Kalradya'nın Kaderi |Üçüncü Bölüm Yayınlandı, Keyifli Okumalar :)

Users who are viewing this thread

Herkese merhabalar....

Kalradya'nın Kaderi adında, roman tadında, leblebi yanında okumalık yeni bir hikayeye başlıyorum...

Umarım gelen talep doğrultusunda güzel bir seriye başlayacağım. Bir aksaklık olmazsa bölümler kısa aralıklarla gelecek, takipte kalın :smile:



KONU

6 büyük ulustan oluşan Kalradya İmparatorluğu, devasa ordusu ve becerikli kralı Kral Juve ile düşmanlarına korku salmaktadır. Kral Juve, 50 yılı aşkın süredir tahttadır fakat bir varisi bulunmamaktadır. Her fani gibi Kral Juve'nin de öleceği o gün geldiğinde, tahta geçip tüm Kalradya İmparatorluğu'na hükmetmek isteyen Ragnar'ın ise, işi hiç kolay olmayacaktır...









Birinci Bölüm - İhanet

Yıllar yıllar önce, Kalradya adında bir bölgede, bir imparatorluk hüküm sürerdi. Ne zaman, nasıl kurulduğu meçhul bu imparatorluk, insanoğlu kendini bildi bileli orada, dünyanın tam göbeğinde idi. Yabancılar, laf Kalradya'ya gelince adeta küçük dillerini yutarlardı. Öyle ki, halk arasında Kalradya İmparatorluğu Ordusu'nun doğa üstü bir güce sahip olduğu söylenirdi. Haksız da değillerdi, bu kudretli olduğu kadar gizemli imparatorluk karşısında hiçbir ordu ayakta duramıyordu.
  Kalradya, aslında kendi içinde 6 küçük millete ayrılmıştı: Sarranaidler, Kergitler, Svadyalılar, Rodoklar, Vaegirler ve Nordlar. Milletler Lordlar tarafından yönetiliyor olsa da aslında hepsi Kalradya İmparatorluğu'na bağlıydı.Her imparatorluğun kendine has bir yeteneği, askeri gücü vardı. İşte Kalradya Ordusu'nu karşı konulmaz kılan, bu 6 milletin kudretiydi.
  Günler haftaları, haftalar ayları, aylar ise yılları takip ediyor, Kalradya İmparatorluğu dünyayı fethetmeye devam ediyordu. Bu, ordunun olduğu kadar, müthiş bir komuta yeteneğine sahip Kral Juve'nin de başarısıydı. Kral Juve, 50 yılı aşkın süredir tahtta olup 70 yaşına merdiven dayamış olmasına karşın, 20'lik bir genç kadar çevikti. Ordusunu savaşlarda bizzat kendisi yönetiyor, ülkesi topraklarına toprak, şanına şan katıyor, düşmanlarının gözüne korku salıyordu...

  Günlerden bir gün, seferberliklere bir süre ara verildiği sırada, Kuzey Kalradya'ya hakim Nord Milleti'nin yöneticisi Lord Ragnar, arkadaşlarını topladı.
"Dostlar, bugün çok önemli bir konu üzerinde tartışmak üzere toplanmış bulunuyoruz." diye söze başladı Ragnar. Herkes meraklanmıştı.
"Kral Juve'nin gücü su götürmez bir gerçek. Ancak dünyadaki hiçbir canlı sonsuza dek var olamaz, dostlarım." Bu sözler sonrası Lordlar arasında fısıldaşmalar başladı.
"Konuyu daha fazla dolandırmayayım, gün gelecek Kral Juve'de ölecektir. Bildiğiniz üzere Kral Juve'nin bir çocuğu, yani tahtın varisi de yok. Peki sonra ne olacak? " Haklıydı. Kral Juve, tüm zamanını savaş meydanlarında geçirmiş, sanki kendi saltanatı hiç bitmeyecek gibi bir hayat geçirmişti.
"Biz istesek de istemesek de o gün gelecek dostlar!" Ragnar sesini epey yükseltmiş, sesin yankısı salondakilerin kulaklarında çınlamıştı.
"Tüm milletler kendi saltanatını ilan edecektir. Kudretli Kalradya İmparatorluğu'nun karşısında hiç kimse duramazken, böyle acı bir sona gönlünüz razı gelmez değil mi ?" Lordların hepsi, bu sözlerden sonra şaşırıp kalmıştı. Hiç kimsenin böyle bir konu üzerinde düşünmediği aşikardı. Sonunda Lord Bulba sessizliği bozdu:
"Planınız nedir, lordum?" Ragnar derin bir iç çekti. Uzun bir sessizlik oldu. Herkes susmuş, gözler konuşuyordu adeta. Hepsinde bir şaşkınlık, bir korku hakimdi.
"Kralın kaderini biz yazacağız, lordum. Bir an önce işi biz halletmeliyiz. O zamana kadar hazırlıklı olmalı, en beklenmedik anda darbeyi indirmeliyiz. Her şey planlı yürümeli, dostlarım." Diğer sözler bir nebze, ama bu sözleri gerçekten kimse beklemiyordu. Ne yani, koskoca krala bir suikast mı düzenlenecekti ? En basit tabirle bu ihanetti. Evet, bir ihanet.
  Herkesin kafasındaki düşünceyi Lord Marrayir dile getirdi:
"Bu ihanet olm..."
"Hayır!" diye haykırdı Ragnar. "Olmaz." Salona tekrar bir sessizlik çökmüştü. Bu kez Lord Ragnar arkadaşlarının düşünmelerine bile izin vermeden, "Dostlarım, bu düşünceleri kafanızdan atın artık. Hala anlamıyor musunuz ? O gün geldiğinde herkes ama herkes Nordların adını haykırmalı! Hemen şimdi bir şey yapmazsak Kalradya sonsuza dek tarihe gömülecek."
Vurucu bir ses tonuyla, fısıldayarak devam etti Ragnar:

