Herkese merhaba. Bu yazdıklarımda; şu an parmaklarımın ucundan ne dökülürse onu okuyor olacaksınız. Hikaye yazıyor olduğum zamanki gibi bir bölüm bölüm yazma sürecinde olacağımı sanmıyorum. Taleworlds Forum'un, ve özellikle Dörtyol Hanı'nın bende manevi bir değeri var. Bir şeyler paylaşacaksam doğru yerin burası olduğunu düşünüyorum. Okuyacağınız şeyler, yollarımızın sizin bildiğinizden çok daha fazla kesişiyor olduğu Canissarius, yani öz ağabeyim hakkında birkaç bilgi de içeriyor olacak. Ama dediğim gibi; "Parmaklarımın ucundan ne dökülürse"...
İyi okumalar.
İyi okumalar.
7 Kasım 2024, 01.15
Yıllar sonra buraya geri gelme ihtiyacı hissettim. Soylu Haydut'un ilk kitabını bitireli 12 seneden fazla olmuş, zaman gerçekten akıp gidiyor. Başlık da "üçleme" olarak kaldı kusura bakmayın, ancak ikinci kitabı kaleme almaya başladığım sıralar birden o ilhamı kaybediverdim. Dörtyol Hanı Maceracıları'nı bir araya getirerek içimdeki ilhamı biraz olsun harlamış oldum, ama maalesef yetmedi. Yine de ortaya çıkan işin güzelliği için Kızıl Şaman'a, Onatcan3'e ve TaparHan'a sonsuz teşekkürlerimi sunmadan geçmek olmaz. Aslen hiçbirinizi tanımıyordum ama tanımış kadar oldum. Buradaki ortamın sıcaklığını ve güzelliğini beslediğiniz ve benimle bu yolda yürüdüğünüz için "İyi ki varsınız" desem yeridir.
3 Temmuz 2011... İlk bölümü sizinle paylaştığım gün... O zamanlar bu tarz forumlarda yaşımı gizlerdim. Koca koca insanlar arasında 11 yaşında bir çocuk olarak barınabileceğime pek inanmıyordum. Ama hikayem beğenildi, övgü içerikli "Hadi Thermi yeni bölümler nerede?" mesajları ile o küçük çocuğu çok mutlu ettiniz. "2012 Mayıs Dörtyol Hanı En İyi Hikaye Ödülü"nü hala daha büyük bir başarı olarak görürüm. Neticede 12 Yaşında, yazısıyla ödül alan çok çocuk yoktur, değil mi?
Forum'da eskilerin daha çok hatırlayacağı, hatırlayanların da çok sevdiğini bildiğim bir "Dörtyol Hanı Efsanesi" olan Canissarius'tan etkilenip yazmaya başladım. Yazdıklarımı ona okuturdum, yer yer anlatım bozuklukları yapardım, betimlemelerim kafa karıştırıcı olurdu, konu kopuk olurdu... O hep oradaydı. Bölümleri paylaşmadan önce ilk ona okuturdum. Bir tek Hegen adlı mini-hikayemi ona sürpriz olarak paylaşmıştım. "Benden de iyi yazıyorsun artık." derdi. Ama bence bu kocaman bir yalan. Gerçi, kendisine ait olan başlıklardaki hikayeleri, Canissarius Efsanesi'ni forumdan silmiş, okumayanlar artık maalesef bilemeyecek. Sebebini hiçbir zaman anlamlandıramadım ama biliyorum, bunu da sizinle paylaşabilirim sanırım.
Dediğim gibi ben 11 yaşında küçük bir çocuktum. O ise Canissarius Efsanesi'ne başladığında 17 olmak üzereydi. Bana kalırsa, yaptığı işin büyüklüğüne oranla yine "küçük bir çocuk" kategorisine girerdi. 17 yaşında öyle bir hikaye yazmak her yiğidin harcı değildi. Ama ağabeyim kendine karşı acımasız oldu her zaman. "Saçma sapan yazmışım, ben bunu revize edeceğim." dedi ve hikayeyi buradan sildi. Ondan sonraki süreçte, -ya da en azından son 10 senedir, bunun hazırlığını yapıyordu. Terimler sözlüğü oluşturmuştu kendine. Ata nasıl nal çakıldığından tutun aklınıza gelebilecek en ince detaya kadar araştırmış ve bunları bile dikkate alarak yeni bir hikaye kaleme almıştı. Hatta bir noktadan sonra yeni bir dil geliştirmeye başladı, hikayeyi M&B evreninden çıkarmıştı ve yeni nesil bir Tolkien olma yolunda ilerliyordu. Ama bunu da az gördü ve o çalışmaları da bıraktı. Warband'de modlamalar yapmaya başladı. Bu modlamadan ilham alıp bir şeyler daha karaladı ama arkası gelmedi.
Ve maalesef de gelmeyecek. Çünkü o eşsiz ama acımasızca "kendine mükemmeliyetçi" ruh, yaklaşık 2 ay önce buralardan gitmeyi tercih etti. İntihar konusunda sabaha kadar etik muhabbetler döndürebiliriz burada. Ben son 3-5 yıl boyunca kendisiyle bunları konuşuyor, bir şekilde fikir alışverişinde bulunuyorduk. Hiçbir zaman "ben intihar edeceğim" demedi, öylesine konuşuyor gibiydik. Günün sonunda evrenin varoluşuna kadar giden sohbetler oluyordu. Çok dolu konular konuşuyoruz sanıyordum. Ama o gitti ve şu an hiçbirinin anlamı yok gözümde. Nerede, ne durumda, yolculuk nasıldı... Hiçbirini bilemeyeceğim. Sadece gittiği yerde ruhunun huzur bulmasını diliyorum her gece.
