Dînî Tartışma

Users who are viewing this thread

Bir sorum olucak değerli forum üyeleri madem islam hoşgörü dini mürted olan kişi (İslamdan çıkmış olan kişi) nasıl öldürülmesi müstehak oluyor? Başka bir dini bırakıp gelirken sorun yok ama müslümanlıktan çıkınca öldür.Sizcede garip değil mi?
Direkt internetten alıp vermeyi sevmiyorum fakat zamanında merak edip ben de bakmıştım. Burada bir iki madde var sebepleriyle ilgili.

a) Mürtet dininden ve mensubu olduğu İslam ümmetinden çıktığı için, masumiyetini yitirmiş ve hain statüsüne girmiştir. Hainin cezası ise ölümdür.

b) Dinini terk eden, dinine karşı hainlik yapmış olur. Dinine karşı hainlik yapan, İslam dininin yürürlükte olduğu vatanına karşı da hainlik yapmış olur. Bu sebeple, mürtedin işlediği suç bir nevi “hıyanet-i vataniye”dir. Bunun cezası ise ölümdür.

c) Mürted olan kimse, asli kâfirlerle kıyaslanamaz. Çünkü, İslam dini gibi, hem akla hem kalbe hem ulvi duygulara hitap eden bir dinden dönen kimsenin, artık insanlık erdemine dair bir meziyeti kalmamış olur. Bu açıdan bakıldığında, mürted olan kimse İslam’dan çıkmakla İnsanlıktan da çıkmış olur.

Özellikle son maddeden linç yiyebilirim ama şunu belirteyim, müslüman olmayan insan değildir gibi bir şey söylenmiyor burada.
 
a) Mürtet dininden ve mensubu olduğu İslam ümmetinden çıktığı için, masumiyetini yitirmiş ve hain statüsüne girmiştir. Hainin cezası ise ölümdür.
Dostum konu hainlik ise diğer dinlerden islama gelenlerde direk idam edilmeli.
b) Dinini terk eden, dinine karşı hainlik yapmış olur. Dinine karşı hainlik yapan, İslam dininin yürürlükte olduğu vatanına karşı da hainlik yapmış olur. Bu sebeple, mürtedin işlediği suç bir nevi “hıyanet-i vataniye”dir. Bunun cezası ise ölümdür.
İlk soru ile aynı cevabı getiriyor burda ve ayrıyetten dinsiz bir kişilik vatansız anlamına çıkmış oluyor.
c) Mürted olan kimse, asli kâfirlerle kıyaslanamaz. Çünkü, İslam dini gibi, hem akla hem kalbe hem ulvi duygulara hitap eden bir dinden dönen kimsenin, artık insanlık erdemine dair bir meziyeti kalmamış olur. Bu açıdan bakıldığında, mürted olan kimse İslam’dan çıkmakla İnsanlıktan da çıkmış olur.
Hem akla hem kalbe derken hocam o zaman dünyanın yarısından çoğunluğu akılsız ama ne hikmetse sadece teknoloji ilerlemelerini seyretmek ile kalıyor müslüman ülkeler :grin:
Bu soruya tatmin edici bir cevap bekliyorum. :smile:
 
Tamamen siyasi bir mesele. Normal bir vatandaş dinden irtidat ederse öldürülmesi diye bir şey yok. İnternetten kopyalayıp ne idüğü belirsiz referanslarla cevap vermemek lazım bu tarz sorulara.
 
