Dînî Tartışma

Users who are viewing this thread

Kendi düşüncelerim...


Bir Türk olarak Türk kültüründe din ~ inancın yerinden bahsetmek isterim. Ayrıca Türklerin din anlayışının diğer milletlerin anlayışından neden çok farklı olduğuna değineceğim.

Öncelikle Türklüğün özünde din ya da inanış yoktur. Eğer bir sözcükle ifade etme zorunluluğumuz varsa, Türklerin manevi yaşamında "din~inanış"ın karşılığı "anlayış~kavrayış~bilmek"tir denebilir.

Türkçe dilinin dünyadaki diğer dillerin çoğundan farklı bir özelliği vardır. Doğal yani matematiksel bir dildir. İşte Türklerin manevi hayatı bu yüzden diğer milletlerinkinden farklıdır.  Örneğin Hint-Avrupa dillerinin temelinde olduğu varsayılan en eski dillerden biri Sanskritçedir ve bu dil din adamları tarafından başka bir dil kullanılarak yaratılmış "liturgical" bir dildir. İşlevi dini ve elitist olmasıdır. Elit bir kesim insanın diğerleri üzerinde hakimiyet sahibi olmasıyla sonuçlanmıştır.

Türklerde Tanrı denilen ve bir çok felsefeci tarafından en eski felsefi düşünce olduğu varsayılan bir düşünce vardır.  Bu Tanrı kavramının diğer milletlerin "ilah" kavramlarıyla aslında uzaktan yakından ilişkisi yoktur ve olmayacaktır.

Öncelikle Tanrı sözcük yapısı gereği tekildir ve çoğulu kullanılamaz. Tanrı sözcüğünün temelinde TEKLİK ve ulaşılmazlık kavramları yatar. Diğer milletlerin ilah kavramlarında ise genelde çokluk kavramı yatar ve bu ilah kavramlarının her biri ulaşılabilirlik ilkesinden doğmuştur. Öyleki bildiğim her dilde ilah kavramına kesin teklik yüklenebilmesi için sözcüğe ön ya da son ek gerekir.  Örneğin Arapça'da "EL İLAH", İngilizce'de "THE GOD" gibi.

İnsanlar uzun vadede farklı şeyler yaşadıkça, kültürleri gelişir. Bunun sonucunda daha önce akıllarının almadığı kavramları açıklayabilecek kültür seviyesine ulaşırlar ve bu sürekli tekrar eden bir durumdur. İşte bu Türklerin Tanrı felsefesinde ateistik ~ Tanrı tanımazlık gibi bir kavramın olmamasıyla, olamamasıyla sonuçlanır. Çünkü Türkçe dilinde Tanrı'yı bilmek demek, onun bizim düzlemimizde ya da boyutumuzda varolmadığını kabul ederek (Türkçesi: insanlar sonsuz ve tek olan Tanrı'nın varlığını ispat edemezler çünkü buna güçleri yetmez) onu asla kavrayamayacağımızı kabul etmek demektir.

Türkler diğer milletlerden çok önce felsefi olarak belli bir seviyeye gelmişler ve bunun sonucunda fantastik bir TANRI düşüncesi Türklerde bulunmamıştır. Diğer milletlerin etkisi altına girerek din sahibi olan Türkler ise uzak geçmişte Türk olarak kabul edilmemeye başlanmıştır.

Ateizm ve putperestlik yapıları gereği bribiriyle örtüşen inanışlardır. Ateizm, aksi de kendisi de ıspatlanamaz bir olgu olan ilah kavramını reddeder. Ve bir ilahın ya da ilahların aslında olmadığını varsayan bir inanıştır. Putperestlik ile örtüşen yanı bir açıklamaya ihtiyaç duyulmasıdır. Örneğin ateşe tapan birisi ateşin her şeyi yaktığını bu yüzden en güçlü olduğunu söyleyebilir. Açıklayamadığı bir şeyi bu şekilde açıklar. Ateist ise sadece ispatlayabildiği bir şeyin gerçek olduğunu iddia eder. Tabiki de bu da son derece mantıksızdır.