"Kalradya'nın kaderi, bizim ellerimizde.
"





İkinci Bölüm - Kabus



    Salon, bir kez daha karıştı. Her kafadan bir ses çıkıyor, lordlar bu plana itiraz ediyordu. Lord Ragnar ve Nord Milleti'nin ordularından sorumlu komutanı Lord Aeric bir an göz göze geldiler ve Aeric, Ragnar'dan bir nevi onay aldıktan sonra salonu susturdu. Herkesin sustuğundan emin olduktan sonra Aeric:
-Üzgünüm Lordum, fakat kralımızı öldürme öneriniz kabul edilebilir değil.
Bu sözler üzerine Ragnar sesli bir kahkaha kopardı. Aeric, Ragnar'a ters ters baktıktan sonra, "Lordum?" diyerek Ragnar'ın bir tür rahatsızlık geçirmediğinden emin olmak istedi.
"Oh, hayır." Ragnar bu sözleri söylerken, yüzündeki tebessüm hala silinmemişti.
"O zaman plan nedir? " diye atıldı Lord Marrayir bir defa daha.
"Lordlarım, eğer kralı öldürseydik bu büyük bir aptallık olurdu. Ayrıca bu bir cinayetten başka bir işe yaramazdı, sonuçta biz bu işi en az kayıpla çözmek istiyoruz. Eğer Nordlar olarak bir gün bütün Kalradyaya hakim olmak istiyorsak, bunu saygıdeğer kralımızın rızasıya gerçekleştirmeliyiz."
"Mantıklı." diyerek kafasını salladı Bulba.
"Beğenmenize sevindim, lordum. Şimdi planımı söyleyeyim. Bildiğiniz üzere, 4 gün sonra Cevingirlere karşı bir seferimiz var. Cevingirler, güçlü piyadeleri ve çok uzak mesafelerden bile isabetli atış yapabilen yaylarıyla nam salmıştır. Dolayısıyla, Kral Juve bu savaşta üst düzey bir oklu ordusu kullanmaktan kaçınmayacaktır. Bu arada biz de gizlice bir okçu tutacağız. Vaegirlerden okçuluk konusunda üst düzey bir dostum var. Elbette cazip bir fiyata hayır demeyecektir. Biliyorsunuz, taaruz öncesi kral ve 6 milletin birkaç temsilcisi, orduya yönelik son bir cesaretlendirme konuşması yaparlar. İşte tam o sırada, tuttuğumuz okçu ile haberleşip zamanlamayı ayarlayacağız. Ve okçu krala doğru tam okunu attığı anda ben de kralın üstüne atlayıp...