Dostum konu hainlik ise diğer dinlerden islama gelenlerde direk idam edilmeli
Murted kavramı sadece İslam'da var benim bildiğim kadarıyla.
"Geri dönmek, geri istemek, eski haline dönmek anlamındaki "irtidad" mastarının ism-i faili. Istılahta ise, Müslüman olduktan sonra, İslâm'dan dönüp başka bir dine giren veya dinsizliği tercih eden kimseler için kullanılan bir akaid terimi. Dinden çıkma olayına da "riddet" denir."
Murted'in öldürülmesi, direkt olarak olmuyor. Kadınlar öldürülmüyor ve fikrinden geri dönene kadar gözetim altında tutuluyor, erkeklere ise ilk önce dinden geri dönme veya dinden çıkmasındaki sebepler sorulup, aklındaki soru işaretleri cevaplanmaya, ikna edilmeye çalışıyor. Kendisine zaman da tanılıyor fakat geri dönmezse öldürülüyor. İhanet olayı bana kalırsa ( diğer dinler için konuşuyorum ), oranın yönetimine bağlı. Çünkü yine, Murtedin öldürülmesi işlemini normal bir insan kafasına göre yapamaz, devlet adamı diyebileceğimiz kişiler yapabiliyor. Diğer dinlerde ise dediğim gibi karşıdakinin insiyatifine kalmış, bundan dolayı öldürülüp öldürülmemesi onlara bağlı. Fakat İslam dininde farz olduğu için öldürülüyor. Türkiye'nin resmi bir dini olmadığı için de, Müslümanlıktan başka bir dine dönen veya ateist, deist olan kişiler idam edilmiyor.

@Kara Bey doğru söylüyor benim yaptığım yanlıştı, özellikle de son maddeyi pek dikkate almamak lazım
 
Murted kavramı sadece İslam'da var benim bildiğim kadarıyla.
Evet dostum.
fikrinden geri dönene kadar gözetim altında tutuluyor, erkeklere ise ilk önce dinden geri dönme veya dinden çıkmasındaki sebepler sorulup, aklındaki soru işaretleri cevaplanmaya, ikna edilmeye çalışıyor. Kendisine zaman da tanılıyor fakat geri dönmezse öldürülüyor.
Kısaca öldürülüyor aklındaki soru işaretleri kesin olarak giderilemez kişiden kişiye değişir.Sürgünüde anladım hadi dönemine göre diyeyim ama ölüm garip yani tatmin edici bir cevap olamaz gibi geliyor.
Çünkü yine, Murtedin öldürülmesi işlemini normal bir insan kafasına göre yapamaz, devlet adamı diyebileceğimiz kişiler yapabiliyor. Diğer dinlerde ise dediğim gibi karşıdakinin insiyatifine kalmış, bundan dolayı öldürülüp öldürülmemesi onlara bağlı. Fakat İslam dininde farz olduğu için öldürülüyor. Türkiye'nin resmi bir dini olmadığı için de, Müslümanlıktan başka bir dine dönen veya ateist, deist olan kişiler idam edilmiyor.
İyiki öyle beyim.Şu an bulunduğumuz zamanda bu kadar ilkel bir devlet olmamalı.
 
Evet dostum.

Kısaca öldürülüyor aklındaki soru işaretleri kesin olarak giderilemez kişiden kişiye değişir.

İyiki öyle beyim.Şu an bulunduğumuz zamanda bu kadar ilkel bir devlet olmamalı.
Kesinlikle beyim, dini özgürlük herkese tanınmalı. Özele göz atar mısınız :grin:
 
dini mürted olan kişi (İslamdan çıkmış olan kişi) nasıl öldürülmesi müstehak oluyor?
İslamdan dönen irtidad, genel dinden dönen mürted denir.
2 sure var buna öldürün tarzı şeyler söyleyen.
1- https://acikkuran.com/48/16
"Araplardan, geride kalmayı tercih edenlere de ki: "Yakında çok güçlü bir halkla savaşmaya çağrılacaksınız, ya onlarla savaşırsınız ya da onlar teslim olurlar. Bundan sonra, eğer bu çağrıya uyarsanız Allah size en iyi karşılığı verir. Ama daha önce yan çizdiğiniz gibi yine yan çizecek olursanız, size acıklı bir azapla, azap eder.""
Ki burada islamdan veya dinlerden birinden dönmüş olanlara söylenir. Eğer onları müslüman yaparsanız ödülünü allah verir yok yapmaz da yine bize yüz çevirirseniz allah ceza verir demişler. Öldürme diye bir kelimenin varlığı asla geçmiyor. Sirk ve Şirk maymunları bunu öldürme olarak tanımlar.