Hristiyanlık, ya da benim verdiğim isimle Neo-Hristiyanlık (Hristiyanlık daha İsa ölmeden çarpıtılmıştır) yapısı gereği ateizmle sonuçlanacak bir dindir çünkü insanlar evrilip akıllandıkça birer tanrı kabul edilen Zeus, Odin, İsa, Güneş, Kedi, İnek, Ateş gibi putperest kavramların mantıksız olduğunu çözüp bu tip inanışlardan doğal olarak uzaklaşacaklardır ve içlerinde bulundukları kültürlerde muhalif denebilecek bir tutum sergilemeye başlayacaklardır. Sonucunda ateist olacaklardır.

İslam dini ise Türklerle olan yoğun ilişkisi yüzünden ateizmle sonuçlanması çok zor olan bir dindir. İslamiyet, Türkler devralmadan önce Arapların harekleri sonucunda yok edilmiş bir din idi. Aradan bir 10 yıl daha geçse bugünki uçan spagetti canavarı dini gibi bir din olacaktı. Gelin görün ki, her milletin ortaya çıkardığı din, o milletin daha önceki kültürüyle doğrudan ilişkilidir. Bu yüzden Araplarda ortaya çıkan ve gelişen İslam dini zamanla özünde putperest fikirler barındıran bir din haline gelmiştir... ta ki Türkler işe el atana kadar. Bugün İslamiyet özünde bozulmamış olsa bile uygulanışı Arap kültürünün yoz oluşu ve Türk kültürünün de büyük oranda yozlaşmış olması gerekiği büyük çapta bozuktur ve Neo-Hristiyanlıktan geri kalır bir yanı yoktur.

Türklerde Tanrı düşüncesi olgunlaşmış bir düşüncedir. Bu gün diğer dinlerin maruz kaldığı ateizm akımını belki bundan yirmibin yıl önce geçirmiş ve hiç bir zaman enstütüleşmemiş olmasına rağmen unutulmamış, artık ateizm gibi bir düşünce akımından etkilenemeyecek olgun bir duruma gelmiştir. Özünde insanın algılayabilek kapasiyeye ulaşamayacağı evren ve ötesine hükmeden tek olan Tanrı düşüncesi vardır. O denli ki var olan herşey onunla özdeşleştirilmiş ve kadını, erkeği, hayvanı, cansızı her şey için O zamiri kullanılmıştır. İşte Tanrı düşüncesi Türkçe diliyle içiçedir. Türkçe dilinin özünde bilme, "bilme!"ye, o da bilmemeye eşdeğerdir. Bu Türkçe'nin ve Tanrı düşüncesinin felsefeyle olan içiçeliğidir; yani felsefe (philosophy < bilgiyi sevme), ve Tanrı kavramı, Türk diliyle beraber doğmuş kavramlardır.
 
Vasilidean said:
Khergit42 said:
@Barbaria

Ben ateist değilim.Müslümanım ve dinimin bana emrettiği şeyi yapıyorum.Sorguluyorum.

Aslında sorgulamak bir bakıma inancı olmayanların yaptığı şey oluyor. Düşünün. Yeterli fen eğitimini aldıktan sonra her insanın kafasında evrimle ilgili az çok, saçma veya mantıklı şeyler oluşur. Sorgulamanın sınırı yok. Bir başladın mı bir süre sonra kafana gelen fikirlerin inancınla çeliştiğini farkedersin. Bilemiyorum her ateist için durum bu mu, kendi adıma konuşuyorum. Düşündükçe kimine daha mantıklı gelir evrim olayı. Bir noktadan sonra kiminin imanı ağır basar, kiminin mantığı. İmanı ağır basan "bi dakka noluyo lan ne diyorum ben" der. Bir daha da takmaz kafasına. Şahsen bu süreci bende yaşadım, kişiliğim gereği ateist olmadım ama. Dindar değilim. Belki yanlış yapıyorum belkide yapmıyorum ama herhangi her eylemim öncesi bu dinime uygun mu diye düşünen biri değilim. Kendimce yaşıyorum dinimi. Tabi burdan her türlü pisliği yapıyorum gibi bir anlam çıkarmayın. Ama yinede etraftaki birçok sözde müslümandan daha çok hakettiğime eminim cenneti.


