaşkındı. "80.000 dinar veririz." dedi. "Güzel teklifler fakat canım daha tatlı." diye ısrar etti Lethon. "O halde Rodok ve Nordlar tarafından öldürülmemizi istiyorsunuz?" diye sordu Neyra. Bu sırada Lethon kaşlarını çattı. "Nordlar mı?" diye sordu. "Evet. Rodoklar ile müttefiklik kurdular." dedi. Lethon burnundan sertçe soluk alıp vermeye başladı. "Kralınız ile konuşabilecek miyim?" diye sordu. "Evet, elbette. Sizinle asıl anlaşmayı o yapacak." dedi. "Tamam o halde. 90.000 dinar. Anlaştık." dedi Lethon. "90 mı?" diye şaşkınlık içinde sordu Neyra fakat Lethon ayağa kalktı ve "Gel." diyerek odadan ayrıldı ve meyhanenin yemek alanına gitti. Adamlarına baktı ve "Şimdi beni dinleyin b.k çuvalları." diye bağırdı. Adamlar Lethon'a bakmışlardı. "Bu günden sonra Svadya için savaşacağız. Nordlar ve Rodoklar ile." deyince bir adam "Yürü git lan" diye bağırdıktan sonra "Ne kadar dinardan bahsediyoruz?" diye sordu. "100.000 dinar." diye bağırdı Lethon. Neyra şaşkınlık üzerine şaşkınlık yaşıyordu. Yüz bin dinar çok fazlaydı. Kısık sesle "Fakat bunu yapamam" deyince "Kralın ile konuşacağım." dedi Lethon ve adamlarına baktı "Şimdi hazırlanın gökyüzü aydınlandığında yola çıkacağız." diye bağırdı...
 
Okudum 1.bölümü de, okudukça benim de yazasım geliyor ama bi başlayamadım.


Yeryüzü bitişik yazılır.
Chide köyü yazarken "k" büyük olucak.
Ve küfürlü hikaye yasak.
 
BozRadagast said:
Okudum 1.bölümü de, okudukça benim de yazasım geliyor ama bi başlayamadım.


Yeryüzü bitişik yazılır.
Chide köyü yazarken "k" büyük olucak.
Ve küfürlü hikaye yasak.

küfürlü hikaye yasak mı? Adamların tipi böyle alayı tecavüzcü. Sansür var hem sıkıntı olmaz bence? olur mu? :mrgreen:
 
Hemen onları değiştirmeni tavsiye ediyorum.Aynısını RocknRoll'da yaptı ve artık yok.
 
Kont_Dooku said:
Hemen onları değiştirmeni tavsiye ediyorum.Aynısını RocknRoll'da yaptı ve artık yok.
RocknRoll un hikayeleri güzeldi, kötü oldu .

hikayeni opiti piti diyerek seçtim ama okuduğuma memnunum, takipçinim.
 
tamam, küfürleri değiştirdim. de çok saçma oldu şimdi ya ben çok fantastik küfürler ayarlamıştım bunlar için :grin:

Okuyup beğenen herkese çok teşekkürler :smile:
 