2- https://acikkuran.com/2/217 "Sana, haram ayını ve onda savaşmanın durumunu soruyorlar. De ki: "O ayda savaşmak, büyük günahtır. " Ancak, Allah'ın yolundan alıkoymak, onu ve Mescid-i Haram'ı küfretmek onun halkını oradan çıkarmak, Allah katında daha büyük günahtır. Zira fitne, öldürmekten daha kötüdür. Onlar, eğer güç yetirebilseler, sizi dininizden döndürünceye kadar, sizinle savaşmaktan vazgeçmezler. Sizden kim, dininden döner ve kafir olarak ölürse işte onların dünyada da ahirette de yaptıkları boşa gitmiş olur. İşte onlar, ateşin ehlidir. Ve orada sürekli kalacaklardır."
Burada da arapça çevirisi bahane olarak sunulmakta, "ölmüş olan irtidad" lardan bahsedilmekte. Biri irtidad olursa ölür mü? Ölmez, öyleyse irtidad olan kişi öldürülmelidir :wink: diyerek Sirk ve Şirk maymunluğu yapılıyor, çeviri asla düzgün olmayacak bir içerik sağa sola çekiliyor.

Yani hayır islamda mürted veya irtidad olan kişinin öldürülmesi müstehak olmuyor, maymunlar insanları farklı şekilde sağa sola çekiyor, dinlerinden uzaklaştırıyor ve yobazlaştırıyorlar. İslam dini her ne kadar tamamen insan aklı ürünü olduğuna inansam da dönemin şartlarına gayet iyi hazırlanmış ve barışçıl (büyümek için yaptırılan savaşlar hariç) bir dindir, bu tür içeriklerin yeri %99 yoktur.
 
Kur'an'da geçen ayetlerdekiler genelde Mekkeli paganlara yönelik olduğu için yerine göre böyle bir şey olmadığı da iddia edilebiliyor. Genelde hadisleri gösteriyorlar irtidatla alakalı konularda. Öteki türlü ayetlerde açıkça belli, Medineli Müslümanlar ve Mekkeli paganlar arasındaki çatışmaya yönelik gönderilen emirler.

Bu konuda daha Kur'an'cı veya daha materyalist sektlerde irtidat ölümle cezalandırılacak kadar ciddi bir şey olmuyor ancak özellikle İlk ve İkinci Fitne'den sonra oluşan ortam hem sünni hem de şii tarafın bu şekilde bir yaklaşım izlemesine yol açıyor. Ancak daha radikal akımlarda çok rahatça bu ayetlerdeki maksat esnetilebiliyor.
 
İslamdan dönen irtidad, genel dinden dönen mürted denir.
2 sure var buna öldürün tarzı şeyler söyleyen.
1- https://acikkuran.com/48/16
"Araplardan, geride kalmayı tercih edenlere de ki: "Yakında çok güçlü bir halkla savaşmaya çağrılacaksınız, ya onlarla savaşırsınız ya da onlar teslim olurlar. Bundan sonra, eğer bu çağrıya uyarsanız Allah size en iyi karşılığı verir. Ama daha önce yan çizdiğiniz gibi yine yan çizecek olursanız, size acıklı bir azapla, azap eder.""
Ki burada islamdan veya dinlerden birinden dönmüş olanlara söylenir. Eğer onları müslüman yaparsanız ödülünü allah verir yok yapmaz da yine bize yüz çevirirseniz allah ceza verir demişler. Öldürme diye bir kelimenin varlığı asla geçmiyor. Sirk ve Şirk maymunları bunu öldürme olarak tanımlar.

2- https://acikkuran.com/2/217 "Sana, haram ayını ve onda savaşmanın durumunu soruyorlar. De ki: "O ayda savaşmak, büyük günahtır. " Ancak, Allah'ın yolundan alıkoymak, onu ve Mescid-i Haram'ı küfretmek onun halkını oradan çıkarmak, Allah katında daha büyük günahtır. Zira fitne, öldürmekten daha kötüdür. Onlar, eğer güç yetirebilseler, sizi dininizden döndürünceye kadar, sizinle savaşmaktan vazgeçmezler. Sizden kim, dininden döner ve kafir olarak ölürse işte onların dünyada da ahirette de yaptıkları boşa gitmiş olur. İşte onlar, ateşin ehlidir. Ve orada sürekli kalacaklardır."
Burada da arapça çevirisi bahane olarak sunulmakta, "ölmüş olan irtidad" lardan bahsedilmekte. Biri irtidad olursa ölür mü? Ölmez, öyleyse irtidad olan kişi öldürülmelidir :wink: diyerek Sirk ve Şirk maymunluğu yapılıyor, çeviri asla düzgün olmayacak bir içerik sağa sola çekiliyor.