Uyarı: Siz iletinizi yazarken 11 yeni ileti daha gönderildi. Gönderilen iletiyi incelemeniz önerilir.


Uyarı: Siz iletinizi yazarken yeni bir ileti daha gönderildi. Gönderilen iletiyi incelemeniz önerilir.


Uyarı: Siz iletinizi yazarken 2 yeni ileti daha gönderildi. Gönderilen iletiyi incelemeniz önerilir.

Bırakın da bi göndereyim lan.



Vasilidean bendensin. Nedense cahil toplumlarda inanma oranı yüksek, eğitimli toplumlarda azdır? Düşündükçe, okudukça evrim mantıklı gelir insana. Aynı senin olayı yaşadım ben de ama sonunda Müslümanlığı seçtim. Çünkü insan yaratılışı gereği zorda kaldığında illa ki kendisine yardım edecek, kendini gören, kendinden daha güçlü bir varlığa ihtiyaç duyuyor çünkü. Mantığım tersini söylerken kalbim inanmaktan yana oluyor çoğu zaman.
 
Khergit42 said:
Allah bazı kullarını bu güzellikleri göstermekle ödüllendirirken neden bazılarınıda kör,sağar yaratıp onları cezalandırıyor?

Evvela bu konunun belirtildiği gibi saygı çerçevesi içinde devam etmesini temenni ediyorum...
Soruya gelirsek;
Bunu bir ceza olarak görmemelisin.  Eğer herkes eşit yaratılsaydı zaten Dünya' nın bir manası olmazdı. Dünyada olmamızın sebebi zorluklara karşı sağlam ve inancımızı koruyarak durabilmektir. Ayrıca Dünya zevk içinde yaşanılsın diye yaratılmamıştır; İslama göre burası "imtihan" yeridir. Elbette ki zorluklar olacaktır bazı insanların sakat yaratılması da bundan dolayıdır. Diğer bir nedeni de bizim gibi sağlıklı insanların ibret alması içindir. Mesela hasta veya sakat bir insan görünce okunması gereken bir dua vardır İslamda, bunu okuyarak Allah' a bizi sağlıklı yarattığı için şükrederiz ve Allah' ı bu şekilde hatırlamış oluruz.
 
schwalye said:
ancalimon said:
Kendi düşüncelerim...


Bir Türk olarak Türk kültüründe din ~ inancın yerinden bahsetmek isterim. Ayrıca Türklerin din anlayışının diğer milletlerin anlayışından neden çok farklı olduğuna değineceğim.

Öncelikle Türklüğün özünde din ya da inanış yoktur. Eğer bir sözcükle ifade etme zorunluluğumuz varsa, Türklerin manevi yaşamında "din~inanış"ın karşılığı "anlayış~kavrayış~bilmek"tir denebilir.

Türkçe dilinin dünyadaki diğer dillerin çoğundan farklı bir özelliği vardır. Doğal yani matematiksel bir dildir. İşte Türklerin manevi hayatı bu yüzden diğer milletlerinkinden farklıdır.  Örneğin Hint-Avrupa dillerinin temelinde olduğu varsayılan en eski dillerden biri Sanskritçedir ve bu dil din adamları tarafından başka bir dil kullanılarak yaratılmış "liturgical" bir dildir. İşlevi dini ve elitist olmasıdır. Elit bir kesim insanın diğerleri üzerinde hakimiyet sahibi olmasıyla sonuçlanmıştır.

Türklerde Tanrı denilen ve bir çok felsefeci tarafından en eski felsefi düşünce olduğu varsayılan bir düşünce vardır.  Bu Tanrı kavramının diğer milletlerin "ilah" kavramlarıyla aslında uzaktan yakından ilişkisi yoktur ve olmayacaktır.