2.Bölüm
...Praven kapıları gelen 50 süvariye açılmıştı. Bayrak veya herhangi bir simge taşımıyorlardı. Önlerinde Neyra vardı sadece. Şehirden içeriye at koşturduklarında etraflarını sürekli kontrol ettiler. Kaleye ilerlerken insanların bakışlarına sert bakışlar ile karşılık veriyorlardı. Gökyüzü Güneşin ışığıyla aydınlanıyordu. Şafak daha yeni sökmüştü. Kale kapısının önüne vardıklarında iri yapılı ve tam zırh ile donanmış bir muhafız onları karşıladı. Neyra atından inerek muhafızın yanına gitti ve "Kralın beklediği adamlar bunlar." dedi kısık bir sesle. Muhafız adamlara dikkatlice bakıyordu. Hepsi paralı askerden çok çapulcuyu andırıyorlardı. Muhafızın bakışlarına daha fazla dayanamayan biri "Neden bakıyorsun? Aşık falan mı oldun?" diye sordu yüksek sesle. Diğer üyeler gülmeye başlamışlardı. Muhafız kaşlarını çatarak "En fazla iki kişi içeriye girebilir." dedi, sert bir ses tonu ile. Lethon öne çıkarak "O halde ben ve yanımdaki girecek" dedi. "Kılıçlarınızı bana verin." dediğinde Lethon'un yanındaki adam "Ne o? Kralını öldüreceğimizi falan mı düşünüyorsun?" diye alaycı bir ses tonu ile sordu. Muhafız "Ya kılıçlarınızı verirsiniz yada içeriye giremezsiniz." dedi. Adam gülerek "O halde siz kaybedersiniz." dedi. Neyra araya girerek Lethon'un yanına gitti. Atının ipinden tutarak "Kılıçlarınızı adamlarına ver. Kimse Kralın huzuruna kılıç ile çıkamaz." dedi. "Peki." dedi ve kılıçlarını Guarmerry'e bıraktı ve atından indi. Diğer adamda kılıçlarını bıraktı. Kale kapısı aralandı ve ikisinin içeriye girmesine izin verildi. Onlar içeriye girerken dışarıdakilerden cılız biri "Ee biz b.k yiyeceğiz?" diye sordu. "B.k yemeye ne kadar meraklısın sen." diye bağırdı biri. Gülüşmeler başladığında biri "Hane gidelim." diye önerdi. Ve kalan 48 kişi şehirdeki hanın yolunu tuttular...