Yani hayır islamda mürted veya irtidad olan kişinin öldürülmesi müstehak olmuyor, maymunlar insanları farklı şekilde sağa sola çekiyor, dinlerinden uzaklaştırıyor ve yobazlaştırıyorlar. İslam dini her ne kadar tamamen insan aklı ürünü olduğuna inansam da dönemin şartlarına gayet iyi hazırlanmış ve barışçıl (büyümek için yaptırılan savaşlar hariç) bir dindir, bu tür içeriklerin yeri %99 yoktur.
Kur'an'da geçen ayetlerdekiler genelde Mekkeli paganlara yönelik olduğu için yerine göre böyle bir şey olmadığı da iddia edilebiliyor. Genelde hadisleri gösteriyorlar irtidatla alakalı konularda. Öteki türlü ayetlerde açıkça belli, Medineli Müslümanlar ve Mekkeli paganlar arasındaki çatışmaya yönelik gönderilen emirler.

Bu konuda daha Kur'an'cı veya daha materyalist sektlerde irtidat ölümle cezalandırılacak kadar ciddi bir şey olmuyor ancak özellikle İlk ve İkinci Fitne'den sonra oluşan ortam hem sünni hem de şii tarafın bu şekilde bir yaklaşım izlemesine yol açıyor. Ancak daha radikal akımlarda çok rahatça bu ayetlerdeki maksat esnetilebiliyor.
İşte aradığım cevaplar detaylı anlatımınızdan dolayı teşekkürler yine insanlar kendilerine göre şekillendirmişler anlaşılan.2-3 sorum daha olucak yakında yazacağım bu şekilde tatmin edici cevaplar almak güzel tekrar teşekkürler.
 
Bilinmeyen bilgilerin olasılığının yüzde elliden farklı değer alması, bilinen bilgilerin bu bilinmeyen bilgilerle ilişkilendirilmesiyle mümkün olur demiştim.

Örneğin evde yangın çıkması bilinmeyen bilgi ise, bunu haber veren kişi veya evde yangın çıkarabilecek eşyaların bulunup bulunmadığı gibi bilgiler bilinen bilgiler olur. Bu tür bilgileri kullanarak yapılacak bir değerlendirmenin sonucunda, bilinmeyen bilgi olan evde yangın çıkması bilgisinin olasılığı yüzde elliden farklı değer alır.

Dinlerin iddiaları da bilinmeyen bilgilerdir. Fakat aynı mantık burada da yürütülerek, yani bilinen bilgiler ile ilişkilendirilerek bunların olasılıkları değerlendirilebilir. (Bu noktada, iddiada bulunan kişiler (peygamberler vb.) ve iddialarının içeriği, bilinen bilgiler olarak ele alınabilir.) Bunun sonucunda en fazla olasılığı bulunan din, olasılık açısından diğerlerine göre daha rasyonel hale gelir.
 
Rasyonellik, nedene/sonuca, gerçeklere dayanır.
Din, inanca, motivasyona dayanır.
Daha rasyonel olma halinin gerçekleşmesi için bir neden, doğal olarak sonuç göremiyorum.
Rasyonelliğe dayandırabilmen için gerekenler nelerdir? Eğer bir inanç gerçekse, doğal olarak tanrı inancı gerçekse, bir tanrının var olması için yeterli kanıt olmalıdır. Tanrının varlığına dair "kesin" bir kanıt yoktur. Öyleyse din inancı irrasyoneldir.
%0.0...0...0...1 bile olması onu rasyonel yapar ancak bu kesin bir kanıtın varlığında olur.