Öncelikle Tanrı sözcük yapısı gereği tekildir ve çoğulu kullanılamaz. Tanrı sözcüğünün temelinde TEKLİK ve ulaşılmazlık kavramları yatar. Diğer milletlerin ilah kavramlarında ise genelde çokluk kavramı yatar ve bu ilah kavramlarının her biri ulaşılabilirlik ilkesinden doğmuştur. Öyleki bildiğim her dilde ilah kavramına kesin teklik yüklenebilmesi için sözcüğe ön ya da son ek gerekir.  Örneğin Arapça'da "EL İLAH", İngilizce'de "THE GOD" gibi.

İnsanlar uzun vadede farklı şeyler yaşadıkça, kültürleri gelişir. Bunun sonucunda daha önce akıllarının almadığı kavramları açıklayabilecek kültür seviyesine ulaşırlar ve bu sürekli tekrar eden bir durumdur. İşte bu Türklerin Tanrı felsefesinde ateistik ~ Tanrı tanımazlık gibi bir kavramın olmamasıyla, olamamasıyla sonuçlanır. Çünkü Türkçe dilinde Tanrı'yı bilmek demek, onun bizim düzlemimizde ya da boyutumuzda varolmadığını kabul ederek (Türkçesi: insanlar sonsuz ve tek olan Tanrı'nın varlığını ispat edemezler çünkü buna güçleri yetmez) onu asla kavrayamayacağımızı kabul etmek demektir.

Türkler diğer milletlerden çok önce felsefi olarak belli bir seviyeye gelmişler ve bunun sonucunda fantastik bir TANRI düşüncesi Türklerde bulunmamıştır. Diğer milletlerin etkisi altına girerek din sahibi olan Türkler ise uzak geçmişte Türk olarak kabul edilmemeye başlanmıştır.

Ateizm ve putperestlik yapıları gereği bribiriyle örtüşen inanışlardır. Ateizm, aksi de kendisi de ıspatlanamaz bir olgu olan ilah kavramını reddeder. Ve bir ilahın ya da ilahların aslında olmadığını varsayan bir inanıştır. Putperestlik ile örtüşen yanı bir açıklamaya ihtiyaç duyulmasıdır. Örneğin ateşe tapan birisi ateşin her şeyi yaktığını bu yüzden en güçlü olduğunu söyleyebilir. Açıklayamadığı bir şeyi bu şekilde açıklar. Ateist ise sadece ispatlayabildiği bir şeyin gerçek olduğunu iddia eder. Tabiki de bu da son derece mantıksızdır.

Hristiyanlık, ya da benim verdiğim isimle Neo-Hristiyanlık (Hristiyanlık daha İsa ölmeden çarpıtılmıştır) yapısı gereği ateizmle sonuçlanacak bir dindir çünkü insanlar evrilip akıllandıkça birer tanrı kabul edilen Zeus, Odin, İsa, Güneş, Kedi, İnek, Ateş gibi putperest kavramların mantıksız olduğunu çözüp bu tip inanışlardan doğal olarak uzaklaşacaklardır ve içlerinde bulundukları kültürlerde muhalif denebilecek bir tutum sergilemeye başlayacaklardır. Sonucunda ateist olacaklardır.

İslam dini ise Türklerle olan yoğun ilişkisi yüzünden ateizmle sonuçlanması çok zor olan bir dindir. İslamiyet, Türkler devralmadan önce Arapların harekleri sonucunda yok edilmiş bir din idi. Aradan bir 10 yıl daha geçse bugünki uçan spagetti canavarı dini gibi bir din olacaktı. Gelin görün ki, her milletin ortaya çıkardığı din, o milletin daha önceki kültürüyle doğrudan ilişkilidir. Bu yüzden Araplarda ortaya çıkan ve gelişen İslam dini zamanla özünde putperest fikirler barındıran bir din haline gelmiştir... ta ki Türkler işe el atana kadar.

