Madem Muhammed doğduktan sonra yazılan uydurma bir kitap, nasıl oluyor da Muhammed öldükten sonra uydurulan hadis ve sünneti ifşa ediyor?Kur'an'ın uydurma bir kitap olduğunu, Muhammed doğduktan en az birkaç asır sonra yazılan bir kitap olduğunu anlamamak için...
Hayır, bilakis rasyonellik ve sorgulama beni Kuran'a iletti. Sorgulamasaydım dinsiz kalırdım. Gerçeklere gözümü yumamam....rasyonellikten ve sorgulamaktan uzak olmak lâzım.
Seni bilmem ama bu dogma hem bana alâmetler sunuyor, ruhumu tatmin ediyor hem de özgürleştiriyor. Hayatımı rüzgârda süzülen bir yaprak gibi yaşamaktansa tabii ki onu kabul ederim.Allah bizi rasyonellikten uzak eylemesin zira başkalarının uydurma dogmalarıyla hayatımızı yaşıyor oluruz.
Fıtrata uygunluk muhakkak Kuran'ın doğruluğunun alâmetlerinden biridir. Sözün en güzeline uymak konusunda da hak veriyorum. Ben sadece neyi kutsal kabul etmemiz gerektiği konusunda şüpheci yaklaşmamız gerektiğini savunuyorum. Çünkü bir doktrini kutsal kabul ettiğin zaman ona tamamıyla uymak zorundasın demektir. Pek çok felsefi öğretiyi fıtratına uygun bulabilirsin. Eğer bunları bulanlar elçilik iddiasında bulunsaydı, onları kabul edecek miydin? Kutsal bir öğretiyi diğerlerinden ayıran bir şeyler olmalı."Onlar ki, sözü dinler ve en güzeline uyarlar. İşte onlar Allah'ın kendilerini hidayete erdirdikleridir ve onlar akıl sahipleridir." - Zümer/18
"Allah, sözün en güzelini bir kitap halinde indirmiştir..." - Zümer/23
Güzel ile kastedilen nedir? Sözün güzel olması ne demek? Bence hemen herkesin kavradığı anlamda "en makul, mantıklı, yararlı, iyi olan" demektir. Peki bizler neyi en makul, mantıklı, yararlı ve iyi görürüz? Kendimiz ve toplum için faydalı olanı. Bu bizim fıtratımızda olan bir şeydir.
"O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler." - Rum/30
Fıtrat, yani yaratılışımızdan olan. Bu bağlamda İslam fıtratımızla uyumludur. İslam'da iyilik etmek ve kötülükten kaçınmak emredilir. Dinden bağımsız olarak iyilik yapmaya ve durup dururken kötülük yapmamaya meyilliyiz. Kötülükten kaçınmanın topluma ve bireye faydası göz önüne alındığında(bireye faydası özellikle cenneti kazanmasıdır) iyilik etme ve kötülükten kaçınma emrine uymak en makul, mantıklı, yararlı ve iyidir; yani en doğrusudur. Dolayısıyla fıtratımızla uyumludur.
Tek Allah'a inanmak ve yalnız O'ndan yardım istemek de fıtrat ile uyumludur. Çünkü Allah her şeye yetkin ve her şeyin üstünde olan varlıktır. Ondan alt bir varlığa uymak fıtrat ile çelişmek olacaktır. Çünkü yaratılışımız gereği, üstün olanı tercih etmeye meyilliyiz. Bu üstün varlık bir de iyi/adil ise her zaman ve her koşulda onu tercih ederiz. Bunun istisnası yoktur veya benim aklıma gelmiyor. Dolayısıyla, Allah'ın varlığından (her şeyden üstün ve her şeye yetkin olan mükemmel varlık inancından) haberi olan ama buna rağmen Allah'ın aşağısındaki bir varlığın dinine inanmayı sürdüren bir kimse fıtratıyla çelişmiş olur.
Öyleyse fıtrat birinci ölçüdür. İkinci ölçü ise kaynağın güvenilirliğidir.
Ad (kavmi) de, gönderilen elçileri yalanladı.
Kardeşleri Hud onlara: "Korunmaz mısınız?" demişti.
Ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. - Şuara/123-125
Buradan, Hz. Hud'un kavmi arasında güvenilir biri olarak görüldüğünü anlıyorum. Hz. Hud güvenilir bir insandı. Kavmi de ona güvenirdi ama elçiliğine güvenmeyi/inanmayı reddettiler. Bir insanın güvenilir olması, elçiliğine güvenmek için yeterli midir? Bu noktada, getirdiği mesaja bakmalıyız. Kendisi normalde güvenilir biri ama getirdiği mesajında ne söylüyor? Eğer bu mesaj, birinci ölçümüz olan fıtrat ile uyumluysa o zaman ona uymak en doğrusu olacaktır.
İş bittikten sonra şeytan der ki: “Allah size hak olan bir vaatte bulundu. Ben de size vaatte bulundum. Fakat ben sözümde durmadım. Size karşı bir gücüm de yoktu. Yalnızca sizi çağırdım, siz de cevap verdiniz. Artık beni kınamayın, kendinizi kınayın. Ne ben sizi kurtarabilirim ne de siz beni kurtarabilirsiniz… Ben dahi, beni Allah’a eş koşmanızı zaten kabul etmemiştim.” Şüphesiz zalimler için, elem verici bir azap vardır. - İbrahim/22
"Size karşı bir gücüm yoktu" der şeytan. Peki, İslam'ın nasıl bir gücü vardır? Bu, fıtratın gücüdür işte. İnsan, fıtratıyla çelişmesinden ötürü Allah'a bir özür sunamaz. Çünkü doğru olanı bile bile yanlışı seçmiştir. Şeytan ise yanlışa çağırır. Yanlışın insana tahakkümü yoktur, tam tersine zararı vardır. Sadece doğrunun tahakkümü/gücü vardır insan üzerinde.
Bu arada ikinci kritere Kuran için nasıl karar verdin? Muhammed'i hiç tanımadın, Kuran'ın güvenilirliğini Kuran'la kanıtlamak zorundasın.