Ha ama dinlere inanmak rasyonel midir? Evet, kişinin inançlarının, inanma nedenlerine ve eylemlerinin, eylem nedenlerine uygunluğu rasyonaliteyi oluşturur ancak inandığı şey rasyonel olmak zorunda değildir.
 
Rasyonellik, nedene/sonuca, gerçeklere dayanır.
Din, inanca, motivasyona dayanır.
Daha rasyonel olma halinin gerçekleşmesi için bir neden, doğal olarak sonuç göremiyorum.
Evde yangın çıkması konusunda, evde yangın çıkarabilecek eşyaların bulundurulması, evde yangın çıktığı haberinin gerçek olduğuna daha fazla ihtimal vermek için rasyonel bir neden sayılabilir. Aynı şekilde, haber veren kişinin tanıdığımız biri olması da haberin gerçek olduğuna daha fazla ihtimal vermek için rasyonel bir neden olarak görülebilir.

Tanıdığı birinden evinde yangın çıktığı haberini alan ve evde yangın çıkarabilecek pek çok eşya bulundurduğu bilgisine sahip olan bir kimsenin, evinde yangın çıktığına karar vererek harekete geçmesi

Tanımadığı birinden evinde yangın çıktığı haberini alan ve evde yangın çıkarabilecek hiçbir eşya bulundurmadığı bilgisine sahip olan bir kimsenin, evinde yangın çıktığına karar vererek harekete geçmesi

şeklindeki iki farklı senaryoda, birinci senaryoda verilen kararın, ikinci senaryoya göre daha rasyonel olduğunu söyleyebiliriz.
 
Tanıdığı birinden evinde yangın çıktığı haberini alan ve evde yangın çıkarabilecek pek çok eşya bulundurduğu bilgisine sahip olan bir kimsenin, evinde yangın çıktığına karar vererek harekete geçmesi
Doğru örnek: Evde yangın çıkma ihtimalini bilen bir kimsenin, tanrının yangın çıkardığını düşünmesi vs eşyaların yangın çıkardığını düşünmesi olacaktır.
İrrasyonel vs rasyonelden hangisi rasyoneldir? Rasyonel vs Rasyonelden hangisi daha rasyoneldir?
Bana ilk örneği söylediğinde sana rasyonel olanı söylerim. İkinci örneğin cevaplarını zaten sen vermişsin.
 
Gözlemlenmiş olanın var olduğunu söylemek rasyoneldir. Örneğin bir masa vardır demek, onu gözlemlemiş biri için rasyonel bir söylemdir. Ancak şuna dikkat edilmeli: Gözlemlenmemiş olanın var olmadığını söylemek rasyoneldir ifadesi her durum için geçerli değildir. Örneğin, uçan fil yoktur demek, uçan fil gözlemlememiş biri için rasyonel bir söylemdir. Ancak uçan fil yoktur dediğinde öldürüleceği bir durumda bunu söylemesi rasyonel olmaz. Çünkü rasyonelliğin bir ölçüsü de faydadır. Eğer uçan fil vardır dediğinde, bu, uçan fil yoktur dediği duruma göre daha fazla fayda sağlayacaksa, bu durumda uçan fil vardır demesi rasyonel olur.

Evet, evde yangın çıkması konusunda, yangın çıkarabilecek bir eşya, gözlemlenmemiş olan Tanrı'dan daha rasyonel bir neden gibi durmaktadır. (Keza, Tanrı'nın evde yangın çıkardığını düşünmek yerine, yangın çıkarabilecek bir eşyanın buna sebep olabileceğini düşünmek çoğu durumda daha rasyonel olacaktır.) Ancak, tıpkı uçan fil yoktur denildiğinde öldürülecek olmak gibi istisna durumlar kağıt üstünde üretilebilir. Böyle bir durumda ise Tanrı'nın evde yangın çıkardığını söylemek daha rasyonel olur. Bunun nedeni, rasyonel kararın, nesnelliğin yanında bir de fayda ölçüsünün olmasıdır.

---

Uçan fil yoktur denildiğinde eli silahlı adamlar tarafından öldürülecek olma durumu ile, Tanrı evde yangın çıkarmıştır denildiğinde Tanrı tarafından sonsuz ödül verilecek olma durumunu ele alalım. Birinci durumdaki uçan fil gözlemlenmemiştir ve var olma olasılığı sıfıra yakın görülmektedir. Ancak burada uçan filin varlığı hakkındaki gerçek yargı ile öldürülmemek için söylenmesi gereken söz çakışmaktadır. Bu durumda gerçeği söylemenin faydasının mı yoksa yalan söylemenin faydasının mı daha büyük olduğuna bakılmalıdır. Eli silahlı adamlar gözlemlenmiş oldukları için varlıkları kesinlik taşımaktadır. Dolayısıyla yalan söylenmediği takdirde öldürülme ihtimalinin yüksek olduğu söylenebilir. Bu sonuca göre uçan fil vardır demek rasyoneldir denilebilir.

Not: Eğer adamların elinde silah olmasaydı, öldürülme ihtimali daha düşük görülürdü (fakat belki de yalan söylemek için yine de yeterli olabilirdi). Eğer adamlar mevcut olmasaydı ve bu tehdit internet üzerinden bir mesaj ile alınsaydı, öldürülme ihtimali çok daha düşük görülürdü (ve muhtemelen yalan söylemek için yeterli olmazdı).

İkinci senaryoda, Tanrı gözlemlenmemiş durumdadır. Tanrı'nın var olma olasılığının da sıfıra yakın görüldüğünü varsayalım. Bu durumda Tanrı'nın evde yangın çıkarma olasılığı da sıfıra yakın görülecektir. Aynı şekilde sonsuz ödül verilme olasılığı da sıfıra yakın görülecektir. Buna karşın, bir eşyanın evde yangın çıkarma olasılığı çok daha büyük görülmektedir. Ancak "fayda büyüdükçe, yeterli görülen olasılık orantılı şekilde küçülür" kuralına göre, sonsuz büyüklükteki bir ödül için, onun olasılığının sıfırdan büyük olması yeterlidir. Buna göre, Tanrı evde yangın çıkarmıştır denildiğinde Tanrı tarafından ödüllendirilme ihtimali sıfıra yakın görülse de, sıfır görülmediğinden, bu, Tanrı evde yangın çıkarmıştır demek için yeterli bir olasılık olur.

Not: Bir şeyin sıfıra yakın görülen olasılığına rağmen var olduğunu söylemek yalan söylemek olarak adlandırılabilir. Ancak, örneğin varlığı %20 olası görülen bir şey için bu adlandırma doğru olmayacaktır.
 
Last edited:
Koşullar, koşullar ve koşullar. Pascal'ın bahsinden söz etsene direkt.
Pascal, mantıklı bir kişinin (Hıristiyan) Tanrı varmış gibi yaşaması ve Tanrı'ya inanmaya çalışması gerektiğini savunur . Tanrı gerçekten yoksa, böyle bir kişi yalnızca sınırlı bir kayıp (bazı zevkler, lüksler, vb.) Olacaktır, oysa Tanrı varsa, sonsuz kazançlar ( Cennette sonsuzluğun temsil ettiği şekilde) alacak ve sonsuz kayıplardan kaçınacaktır. ( Cehennemde sonsuzluk ). [2]

Ve bu "tanrının varlığını" kanıtlamaz. Sadece insanları inandırmak için bir "yol" olarak görünüyor. Yani bir dine inanmak bana sonsuz fayda sağlayabilir evet ama bana hala tanrının varlığını kanıtlamıyorsun, ölmeden önce elde edemeyeceğim şeyler vaat ediyorsun. Öldükten sonra faydalanıp faydalanmayacağıma dair bir kanıt yok. Ya bahsin yalansa? Ya sonsuz faydadan faydalanamazsam? Ya "gerçek"/"rasyonel" olan hayatımı kesinliği belirsiz bir inanç uğruna çarçur ettiysem ve gerçek potansiyelimden "ya tutarsa" diyerek uzaklaştıysam?

Fayda/zarar tablosu ama %100 olan 1 tane oran/ihtimal bile yok. Karşılaştırabileceğim bir veri yok. Bir tane gerçek "şey" yok. Neden varlığından ölmeden önce asla emin olamayacağım bir "iddia"ya hayatımı yatırayım?

Beşiktaş / Göztepe maçı için 4/5 olasılık vardır, 1-0-2-iptal/erteleme. Bunlar kesindir, gözlemlenebilir, sonuçları tüm veriler gerçek zamanlı toplanarak erkenden elde edilebilir. Buna İDEAL ŞARTLARDA hayatını bile yatırabilirsin (alacaklıların kaçırdı ve maçı izliyorlar) kaybedersen ölürsün.
Ölürsem ne olacak için ∞ olasılık vardır. Cennete giderim, cehenneme giderim, yeniden doğarım, hiçlik, doğanın bir parçası olurum, beynimde gizli bilim tarafından hala bulunamamış bir parazit beni ölü gösterip sonsuza kadar acı çektirir vs vs vs.


Hadi bu fayda zarar ilişkisini biraz "boğalım", madem bir dine inanmak sonsuz fayda sağlıyor, öyleyse;
Hangi dine inanmak sonsuz faydalar arasından en çok faydayı sağlayacak dindir?
 
Ve bu "tanrının varlığını" kanıtlamaz. Sadece insanları inandırmak için bir "yol" olarak görünüyor. Yani bir dine inanmak bana sonsuz fayda sağlayabilir evet ama bana hala tanrının varlığını kanıtlamıyorsun, ölmeden önce elde edemeyeceğim şeyler vaat ediyorsun. Öldükten sonra faydalanıp faydalanmayacağıma dair bir kanıt yok. Ya bahsin yalansa? Ya sonsuz faydadan faydalanamazsam? Ya "gerçek"/"rasyonel" olan hayatımı kesinliği belirsiz bir inanç uğruna çarçur ettiysem ve gerçek potansiyelimden "ya tutarsa" diyerek uzaklaştıysam?

Fayda/zarar tablosu ama %100 olan 1 tane oran/ihtimal bile yok. Karşılaştırabileceğim bir veri yok. Bir tane gerçek "şey" yok. Neden varlığından ölmeden önce asla emin olamayacağım bir "iddia"ya hayatımı yatırayım?
Aslında, Pascal'ın Kumarı tam da bu sorulara yanıt vermek için ortaya koyulmuştur. Bahsin tutmazsa sınırlı bir kaybın olur, tutarsa sınırsız kazancın olur. Bunları kefeye koyduğunda hangisi daha ağır basıyorsa, bahsini ona yatırmalısın. Cevap, sınırsız kazanç ihtimali olmalıdır. Öyleyse, ya tutmazsa diye sormak anlamsız oluyor. Yani, evet, tutmazsa kayıpların olacak ama bunlar, tutarsa elde edeceğin sınırsız kazancın yanında çok önemsiz kalıyor.

O zaman bir de tersinden düşünmelisin; ya senin bahsin yanlışsa? Ya sonsuz hayatını, sonlu hayatın uğruna çarçur ettiysen ve "ya tutmazsa" diyerek uzaklaştıysan?

Hadi bu fayda zarar ilişkisini biraz "boğalım", madem bir dine inanmak sonsuz fayda sağlıyor, öyleyse;
Hangi dine inanmak sonsuz faydalar arasından en çok faydayı sağlayacak dindir?
Bu noktada, sonsuz ödül vadeden dinleri karşılaştırıyorsak faydasal ayrımda bulunamayız. Bu noktada karar vermenin diğer ölçüsü olan olasılık ölçüsüne göre ayırt etmemiz gerekir. Üstteki iletilerimde de bundan bahsetmekteyim. Bir örneğini de şu iletimde vermiştim (renkli kısım);

1- Evet, Tanrı vardır demek (Tanrı'nın varlığına bahse girmek) Tanrı'nın gerçekte var olup olmamasından bağımsız olarak akılcıdır. Pascal'ın Kumarı'nın bize söylediği budur. Ancak, Tanrı'ya inanmak bir dinin tek yeterli şartı değilse, inananların kazanç elde etmeleri için Tanrı'ya inanmak dışında şeyler yapmaları gerekiyorsa (İslam'da iyi işler yapmak, namaz, oruç gibi başka kurallar da vardır) bu durumda Tanrı'ya inanmak tek başına yeterli olmaz. Buna rağmen, eğer bağışlanma olasılığı varsa, hiç inanmamaktan daha akılcı olur. Tabii bunu söylerken, bu dinin inananlara vaat ettiği kazancın dünyada elde edilebileceklerden daha büyük olduğunu varsayıyoruz.

2- Evet, bir dinin gerçek din olma olasılığı akla yatkın kriterler ile belirlenmelidir. Aslında, gerçek din olma olasılığı yerine, kazanç elde etme olasılığı demek, pragmatik seçimin mantığıyla daha uyumlu bir ifade olur. Çünkü pragmatik seçimin temelinde bir din arayışı yoktur; yalnızca fayda ve olasılığa göre hareket etme vardır. Sizin de eleştirdiğiniz gibi bir dinin ne kadar mensubunun olduğu akla yatkın bir kriter değildir. Ancak akla yatkın kriterler de vardır. Örneğin, birebir aynı olan, ancak birinde ödül ve şartları açıkça belirtilmiş yazılı metin bulunan, diğerinde bulunmayan iki din düşünelim. Yazılı metin olmazsa, ne kazanmayı beklediğimiz ve ne yapılması gerektiği konusunda belirsizlik oluşur. Bu durumda kazanç elde etme olasılığı, belirsizliğin olmadığı bir duruma göre daha azdır. Olasılığı daha büyük olan seçeneği seçmek daha akılcı olacağından, ödül ve şartlar konusunda belirsizlik taşımayan dini seçmek daha akılcı olacaktır. Bunu mevcut dinleri değerlendirirken kriter olarak alırsak, yazılı metni bulunan dinlerin gerçek din olma olasılığı (daha doğrusu, kazanç elde etme olasılığı) yazılı metni bulunmayan dinlere göre artacağı için yazılı metni bulunmayan dinlerin elenmesi gerekir. Eğer yazılı metin kriteri kriter alınmamalıysa, neden alınmaması gerektiği, neden alınması gerektiğinde olduğu gibi pragmatik açıdan gösterilmelidir. Eğer gösterilemiyorsa bunu bir olasılık kriteri olarak, dinlerin gerçek olma olasılıklarını (daha doğrusu, kazanç olasılıklarını) değerlendirirken kullanabiliriz. Yine, bir dinin kendi içerisinde tutarlı, çelişkisiz olması makul bir beklentidir. Bunu da bir olasılık kriteri olarak alırsak çelişkileri olan bir dinin olasılığı, çelişkisiz bir dine göre azalır ve dolayısıyla elenmesi gerekir. Bununla birlikte, bazı kriterler koşullara göre değişiklik gösterebilir. Örneğin, henüz yazılı metni bulunmayan fakat peygamberi hayatta olan bir din için yazılı metin şartı aramak gerekli olmayabilir. Bunun yerine peygamberin kendisi kriter alınabilir. Onun dinle ilgili kuralları ve vaatleri, daha başka, kendisinin ahlaki nitelikleri, mucizeler göstermesi gibi nitelikleri birer kriter olabilir. Çünkü ahlaklı bir insanın doğruyu söyleme olasılığı ahlaksız birininkinden, mucizeler gösteren birinin doğruyu söyleme olasılığı göstermeyen birininkinden daha büyüktür. Tabii, bunlar öznel olasılıklardır. Ancak, ahlaklı insanların doğruyu söylemeye ahlaksız insanlardan daha fazla eğilimli olduğu önermesi pek çok kişi tarafından kabul görüleceği için bunun makul, akla yatkın bir olasılık kriteri olabileceğini söylemekte sakınca görmüyorum.

Fayda ve olasılığa dayalı pragmatik seçimin mantığını bu şekilde özetleyebilirim. Pragmatik argüman, Tanrı, Uçan Spagetti Canavarı, dinler ve herhangi iki iddia arasındaki faydasal ve olasılıksal ayrımı göstermeyi amaçlar. Aklın rasyonel karar verme ölçütlerini temel alır.
 
Back
Top Bottom