Türklerde Tanrı düşüncesi olgunlaşmış bir düşüncedir. Bu gün diğer dinlerin maruz kaldığı ateizm akımını belki bundan yirmibin yıl önce geçirmiş ve hiç bir zaman enstütüleşmemiş olmasına rağmen unutulmamış, artık ateizm gibi bir düşünce akımından etkilenemeyecek olgun bir duruma gelmiştir. Özünde insanın algılayabilek kapasiyeye ulaşamayacağı evren ve ötesine hükmeden tek olan Tanrı düşüncesi vardır. O denli ki var olan herşey onunla özdeşleştirilmiş ve kadını, erkeği, hayvanı, cansızı her şey için O zamiri kullanılmıştır. İşte Tanrı düşüncesi Türkçe diliyle içiçedir. Türkçe dilinin özünde bilme, "bilme!"ye, o da bilmemeye eşdeğerdir. Bu Türkçe'nin ve Tanrı düşüncesinin felsefeyle olan içiçeliğidir; yani felsefe (philosophy < bilgiyi sevme), ve Tanrı kavramı, Türk diliyle beraber doğmuş kavramlardır.

Çok çok açıklayıcı bir bilgi, derinlemesine bir yazı teşekkürler önce. Yine senin tanrı ismi konusuna değinerek söylemeliyim, İslamiyet'ten önce Orta Doğu'da bulunan putlardan biri de ay tanrısı yani "Al-İlah" idi. Simgesi ise adından da anlaşılabileceği gibi hilal olmakla beraber bu isim fonetik olarak "Allah" ismine çok benzemekte.  Hatta ve hatta bu tanrıya tapan bazı putperestlerin bugünkü İslam adetlerine (oruç tutmak gibi) yakın pek çok şey yaptığı söyleniyor.Sizce bu bir tesadüf müdür?

girebi said:
Deizm'de bir reddetme var sanki, bu kabile olayında hiç bilgi yok. Bir Tanrı'nın varlığını bulsa yeterli :smile:



Ayrıca, bence çok zor ya. Ben bulamazdım sanırım, o kabilelerde olsam.


Deizm'de reddetme olduğu fikrine inanmıyorum. Kendileri hiçbir dinle kendilerini bağdaştırmayıp ama kendi özlerinden de kopamayıp bir tanrıya inanmayı sürdürüyorlar. İnanç hep var içlerinde yani.



Ayrıca umarım konu aynen bu şekilde bozulmadan, SEVİYELİ bir şekilde devam eder. Şimdiden soran ve cevaplayan herkese teşekkürler.
 
Tevârîh said:
Khergit42 said:
Allah bazı kullarını bu güzellikleri göstermekle ödüllendirirken neden bazılarınıda kör,sağar yaratıp onları cezalandırıyor?

Evvela bu konunun belirtildiği gibi saygı çerçevesi içinde devam etmesini temenni ediyorum...
Soruya gelirsek;
Bunu bir ceza olarak görmemelisin.  Eğer herkes eşit yaratılsaydı zaten Dünya' nın bir manası olmazdı. Dünyada olmamızın sebebi zorluklara karşı sağlam ve inancımızı koruyarak durabilmektir. Ayrıca Dünya zevk içinde yaşanılsın diye yaratılmamıştır; İslama göre burası "imtihan" yeridir. Elbette ki zorluklar olacaktır bazı insanların sakat yaratılması da bundan dolayıdır. Diğer bir nedeni de bizim gibi sağlıklı insanların ibret alması içindir. Mesela hasta veya sakat bir insan görünce okunması gereken bir dua vardır İslamda, bunu okuyarak Allah' a bizi sağlıklı yarattığı için şükrederiz ve Allah' ı bu şekilde hatırlamış oluruz.

Senin mantığına göre sakat insanların Allah'a bağlılğı daha az olmalı.Çünkü ben sakat olsam ve bu ibret olsun diye ise Allah'a sorarım:Neden beni ibret olayım diye seçtin?Neden başkası değil de ben?
 
girebi said:
Ayrıca, bence çok zor ya. Ben bulamazdım sanırım, o kabilelerde olsam.

Mayalar tanrılara kurban veriyorlardı.Yaşam tarzları bildiğiniz kabile işte.Ee onlar tanrıyı bulmuş ama...anladınız işte.

Apocalypto filmin adı izlemeyen izlesin.Mayaları en iyi anlatan film, zaten başka var mı ?

@Khergit42

Senin düşünce akımını beğendim.Biz senle aynı düşünce yapısındanız galiba. :smile:
 
Bir de dünyaya gönderilen 20 bin peygamber olduğu söyleniyor. Peki neden hiç Orta Amerika'ya Avustralya'ya veya Afrika'ya gönderilen peygamber göremedik? Gönderildiyse de neden Kur'an'da bizzat geçmiyor? (Veya geçiyorsa da ben bilmiyorum)
 
Khergit42 said:
Tevârîh said:
Khergit42 said:
Allah bazı kullarını bu güzellikleri göstermekle ödüllendirirken neden bazılarınıda kör,sağar yaratıp onları cezalandırıyor?

Evvela bu konunun belirtildiği gibi saygı çerçevesi içinde devam etmesini temenni ediyorum...
Soruya gelirsek;
Bunu bir ceza olarak görmemelisin.  Eğer herkes eşit yaratılsaydı zaten Dünya' nın bir manası olmazdı. Dünyada olmamızın sebebi zorluklara karşı sağlam ve inancımızı koruyarak durabilmektir. Ayrıca Dünya zevk içinde yaşanılsın diye yaratılmamıştır; İslama göre burası "imtihan" yeridir. Elbette ki zorluklar olacaktır bazı insanların sakat yaratılması da bundan dolayıdır. Diğer bir nedeni de bizim gibi sağlıklı insanların ibret alması içindir. Mesela hasta veya sakat bir insan görünce okunması gereken bir dua vardır İslamda, bunu okuyarak Allah' a bizi sağlıklı yarattığı için şükrederiz ve Allah' ı bu şekilde hatırlamış oluruz.

Senin mantığına göre sakat insanların Allah'a bağlılğı daha az olmalı.Çünkü ben sakat olsam ve bu ibret olsun diye ise Allah'a sorarım:Neden beni ibret olayım diye seçtin?Neden başkası değil de ben?
Din hocamız Allah'ın her insanı eşit şekilde dünyaya gönderdiğini söylerdi. Engelli insanların engelli olmalarının sebebi hamilelik sırasında anne babanın davranışlarıymış. Evlatlarının engelli olması da bunun cezasıymış. Gerçi ben hiçbir insanın çocuğu engelli doğduktan sonra "ah o son dubleyi içmeyecektim, ah o sigarayı yakmayacaktım aaaaah!" diye ağladığını zannetmiyorum. Genetik sorunlarda ailenin atalarının suçuymuş. E saçma geliyor tabi kulağa.
 
Khergit42 said:
Tevârîh said:
Khergit42 said:
Allah bazı kullarını bu güzellikleri göstermekle ödüllendirirken neden bazılarınıda kör,sağar yaratıp onları cezalandırıyor?

Evvela bu konunun belirtildiği gibi saygı çerçevesi içinde devam etmesini temenni ediyorum...
Soruya gelirsek;
Bunu bir ceza olarak görmemelisin.  Eğer herkes eşit yaratılsaydı zaten Dünya' nın bir manası olmazdı. Dünyada olmamızın sebebi zorluklara karşı sağlam ve inancımızı koruyarak durabilmektir. Ayrıca Dünya zevk içinde yaşanılsın diye yaratılmamıştır; İslama göre burası "imtihan" yeridir. Elbette ki zorluklar olacaktır bazı insanların sakat yaratılması da bundan dolayıdır. Diğer bir nedeni de bizim gibi sağlıklı insanların ibret alması içindir. Mesela hasta veya sakat bir insan görünce okunması gereken bir dua vardır İslamda, bunu okuyarak Allah' a bizi sağlıklı yarattığı için şükrederiz ve Allah' ı bu şekilde hatırlamış oluruz.

Senin mantığına göre sakat insanların Allah'a bağlılğı daha az olmalı.Çünkü ben sakat olsam ve bu ibret olsun diye ise Allah'a sorarım:Neden beni ibret olayım diye seçtin?Neden başkası değil de ben?
Hastalık, sakatlık vs. günahlara kefarettir. Burada çektiği sıkıntılar ahirette kendisine mükafat olarak dönecektir. Eğer kişi bunu biliyorsa bağlılığı azalması değil, tam tersi artması gerekir.
 