...Bunun bile doğru yazımına dikkat ederdi hikayelerinde, onun sayesinde ben de hikayemde bu yazım hatasını yapmadım, o yüzden abi yerine ağabey yazarım buralarda. Seni çok seviyorum ağabey. İyi ki vardın.
Yıllar sonra buraya geri gelme ihtiyacı hissettim. Soylu Haydut'un ilk kitabını bitireli 12 seneden fazla olmuş, zaman gerçekten akıp gidiyor. Başlık da "üçleme" olarak kaldı kusura bakmayın, ancak ikinci kitabı kaleme almaya başladığım sıralar birden o ilhamı kaybediverdim. Dörtyol Hanı Maceracıları'nı bir araya getirerek içimdeki ilhamı biraz olsun harlamış oldum, ama maalesef yetmedi. Yine de ortaya çıkan işin güzelliği için Kızıl Şaman'a, Onatcan3'e ve TaparHan'a sonsuz teşekkürlerimi sunmadan geçmek olmaz. Aslen hiçbirinizi tanımıyordum ama tanımış kadar oldum. Buradaki ortamın sıcaklığını ve güzelliğini beslediğiniz ve benimle bu yolda yürüdüğünüz için "İyi ki varsınız" desem yeridir.
3 Temmuz 2011... İlk bölümü sizinle paylaştığım gün... O zamanlar bu tarz forumlarda yaşımı gizlerdim. Koca koca insanlar arasında 11 yaşında bir çocuk olarak barınabileceğime pek inanmıyordum. Ama hikayem beğenildi, övgü içerikli "Hadi Thermi yeni bölümler nerede?" mesajları ile o küçük çocuğu çok mutlu ettiniz. "2012 Mayıs Dörtyol Hanı En İyi Hikaye Ödülü"nü hala daha büyük bir başarı olarak görürüm. Neticede 12 Yaşında, yazısıyla ödül alan çok çocuk yoktur, değil mi?
Forum'da eskilerin daha çok hatırlayacağı, hatırlayanların da çok sevdiğini bildiğim bir "Dörtyol Hanı Efsanesi" olan Canissarius'tan etkilenip yazmaya başladım. Yazdıklarımı ona okuturdum, yer yer anlatım bozuklukları yapardım, betimlemelerim kafa karıştırıcı olurdu, konu kopuk olurdu... O hep oradaydı. Bölümleri paylaşmadan önce ilk ona okuturdum. Bir tek Hegen adlı mini-hikayemi ona sürpriz olarak paylaşmıştım. "Benden de iyi yazıyorsun artık." derdi. Ama bence bu kocaman bir yalan. Gerçi, kendisine ait olan başlıklardaki hikayeleri, Canissarius Efsanesi'ni forumdan silmiş, okumayanlar artık maalesef bilemeyecek. Sebebini hiçbir zaman anlamlandıramadım ama biliyorum, bunu da sizinle paylaşabilirim sanırım.
Dediğim gibi ben 11 yaşında küçük bir çocuktum. O ise Canissarius Efsanesi'ne başladığında 17 olmak üzereydi. Bana kalırsa, yaptığı işin büyüklüğüne oranla yine "küçük bir çocuk" kategorisine girerdi. 17 yaşında öyle bir hikaye yazmak her yiğidin harcı değildi. Ama ağabeyim kendine karşı acımasız oldu her zaman. "Saçma sapan yazmışım, ben bunu revize edeceğim." dedi ve hikayeyi buradan sildi. Ondan sonraki süreçte, -ya da en azından son 10 senedir, bunun hazırlığını yapıyordu. Terimler sözlüğü oluşturmuştu kendine. Ata nasıl nal çakıldığından tutun aklınıza gelebilecek en ince detaya kadar araştırmış ve bunları bile dikkate alarak yeni bir hikaye kaleme almıştı. Hatta bir noktadan sonra yeni bir dil geliştirmeye başladı, hikayeyi M&B evreninden çıkarmıştı ve yeni nesil bir Tolkien olma yolunda ilerliyordu. Ama bunu da az gördü ve o çalışmaları da bıraktı. Warband'de modlamalar yapmaya başladı. Bu modlamadan ilham alıp bir şeyler daha karaladı ama arkası gelmedi.
Ve maalesef de gelmeyecek. Çünkü o eşsiz ama acımasızca "kendine mükemmeliyetçi" ruh, yaklaşık 2 ay önce buralardan gitmeyi tercih etti. İntihar konusunda sabaha kadar etik muhabbetler döndürebiliriz burada. Ben son 3-5 yıl boyunca kendisiyle bunları konuşuyor, bir şekilde fikir alışverişinde bulunuyorduk. Hiçbir zaman "ben intihar edeceğim" demedi, öylesine konuşuyor gibiydik. Günün sonunda evrenin varoluşuna kadar giden sohbetler oluyordu. Çok dolu konular konuşuyoruz sanıyordum. Ama o gitti ve şu an hiçbirinin anlamı yok gözümde. Nerede, ne durumda, yolculuk nasıldı... Hiçbirini bilemeyeceğim. Sadece gittiği yerde ruhunun huzur bulmasını diliyorum her gece.
...Bunun bile doğru yazımına dikkat ederdi hikayelerinde, onun sayesinde ben de hikayemde bu yazım hatasını yapmadım, o yüzden abi yerine ağabey yazarım buralarda. Seni çok seviyorum ağabey. İyi ki vardın.
Last edited: