La Casa De Papel

Users who are viewing this thread

36e2fd581106c1f4a27e1c7accd020dcc0f50b3d.jpg



Ortada çalınan bir şey yoksa, bu yine de soygun sayılır mı?



Diziyi izleyenleriniz var mı? Son zamanlarda izlediğim en iyi dizilerden biri, izlemeyen arkadaşlara şiddetle tavsiye ederim. İspanyol darphanesine yapılan soygunu anlatıyor.
 
Dizi bitti, ben de bittim. 48 saatimi fizyolojik ihtiyaçlarımı gidermek haricinde tamamen bu diziye harcadım. Bitireli 6-7 saat oluyor, evde bağıra çağıra Çav Bella söyleme aşamasını yeni atladığımdan dizi yorumuna geçebilirim.

Dizi, muazzam. Tek kelimeyle muazzam. Eğer ekşi sözlük hiçbir şeyi beğenmeme timinden değilseniz diziyi beğeneceğinizi düşünüyorum; en azından beğeneceğinizi yani.

2.sezonun sonu dahil spoiler içerir;

Diziyle ilgili öncelikle belirtmem gereken birkaç şey var.

- Olay örgüsü çok hoşuma gitti.
- Yer yer alt metin olarak anti-kapitalist mesajlar verilmişti, bu da gayet güzeldi.
- "Benimkini kullanabilirsiniz." ile başladı diyebileceğimiz aksiyonun 2 sezon aralıksız devam edip yine "Benimkini kullanabilirsiniz." ile bitmesi çok tatlıydı. 2 gün sonra rahat nefes almaya başladım diyebilirim.
- Bu kadar zıt karakterli insanlar bir arada, 3 gün dayanamıyorken 5 ay nasıl dayandılar çok merak ediyorum, eğer bir sezon 3 olacaksa umarım bu soygunun planlanmasına falan inebiliriz.
- Berlin ve Profesör'ün önceden tanıştıkları çok barizdi, Profesör işi güvenmediği birisine bırakacak kadar amatör bir adam değil. Zaten sonradan da ortaya çıktı tanışık oldukları ama nasıl, nereden bilmiyoruz. Bunu da öğrenmeyi çok isterim açıkçası.
- Yıllardır WWE izliyorum, her zaman kötü karakterleri seven taraf oldum. Narcos'tan sonra bu diziyle de kötü adamları sevme hastalığım perçinlendi. WWE bunu istemeden yapsa da, Netflix'in bunu çok sık yaptığını düşünüyorum.
- Bella Ciao her zaman çok tatlı yerlerde girdi dizi içerisinde. Fakat Berlin'in öldüğü sahnede giren o Bella Ciao, her dinleyişimde aklıma gelecek.
Her karakteri tek tek incelemeyeceğim ama bazı karakterler hakkında bir şeyler söylemek istiyorum.

Profesör, keşke şöyle saçlarımın arasına gizlediğim ufak bir iğne kamera olsa da, kulak içine taktığım ufacık kulaklıktan hayatımı sen yönetsen. Bu kadar yılda yüzlerce hata yaptım, onlarca arkadaşım yüzlerce arkadaşım arkamı topladı. Ama hepsini toplasan senin 2 sezonda yaptıklarının yarısı etmez. Kral adamsın, Müfettişe aşık olmasan belki de Moskova ölmeyecekti; ama olsun. Sen mutlu ol be Profesör.

Berlin, dizinin yıldızı. Bas baya yıldızı. Ses tonu, mimikler, konuşmalar falan aman yarabbi. İnsanı eş cinselliğe teşvik eden karizması bir yana, böyle oyunculuğu en son James Franco'da gördüm. Umarım önün açılır Berlin. Senin için söylemek istediğim onlarca şey var, borcun nasıl ödenir bilmiyorum. Göreve olan bağlılığın, disiplinin, yılmak bilmeyen çehren, her zaman dik duruşun, şerefinle ölmen.. Kahramanlar can verir, yurdu yaşatmak için. Bella ciao!

Helsinki, favori karakterlerim arasında 3.sırada. Tam bir görev adamı. Sadakat desen, eksiksiz. Hele Oslo'nun öleceğini bile bile uyanmasını beklemesi. Ah Helsinki, büyük adamsın reis.

Moskova, dizideki diğer sevdiğim karakter. Neden mi? Bir aile babası olmayı başaramamış ve bunu dünyanın en iyi insanı olarak telafi etmeye çalışıyordu Moskova. Var ol büyük adam, son nefesini verirken bile asaletinden vazgeçmedin.

Geri kalan karakterlere böyle duygusal şeyler yazmayacağım çünkü hiç birisi bu övgüleri hak etmiyor.

Tokyo, güzel ama gerizekalı ve her şeyin içine eden tipler vardır hayatınıza; Tokyo o insanlardan. Diziye tek katkısı seksapalite açığını kapatmak (?) olabilir.

Denver, beğenmedim. Çok tek düze kaldı. İçeri giren herkes karakterini bir şekilde yansıtırken Denver'ın o hırçın kişiliği rehinenin birine aşık olan aptal soyguncuya dönüştü.

Rio, genç aptal aşık. Aktörü gerçekten çok güzel gülüyordu, hakkını verelim. Karakter olarak hiçbir şekilde güven olmayacak tiplerden. Tokyo gidince direk sattı bizimkileri. Ama bilgisayardan anlaması iş gördü, hadi yine yırttın Rio.

Oslo, sessiz Helsinki.

Nairobi, çözemediğim bir karakter oldu. Çatlağın teki, zaten Yıldız Tilbe'ye benzetmiştim trailerda, bas baya aynı çatlaklık. 1 milyar için yakıyordu bizimkileri.

Alison, tam bir gerizekalı. Net yani.

Monica, yanılmıyorsam 30. saatte aşık oldu Denver'a. Bünyesi zayıfmış bacımın, hemen yakalandı Stockholm'e. Kaçış sahnesinde Denver ile birlikte gelip Tokyo ve Rio'yu kaçırdıklarında silahı alıp polisleri taraması harici ekrandan acilen çıkmasını dileyerek izledim kendisini.

Raquel, söylenecek söz yok. Angel'e yaptıkların fitil fitil burnundan gelir inşallah, Profesör'ün saç telini hak etmezsin be sen!

Angel, melek gibi adamsın. Seni üzenler utansın!

Arturo, forum ortamındayız küfretmiyorum. Allah belanı versin ne uyuz herifsin be.
 
Yeni başladım. İkinci bölüme geçtiğimi, ikinci bölüm bittiğinde fark ettim. Her anı ayrı bir aksiyon. Her anı çok işlenmiş bir kurgu. Aşırı sürükleyici.
 
Nedense Türkiye'de birden popüler oldu. Bende izledim gayet güzel duruyor ve olay örgüsü bayağı iyi.
 
Dizi içerik, oyunculuk bakımından çok güzel olsa da bazı yerler baya bi abartılmıştı.
Mesela son bölümde ki çatışma sahneleri çok saçmaydı. Polisler adam vuramıyor resmen, Rio ve Tokyo koşarak ateş ediyor.
Ayrıca Tokyo'nun bütün polislerin arasından geçerek -çatıdaki 4 keskin nişancıyı geçtim- içeri girmesi ve 1 kurşun bile yememesi aşırı saçma bir olaydı. Orada baya hayal kırıklığına uğradım.
Bunun gibi resmen polisin adam vuramadığı çok sahne vardı, bunlar sona doğru olduğu için hatrımda.
Ayrıca Raquel'in profesörü son bölüme kadar anlamaması da garipti. Yanındaki 15 yıllık iş arkadaşı Angel'e inanmayıp, profesöre inanması Raquel karakterine göre bir davranış değildi bence. Orada da biraz hayal kırıklığına uğradım.
Ama dizi genel olarak değerlendirilirse çok güzel bir yapım ve kesinlikle izlemeye değer. Kısa olması da çok güzel artısı öyle benim gibi oturup 12 sezon, her sezon 20 bölümlük dizileri izlemeye üşenenler için birebir.
 
Güzel ama aşırı abartılan bir dizi, Berlin-Profesör ilişkisi diziyi yürüttü benim için onlardan ötürü ağır eleştirmiyorum yoksa ekşide yerin dibine sokan adamların bazılarına hak vermiyorum değil. Prison Break. OZ gibi dizilerle neden karşılaştırıldığını hiç anlamadım zaten. Dizideki alt mesajları ağır solcu propagandasını anlamayan ve ortada ne olduğunu anlamadan "çav bellağ" diye dolanan insanlarda bir nebze sinir bozucu. Devletçi ağza gitmiyor o şarkı.
 
Yok be uzun zamandır izlediğim en sürükleyici diziydi bence, en son breaking bad'i böyle izlemiştim üst üste. Şu aralar her şeye overrated diye zıplayanlar, her yapımı gömenler ne izliyor merak ediyorum açıkçası. Sırf onlara özel çekilen diziler falan mı var merak ediyorum.
 
Turkish Cavalry said:
Şu aralar her şeye overrated diye zıplayanlar, her yapımı gömenler ne izliyor merak ediyorum açıkçası. Sırf onlara özel çekilen diziler falan mı var merak ediyorum.

Şu aralar değil, genel olarak fazla abartılmış ürünlere uzun süredir söyleniyor. Ve de overrated'ın ne demek olduğunu tam olarak bildiğini sanmıyorum. Overrated, bir şeyin kötü olduğunu belirtmez. Bahsedildiği kadar iyi olmadığını belirtir. Ve özellikle o konuda çok yetkin olmayan insanların en iyisi bu demesine karşı oluşan tutumdur. Bu şuna benziyor, farklı kahve türlerini denememiş bir insanın nescafe en iyisi başkasını içmem diğerleri kötü demesi gibi. Mesela benim overrated deme sebebim (ilk iki bölümden sonra izlemeyi bıraktım.) görmediğim bir şey sunmuyor oluşu. Ekstra olarak oyunculuklar ortalama seviyede. Çoğu insan gibi ben de Berlin'in diğerlerinden ayrıştığını düşünüyorum oyunculuk olarak ama tek ana karakter olmayan biri için de tüm seriyi izlemem. Ve de narrative yani konu anlatımı bakımın başarılı bulmadım. Senaryo içinde de az diyemeyeceğimiz seviyede çatışmalar ve oldu bittiye getirmeler vardı. Netflix'in yayılmasına bağlı kazanılmış bir popüleritesi var. Eskiden her diziye bakmayan, bu da çıkmış izleyeyim demeyen insanlar netflix'te ne varsa tüketiyor. Çünkü para ödüyor ve sonuç olarak biraz ortalama üstü bir şeyi en iyisi gibi görmeye başlıyorlar. İzlediğim en iyi netflix dizisi Stranger Things idi.
Buna overrated diyenler ne izliyor demişsin de, öncelikle her şeyi izlemiyorlar. Herkes kendine göre bir şey buluyor. Ve illa yeni çıkan yahut popüler olan şeyler olması gerekmez. Benim en sevdiğim dizi Band of Brothers'tir mesela. Komedi çok severim, orada da Seinfield, Friends, Community, Entourage diyebilirim. Daha aksiyon olarak Vikings ilk 4 sezon, Sherlock ilk 2 sezon diyebilirim. Fringe güzeldir. Ha yine aklıma gelmişken Narcos çok iyi bir netflix dizisi. Mesela The OZ seven çok arkadaşım var, ben daha izleyemedim vs. İzlediğim yığınla dizi arasından şuanda aklıma gelen ve ayrışanlar bunlar. Vardır belki unuttuğum aklıma gelmeyen. Bu arada Breaking Bad'i de çok başarılı bulmuyorum, sonuçta sanatsal kisvesi altında 45 dakika sinek kovalaması izletmiş bir dizi. Game of Thrones'i severek izliyorum. Fantastik dizi olarak oldukça başarılı, örneği az. Ayrışma sağlıyor.

Ha bir de Altered Carbon izlemeyi düşünüyorum, kült sayılabilecek bir bilim kurgu kitabıdır. Neredeyse yıllardır okumayı düşünüyorum ama bir türlü olmadı. Bu arada dizisi çıkmış yakın zamanda öğrendim. Ona başlayacağım.
 
Back
Top Bottom