Tevârîh said:
Khergit42 said:
Tevârîh said:
Khergit42 said:
Allah bazı kullarını bu güzellikleri göstermekle ödüllendirirken neden bazılarınıda kör,sağar yaratıp onları cezalandırıyor?

Evvela bu konunun belirtildiği gibi saygı çerçevesi içinde devam etmesini temenni ediyorum...
Soruya gelirsek;
Bunu bir ceza olarak görmemelisin.  Eğer herkes eşit yaratılsaydı zaten Dünya' nın bir manası olmazdı. Dünyada olmamızın sebebi zorluklara karşı sağlam ve inancımızı koruyarak durabilmektir. Ayrıca Dünya zevk içinde yaşanılsın diye yaratılmamıştır; İslama göre burası "imtihan" yeridir. Elbette ki zorluklar olacaktır bazı insanların sakat yaratılması da bundan dolayıdır. Diğer bir nedeni de bizim gibi sağlıklı insanların ibret alması içindir. Mesela hasta veya sakat bir insan görünce okunması gereken bir dua vardır İslamda, bunu okuyarak Allah' a bizi sağlıklı yarattığı için şükrederiz ve Allah' ı bu şekilde hatırlamış oluruz.

Senin mantığına göre sakat insanların Allah'a bağlılğı daha az olmalı.Çünkü ben sakat olsam ve bu ibret olsun diye ise Allah'a sorarım:Neden beni ibret olayım diye seçtin?Neden başkası değil de ben?
Hastalık, sakatlık vs. günahlara kefarettir. Burada çektiği sıkıntılar ahirette kendisine mükafat olarak dönecektir. Eğer kişi bunu biliyorsa bağlılığı azalması değil, tam tersi artması gerekir.
Uzun vadede bu o insanlar için bir artı. Belki bende isteyecektim o artıyı?
 
Öncelikle ebeveynlerin hatasını çekme olayı kesinlikle gerçek değildir çocuğun suçu neydi?
Tevarih'in yaptığı yorum daha mantıklı geliyor kulağa.
 
Tevârîh said:
Khergit42 said:
Allah bazı kullarını bu güzellikleri göstermekle ödüllendirirken neden bazılarınıda kör,sağar yaratıp onları cezalandırıyor?

Evvela bu konunun belirtildiği gibi saygı çerçevesi içinde devam etmesini temenni ediyorum...
Soruya gelirsek;
Bunu bir ceza olarak görmemelisin.  Eğer herkes eşit yaratılsaydı zaten Dünya' nın bir manası olmazdı. Dünyada olmamızın sebebi zorluklara karşı sağlam ve inancımızı koruyarak durabilmektir. Ayrıca Dünya zevk içinde yaşanılsın diye yaratılmamıştır; İslama göre burası "imtihan" yeridir. Elbette ki zorluklar olacaktır bazı insanların sakat yaratılması da bundan dolayıdır. Diğer bir nedeni de bizim gibi sağlıklı insanların ibret alması içindir. Mesela hasta veya sakat bir insan görünce okunması gereken bir dua vardır İslamda, bunu okuyarak Allah' a bizi sağlıklı yarattığı için şükrederiz ve Allah' ı bu şekilde hatırlamış oluruz.
Yada allah'ın yaratma sanatında bazı kusurlar var ve otomatik savunma sisteminiz bunada birşeyler buluyor eh ? Eskidende içine şeytan girmiş, cin girmiş olarak nitelendirilebiliyordu ucube doğan varlıklar. Ve bu düşünceye girdiğinde onları öldürmektede sorun görmüyordu tabi insanlar. Allah insanları şükre itmek için başka insanlara acı çektirmek zorundamı ? Kendisine teşekkür ettirmek için ciddi ciddi bunu yapacak derecede merhametlimi ?