"Hadi ama." dedi Kont Aedin gülerek. "Kralın ve tüm Kalradya'nın, bu basit numarayı yutmasını mı bekliyorsunuz ?"
"Basit ama etkili." diye söze girdi Aeric. Ama anlaşılan, Aedin halen tatmin olmamıştı.
"Peki ya sonra ? Kralın, varisi olarak sizi mi tayin edeceğini düşünüyorsunuz, Lord Ragnar ? "
"Sonrası kolay. Tahtın hiçbir varisi yokken, Kral Juve mantıken bir fedaiyi daha uygun görecek olmalı."
Aedin üsteledi :
"Peki ya diğer milletler? Özellikle son zamanlarda bize karşı bir tutum sergileyemeye başlayan Kergitler bunu kabul eder mi ?"
"Etmek zorundalar. Yoksa zorla ettiririz." diye cevap verdi Ragnar. Aeric gülümseyerek,
" Bu kez neyi ima ediyorsunuz, Lordum?" Ama Ragnar, salondakilerin aksine çok ciddiydi.
"Ölümü."  Bunu söylerken,  Ragnar'ın yüzünde garip bir ifade vardı...


--------------

  "Haah!"
Kan ter içinde kalktı Lord Ragnar.
"Bir kabus görmüş olmalısın, lordum." dedi karısı Leydi Taisa. Onu baştan aşağı süzen Ragnar, bunun bir hayal olduğunu anlamış olmalıydı.
"Bilmiyorum. Bir kabus, ya da hayır, bir rüya olmalı bu."
"Haydi anlat bana ve rahatla." Ragnar da anlatmaya hevesliydi açıkçası.

    " Leydim, soğuk ve sık çalılıklarla dolu bir yerdeydik. Yeni bir gün ağarıyordu."

"Bu, yeni bir devrin başlayacağının göstergesi, Lordum. Ben küçükken annem hep öyle derdi." Ragnar bu cevaptan memnun olmuş, hafif sırıtarak devam etmeye başlamıştı:
"Çalıların arasında ilerlemeye devam ettikçe, ileride altınla kaplı, şaşaalı bir taht gördüm. Yanında ise çok kalın bir zırh giymiş, genç görünümlü esmer bir adam ayakta duruyordu.
"Buyrun, yerinize geçin kralım. Tören birazdan başlayacak."
"Tören mi ?" diye sordum askere. Cevap vermedi. Göz ucuyla tahtı işaret etti. Geçtim, oturdum. Ufuka doğru bir süre baktım. Neden sonra, kafamı öteki yöne çevirdiğimde birkaç adam gördüm, Taisa. Yüzlerini seçemiyordum, hayır seçemiyordum. Ne kadar çabalasam da yüzlerine bir perde inmişti sanki.
Ama onların kim olduğunu tayin etmeye çalışırken bir ipucuna rastladım. Hepsi 5 diğer ulusun yerel kıyafetlerini giyiyordu.  Ama arkada yırtık pırtık kahverengi bir elbise giyinmiş, yaşlı bir adam vardı.  Neden sonra, hepsi teker teker bana yaklaştı. Buna karşın halen yüzlerini seçmekte zorlanıyordum. Solumdaki askere baktığımda ifadesiz bir şekilde ayakta dikiliyordu. Bir anda, bir kimsenin eteğimi öptüğünü fark ettiğimde duraksadım. Ve o an farkettim ki, gerçek bir kral elbisesi giyiyordum.
  Eteğimi öpen yüzünü göstermeden, arkasına dahi bakmadan yavaş adımlarla gidiyor, çalıların arasında kayboluyordu. Herkes bunları yapıp kaybolduktan sonra sıra o yırtık elbiseli yaşlı adama gelmişti. Merakımdan çatlayacaktım, tam eteğimi öpecekken onun yüzünü hafifçe kaldırdım. Karşımda Kral Juve bana bakıyordu! Gözlerinde korku vardı, leydim. Bir an bende kendimden korktuğumu hissettim."




Üçüncü Bölüm-Lanet




-Kibrinizin kalbinizi ele geçirmesine izin vermeyin, lordum.Kral Juve ile bir münakaşa mı yaşadınız yoksa?