Lethon ve adamı Neyra'nın arkasından Kral Harlaus'u görmek için ilerliyorlardı. Kral parlak bir elbise giymişti ve yanında zırhlar içinde olan bir şövalye vardı. Hemen arkalarında aslan bayrakları asılıyırdı. Yeterince yakına geldiklerinde Neyra "Kralım. Sağ taraftaki kişi paralı askerlerin lideri Lethon Draknes. Sol taraftaki ise..." Lethon'a onun adını sorarcasına baktı "Firentis. Aramızdaki en dindar adam." dedi Lethon. Kral Harlaus "Öncelikle çağrıma yanıt verdiğiniz için minnettarım." diyerek söze başladı. "Biliyorsunuz ki Rodok ve Nordlar iki cepheden üstümüze geliyorlar. Nordlar Suno Şehri yakınlarına kadar girdiler. Ve gerilerinde kalan tüm toprakları kendilerinin ilan ettiler. Rodoklar ise Uxkhal Şehrini ellerinde tutuyorlar. Civarındaki tüm kaleler ve köyleri ele geçirdiler. Sizden Rodoklar'ın ellerine geçirdiği toprakları geri almanızı istiyorum." demişti ki Lethon lafa girerek "Nordlar. Biz Nordlar ile savaşacağız." diye ısrar etti. Israrları üzerine Kral Harlaus "Neden Nordlar ile bu kadar çok savaşmak istiyorsun? Sana ne yaptılar?" diye merakla sordu. Lethon "Bunu anlatmak istemiyorum." deyince Firentis onun kulağına "Anlat, patron. Belki bize acır ve daha fazla para verir." diye fısıldadı ve kıkırdamaya başladı. Lethon anlatmayacağını söylediğinde Harlaus "O halde Rodoklar ile savaşacaksınız." dedi. "Tamam. Emrime 200 adam vereceksin ve Nordlar ile savaşacağım... Onlar ile savaşmak istiyorum çünkü bir zamanlar karım vardı. Belki inanmayacaksınız fakat bu paralı askerleri bir araya getirmeden önce küçük bir kızım ve karım vardı. Veagir Krallığının Ismirala köyünde yaşıyorduk. Fakirdik. Ama mutluyduk. Bir gün dostlarım ile bir lordun ordusuna katıldım. Para kazanmam gerekiyordu. Lord ile birlikte başkente hareket ettik. O sırada Nordlar Veagir'e savaş ilan etmişler. Büyük bir ordu ile Kral Ragnar önderliğinde toprakları işgal ettiler. Mareşal hemen orduları toplayarak onlar ile meydan muharebesi yapabilmek için yola çıktı. Bizde yola çıkmıştık. Fakat hiç bir köye uğramadık. Halk o pisliklerin umurunda değildi.. Bir gece, muharebeden bir gece önce ordudan kaçtım. Sırf dinar kazanacağım diye ailemi bırakmıştım. Pişman oldum ve bir at ile hiç durmadan köyüme döndüm. Küçük bir köydü. Fakat köyden yükselen dumanlar devasaydı." gözleri dalmıştı Lethon'un. Yine o zamanları hatırlıyordu. Zihninde kalan parçaları tekrar izliyordu... "Köye koştum. Girişteki her şey yanmıştı. Yerde yüzlerce ceset vardı. İlk kızım. Daha üç yaşındaki kızımı Nordlar katletmişlerdi. Küçük bebekleri ve çocukları meydanda kazığa geçirmişlerdi" anlatırken gözlerinden öfke fışkırıyordu. "Eve koştum. Karım çırılçıplak, kanlar içinde yatıyordu. O o....... ç.....rı karıma tecavüz edip onu katletmişlerdi." Kralın gözlerine bakarak "Siz soylular sadece topraklarınızı düşünüyorsunuz. Asıl önemli olan köylüleriniz umrunuzda değil. Sırf senin gibi adamlar toprak kazanacak diye ailem katledildi." diye bağırdı. Sesi salonda yankı yapmıştı. Kral Harlaus'un gözleri dalmıştı. İçerideki muhafız "Kral ile bu ses tonunda konuşamazsın." dedi. "Kılıcıma ihtiyacınız var. Ve istediğim gibi konuşurum." diye bağırarak karşılık verdi Lethon. "Kesin sesinizi." dedi Harlaus. "Nasıl istersen, Lethon Draknes. Emrine 200 asker vereceğim. Atlı ve yayalar. Ve 70. 000 Dinar'ın yarısını şimdi ödeyeceğim. Biz kazandığımızda geri kalanını sana ödeyeceğim." dedi. Gülmeye başlayan Firentis "70 mi? 100.000 Dinara şu cılız adam ile anlaştık." dedi. "Neyra'ya sertçe bakan Harlaus "Peki. 50.000 Dinarı şimdi ödeyeceğim." dedi. Neyra şaşkındı. Kralın bunu kabul etmesini hiç beklemiyordu. Lethon "200 adamın güneş tam tepede olduğunda meydanda olsunlar. O zaman yola koyulacağız." dedi. "Anlaştık." dedi Harlaus. Kralın huzurunda eğilmeden veya ona herhangi bir saygı işareti göstermeden kaleden ayrıldılar. Onlar kaleden çıktıklarında içeriden bağırma sesleri yükselmişti.

..Lethon handan içeriye girer girmez "Dinarları dağıt koca oğlan." diye sesler yükseldi. "Anlaştığımız paranın yarısını alabildim. Bunu paylaşacağız. Geri kalanıda savaş bittiğinde alacağız. Ayrıca Güneş tepede olduğunda Suno şehri civarındaki Nordlara saldırmak için harekete geçeceğiz." dedi Lethon. "Ne yani 50.000 mi? Delirdin mi sen Lethon? Savaş bittiğinde bu şehre gelirsek bizi idam ederler." diye söylendi birisi. "Bize bir şey yapamazlar. 200 adamı emrime verdiler." dedi. "Öyle olsun, köpek surat." diye bağırdı elinde şarap şişesi olan biri... Güneş tam tepede olduğu sırada 200 atlı ve yaya birim Lethon'un emrindeki 50 kişiye katıldı. Kral onlar şehirden giderken onları izliyordu..
 
Back
Top Bottom