Din halkların afyonudur efendim. İnsanların korktuğu, cevaplandıramadığı sorulara vermek istedikleri cevaplar bütünüdür. Zor durumda kaldığında, çaresiz kaldığında seni koruyup kollayan birşeyin olmasını ister tabi insan. Olmadığını bilmek zor gelir. Öldüğünde yokolacağını alamaz aklı, ne kadar korkunç ! Kendi ütopyasını yaratır. Uzar gider.

 
schwalye said:
Bir de dünyaya gönderilen 20 bin peygamber olduğu söyleniyor. Peki neden hiç Orta Amerika'ya Avustralya'ya veya Afrika'ya gönderilen peygamber göremedik? Gönderildiyse de neden Kur'an'da bizzat geçmiyor? (Veya geçiyorsa da ben bilmiyorum)
Bir rivayete göre 125 bin diğer bir rivayete göre ise 225 bin peygamber gönderildiği bahsediliyor. Merak ettiğin konuya dönersek; Kuran da bu açıkça geçiyor: "Hiç bir millet yoktur ki, kendi içinde (onları Allah azabıyla) korkutan biri gelip geçmiş olmasın" (el-Fâtır, 35/24)
 
Tevârîh said:
schwalye said:
Bir de dünyaya gönderilen 20 bin peygamber olduğu söyleniyor. Peki neden hiç Orta Amerika'ya Avustralya'ya veya Afrika'ya gönderilen peygamber göremedik? Gönderildiyse de neden Kur'an'da bizzat geçmiyor? (Veya geçiyorsa da ben bilmiyorum)
Bir rivayete göre 125 bin diğer bir rivayete göre ise 225 bin peygamber gönderildiği bahsediliyor. Merak ettiğin konuya dönersek; Kuran da bu açıkça geçiyor: "Hiç bir millet yoktur ki, kendi içinde (onları Allah azabıyla) korkutan biri gelip geçmiş olmasın" (el-Fâtır, 35/24)

Peygamberlerin akıbetinin ne olduğu hakkında bir bilgimiz var mı? Şimdi diğer peygamberlerin adı geçmezken, bazı peygamberlerin kendi sureleri var. Bu şartlar altında Kur'an evrensel bir kitap olabilir mi?


Dinazorların varlığını kabul eden insan, evrimi de kabul eder ben mi yanlış biliyorum? İnsanlar dünyaya yaratılan ilk canlı değil mi? Yasak Meyve de cenette olduğuna göre, dinazorlar da insanlardan önce olduğuna göre, insanlar ilk yaratılan canlı olmuyor..
 
@Tevarih

Dediğine göre sakat insanların cennete gitme olasılığı bizden fazla.Ben burda bir eşitlik göremiyorum.Neden bazı insanlar bazılarından üstün?Ben görebiliyorum,o göremiyor.Ahirette benim günahlarım sevaplarımdan 1 fazla diyelim ben cehenneme gidiyorum ama bu durumda benimle aynı sevap ve günahı olan bir sakat insan cennete gidiyor.Yoksa İslamda eşitlik yok mu?
 
schwalye said:
Calradianın Bilgesi said:
Platformumuz klimalıdır.
Şu parantez içindeki seviyeliyi tek ben mi garipsiyorum.


Ya arkadaş bir anda giriyorsun ya konunun içinde, bir de Özer Aydoğan karikatürünü görüyorum avatarda, kahkaha tutuyor beni. Tamam kaldırdım :smile:)



Khergit42 said:
@Tevarih

Dediğine göre sakat insanların cennete gitme olasılığı bizden fazla.Ben burda bir eşitlik göremiyorum.Neden bazı insanlar bazılarından üstün?Ben görebiliyorum,o göremiyor.Ahirette benim günahlarım sevaplarımdan 1 fazla diyelim ben cehenneme gidiyorum ama bu durumda benimle aynı sevap ve günahı olan bir sakat insan cennete gidiyor.Yoksa İslamda eşitlik yok mu?


Kendinle çelişkiye düştün. Dediğin gibi onların Allah'a yönelmesi daha zor ve dünyada yaşadıkları nimetler diğerlerine göre daha az.
 
Bazı arkadaşların sorduğu soruların cevapları bu yazıda var. İsteyen bir göz atsın derim.
http://michaelsikkofield.blogspot.com/2012/10/insan-din-ve-kuran.html
 
Back
Top Bottom