Ragnar, tek bir söz dahi söylemeden ayağa kalkmaya yeltendi. Bu sırada Taisa onun elini tutarak,
-Lütfen... Benden bir şey saklamıyorsunuz değil mi?
Taisa'nın meraklı gözlerine bir süre bakan Ragnar, yavaşça kolunu çekip kurtardı ondan. Yavaş adımlarla yatağından kalkarak, Saragoth Şehri'ndeki saraylarının köşeleri çeşit çeşit Nord tanrılarının heykelleri ile bezenmiş uzun koridorundan geçti.Terasa çıkıyor, altına uzatan şehri seyrediyordu. Muhtemelen gece yarısı olmalıydı, sokaklar bomboş idi. Birkaç nöbetçinin şakalaşma seslerini duyarken, şehrin arka tarafından uzanan koskoca okyanusun ötesinden gelen rüzgarlar, turuncumsu saçlarını okşuyordu. Kim bilir, bu okyanusun gerisinde ne diyarlar vardı? Handa ara sıra günlüklerini halkla paylaşan gezginlerin söyledikleri, halkın arasında yayılır giderdi. Evet, kral olunca bunu yapmalıydı. Devasa Nord Gemileri üretecek, kargı, kılıç ve oklarıyla okyanus ötesi diyarlara korku salacaktı. Ama öncelikle Kral Juve ve diğer ulusları işin içinden çıkarması gerekiyordu. Gerçekten kalbine kibir mi bulaşmıştı? Bu sorumluluğun altından kalkabilecek miydi? Şimdi bunları düşünecek durumda değildi, veya en basitinden düşünmekten kaçıyordu. Komidinin üzerinden bir şişe üzüm şarabı alıp, üzerindeki "Yalen Şehri-1423" damgasında gezdirdi. Koltuğa uzandı ve gözleri de yavaş yavaş kapandı bastıran uykunun kendisine verdiği halsizlik hissiyle.


-------


"Yakalayın onu, işte orada!" Gün daha yeni ağırıyordu, gardiyanın bu sesi Saragoth sokaklarında yankılandığında. Simsiyah yırtık pırtık bir kıyafet içine giymiş, kapüşonunun altından sarkan bembeyaz sakallı yaşlı bir adamın hızlı adımlarla koşuşunun çıkardığı ayak sesleri duyuluyor, bir yandan da hızlı nefes alıp verişindeki korku hissediliyordu. Uzun bir kovalamacadan sonra yaşlı adam böyle bir koşuşturmaya daha fazla dayanamadığından olacak ki, sendeledi ve yere yapıştı. Gardiyanlar hemen yetişmiş, adamı yaka paça yakalamışlardı. "Dedeyi görüyor musun? Sen kimsin de şehre gizlice girmeye çalışırsın be adam?" Elindeki kılıcı ihtiyarın boynunda gezdirirken gülen gardiyan diğerine bakarak "Kafasını bedeninden ayırmadığıma dua etsin!" diye bağırdı. Halk merak içinde olay yerinde toplanmışken, olanları anlamaya çalışıyor içlerinde fısıldaşıyorlardı. Bu kargaşa içerisinde aralarından bir köylü çıkıp herkesin dikkatini "Bakın! Birşeyler mırıldanıyor!" diyerek dikkatleri adama çekti. Gerçekten de, nefes nefese kalmış bu adam Ragnar'ın ismini sayıklıyordu. Son bir çabayla, "Ragnar... Bütün şehre, bütün Nord Ulusuna zarar getirecek bir işin peşinde." dedi o köylü yerde uzanan adamın elini tutarken. "Eğer o bundan vazgeçmezse, Vali*'nin laneti üzerinize doğacak!" diyerek yavaşça gözlerini kapamıştı. Köylü elini adamın nabzına götürdü ve "Bayılmış." diye durumu açıkladı. Ardından adamın koynundaki ihtişamlı kolyeyi çıkardı. Az önce gülerek adamın boğazına yapışan gardiyan, "Ne anlama geliyor?" diye sordu pişmanlık ve korkuyla. Köylü, "Muhtemelen bir medyum" diye cevapladı. Halk, korku ve acıyla bağırışıyor, oradan oraya kaçışıyordu.

O sırada, Ragnar koltukta elinde şarabıyla geçirdiği bir gecenin sonunda seslerden uyanarak bir kez daha terasa çıktı, şehir meydanında ne olduğunu anlamaya çalışırken, sırtından giren ve sağa sola çevrilen bir bıçağın kendisinde yarattığı acıyla irkildi. Ragnar, kontrolünü kaybediyor, acıyla gözlerini kapatıyordu...



*Vali-İskandinav Mitolojisinde İntikam Tanrıçası
 
50 yılı aşkına çok çok fazla değilmi.biraz azaltabilirsin.ayrıca kalradya ordusunu çok güçlğü göstermen benim açımdan bi konuda iyi olmuş.ben hep kalradyayı diğerlerinden güçsüz bilirdim:smile: o yüzden böyle şeyler duydukça daha çok bu yana çekiliyo:smile:onun dışında bana güzel geldi yani.ancak biraz kısa gibi.
 
Astendrache said:
50 yılı aşkına çok çok fazla değilmi.biraz azaltabilirsin.ayrıca kalradya ordusunu çok güçlğü göstermen benim açımdan bi konuda iyi olmuş.ben hep kalradyayı diğerlerinden güçsüz bilirdim:smile: o yüzden böyle şeyler duydukça daha çok bu yana çekiliyo:smile:onun dışında bana güzel geldi yani.ancak biraz kısa gibi.
+1
 
Hikayeyi siyah yazmalısın , diğer renkler göz yoruyor. Kısa olmuş ayrıca. Ve birde o kadar büyük punto ile yazmana gerek yok. 10 punto yeter.
 
Yalpağan said:
Hikayeyi siyah yazmalısın , diğer renkler göz yoruyor. Kısa olmuş ayrıca. Ve birde o kadar büyük punto ile yazmana gerek yok. 10 punto yeter.

ayrıca spoiler dışındakiler dahil times new roman yaz.görsel olarak daha çok odaklanırız bence.
 
Times New Roman'a gerek yok bence. Ama kullanırsan da fena olmaz.
 
Oncelikle yorumlariniz icin cok tesekkurler begenmenize sevindim...


Astendrache said:
50 yılı aşkına çok çok fazla değilmi.biraz azaltabilirsin.ayrıca kalradya ordusunu çok güçlğü göstermen benim açımdan bi konuda iyi olmuş.ben hep kalradyayı diğerlerinden güçsüz bilirdim:smile: o yüzden böyle şeyler duydukça daha çok bu yana çekiliyo:smile:onun dışında bana güzel geldi yani.ancak biraz kısa gibi.

50 yil bence cok uzun degil tabi ki sizin gorusunuz ama bu 50yildan 20lerde tahta ciksa 70 yas pekte anormal degil sanki bunu da baz almistim..


Yalpağan said:
Hikayeyi siyah yazmalısın , diğer renkler göz yoruyor. Kısa olmuş ayrıca. Ve birde o kadar büyük punto ile yazmana gerek yok. 10 punto yeter.

İlk bolumdu kisa olmasinin sebebi biraz bu 2. Bolum hazir simdi yazmaya basliyorum, konu basina bakabilirsiniz. Ayrica yazi ile ilgili yorumunuzu da dikkate alacagim.
Astendrache said:
Yalpağan said:
Hikayeyi siyah yazmalısın , diğer renkler göz yoruyor. Kısa olmuş ayrıca. Ve birde o kadar büyük punto ile yazmana gerek yok. 10 punto yeter.

ayrıca spoiler dışındakiler dahil times new roman yaz.görsel olarak daha çok odaklanırız bence.


Tesekkurler dikkate alacagim..
 
Spoileri açmam ile kapamam bir oldu. Yazı çok büyük ve kalın yazmışsın. Onun dışında iyi yazıyorsun.
 
Bir yandan sizin yorumlarınızı takip ederken, diğer sekmeden ikinci bölümü yazıyorum. Bu kez de tutturamamşım sanırım, deneye deneye :smile:  2. bölümle beraber 1. bölümün yazısını da düzeltiyorum kardeşim...
 
yeni birisin tanıtınca,yeni bir nesne(miras olarak bırakılan kılıç,süvari zırhı vs.) karşına çıkınca detay ver.bol bol detay ver.çok fazla da aşma ancak detaylar kaliteli bir yazıda önemli rol oynar.ayrıca yatarken yatmadan önce bir iki dakka kalan kısmımdan birazcık birşeyler kafanda yazki taslak olsun.güzel hikayeler çıkar senden bence.
 
Uzun bir süre sonra hikayeme tekrar devam etme kararı aldım dostlar, üçüncü bölüm yayınlanmıştır, keyifli okumalar :smile: Bir aksaklık olmazsa bundan sonra bölüm çıkarırken ara bu kadar uzun olmayacak.

Teşekkürler :smile:
 
Daha yeni farkettim. Brova tamda söylediğin gibi '' Kalradya'nın Kaderi adında, roman tadında, leblebi yanında okumalık yeni bir hikaye ''
 
burakb59 said:
Daha yeni farkettim. Brova tamda söylediğin gibi '' Kalradya'nın Kaderi adında, roman tadında, leblebi yanında okumalık yeni bir hikaye ''

Teşekkürler, yalnız verdiğim uzun aradan olacak ki, pek ilgi görmedi açıkçası. 4. Bölüm de hazır beklemekte fakat henüz yeterince ilgi görmediğinden yayınlamanın anlamı olmayacak. Beklemedeyim :smile:
 
abi devam etsene merakla ragnara neolduğunu çözmeye çalışıyom
 
schwalye:Aralık 16, 2013, 08:23:56 ÖS

Lütfen konu hortlatmayalım.
 
Back
Top Bottom