Aytuğ Oğlu Mergen 7. Bölüm çıktı.

Users who are viewing this thread

Aytuğ Oğlu Mergen

Uzun zamandır yeni bir hikayeye başlamayı düşünüyordum dün 3. bölümünü bitirdim.Üçleme olarak tasarladım kafamda bu sadece ilk kitap.​









Uçsuz, bucaksız bozkırlardan, ıssız ve kurak çöllerin tam ortasına gelen biriydi Mergen.
Kendi halinde bir tüccardı, macera defterini gençliğinde kapatmıştı.
Fakat bu kendi halinde yaşadığı hayat,
Her zamanki ıssız günlerin birinde sebepsizce yurdundan edilene kadar sürecekti.




Bölümler







 
Glaber said:
Benim ismimde Aytuğ nerden aklına geldi bu isim acaba. ^^
Başarılar.
Mergen isminin seçmemin özel bi nedeni var ama Aytuğ için özel bir şey düşünmedin, direk aklıma gelen güzel bir isim olduğu için bunu seçtim.
 
Mijayet köyünde güneş daha yeni doğmaya başlamış,horozlar daha ötmemişti.Nemsiz fakat sıcak bir gündü,diğer günler gibi.O kadar sıcaktı ki dışarıya çıplak ayakla çıkmarsanız ayağınızın tabanı,kavrulan kumların sıcağını içine çekip en yarma,iri kıyım yiğitlerin bile dayanamayacağı bir acıyı hissedeckti.Fakir fakat huzurlu bir köydü Mijayet.Gerçi nadiren de olsa haydutlar bu köye de uğrardı ama fakir bir köyden ne alınabilinirdi ki.Fakir olmasının dışında aynı zamanda da unutulmuş bir köydü,köy içi huzuru bir kaç -diğerlerine nazaran- zengin köylünün yöneticiliğini üstlendiği Yerel Devriye'ler sağlıyordu.Bu uygulamaya ilk başlandığında alışılması zor olsa da haydut baskınlarının geri püskültülünce,köylünün de desteği alınmıştı.

Güneş iyice kendini gösterince horozlar ötüşmeye başlamıştı,köy halkı için gün başlıyordu. Mergen de diğer köylüler gibi isteksizce uyandı.Köylüler tarafından sevilen dürüst bir tüccardı Mergen. Babası gibi.Tüccarlık onlarda ata mesleğiydi,abisi Kızagan da bir zamanlar tüccarlık yapmıştı.Kızagan Mergen'in aksine Gezmeyi daha çok severdi.Mergen gibi gelen malları halka kârla satmak ona göre değildi o dolaşır,en ucuzunu bulur ve satabileceğinin en pahalısına satardı. Kızagan her zaman büyük düşünerek hareket etmişti,başarılı da olmuştu Kalradyayı yüzlerce kez gezmişti,karşılaştığı haydutlar ile çarpışmaktan kılıç kullanma konusunda usta olmuş ve çok para kazanmıştı fakat bir yerden sonra ona bu da sıkıcı gelmeye başlamıştı ve daha da büyük düşünmeye başlamıştı,tüm parasıyla kendisine ortalama güçte bir ordu kurup Sultan Abdul-Melik'e bağımlılık yemini etmişti.Sultan Abdul-Melik de ona yemininin karşılığı olarak Tamnuh köyünü vermişti. Mergen onunla uzun süredir görüşemiyordu ama aldığı duyumlara göre iyi bir yöneticiydi.Aslında Mergen'in de içinde maceracı bir ruh vardı,gençliğinde paralı askerdi,belki de Kalradya diyarının en iyi nişancısıydı.Ordu da diğer okçuların aksine başına buyruk davranır emirleri dinlemezdi.Düşmanın kendisine gelmesini beklemez sessizce düşmana yaklaşır ve düşmanının en gafil anında onu avlardı.Biraz da bıçak kullanabiliyordu fakat bu maceracı hayat onu yıpratmış genç yaşında huzurlu bir yaşam için Mijayet'e taşınmıştı.


Az bir şey atıştırdı ve yanına bir miktar para alıp evden çıktı.Nefret ettiği bir duyguyu tekrar yaşıyordu,kapıdan çıkar çıkmaz yakıcı,kavurucu güneş gözlerine kör etmek istemişcesine  vurmuş bir anda hiç bir şey görememiş olmuştu.Hemen eliyle gözüne siper yaptı.Birkaç adım attıktan sonra ancak elini indirebildi,kervanların dinlendiği yere gidiyordu bu gün ne var ne yok diye bakacaktı.Uzun,sıkıcı bir yolculuğun ardından kervanları gözle görebilecek bir yakınlığa ulaşmıştı.Nedense oradaki diğer tüccarlarda bir tedirginlik vardı ama bu heyecandan kaynaklanan bir tedirginlik değildi,korkudan kaynaklanıyordu.Kervanların yanına geldiğinde arkadaşı Abbas'ı gördü,hemen yanına gitti."Hayırdır ne bu acele?" dedi.Abbas onu biraz geç fark etti,sanki hiç onunla daha önce tanışmamış gibiydi fakat bu tavrı kısa sürdü 1 dakika sonra tekrar eski Abbas olmuştu."Emir Bahri köye  bir kadı atamış.Kadı bu gün gelecekmiş ve ilk işi tezgahları gezmek olacakmış diyorlar."dedi.İster istemez Mergen'i de bir tedirginlik sarmıştı fakat diğerlerinin aksine bu heyecandan kaynaklanıyordu.Onun korkacak bir şeyi yoktu her zaman dürüst davranırdı.


Kervanları biraz daha gezerken bir kervanda durdu,uzaklardan gelen meyveleri satıyordu,diğer tüccarlar meyvelerle pek ilgilenmemişti zaten meyveler köy tüccarının pek tercih ettiği bir şey değildi aslında Mergen de pek almazdı meyve fakat bu gün nedense meyveyi almak geldi içinden."Taze midir meyvelerin kervancı?" dedi.Kervancı yaşlı,yüzü buruşmuş ilk bakışta insana çirkin gelen bir insandı konuşması da biraz garipti."Buyur beyim dene istersen" dedi yaşlı kervancı.Biraz tereddüt etse de domateslerden bir tane alıp tadına baktı Mergen.Beğenmişti,fakat beğendiğini belli etmedi.Yaşlı adam "Beğendiniz mi?" diye sorunca yüzüne küstah bir ifade takınıp sadece " Vasat" dedi.Kervancının karşı bir savunma yapmasına izin vermeden "Hepsini kaça satarsın?" diye sordu."100 Akçe yeter beyim" dedi yaşlı adam."100 akçe mi? Bulunmaz Kergit yayı mı satıyorsun be adam" diye bir çıkış yapınca yaşlı adam geri adım atmak zorunda kalmıştı."Aman beyim bunlar Rhodok diyarından gelir,zor bulunan meyvelerdir ama sizin için 70 akçe yaparım,gelin anlaşalım?"dedi.Mergen Tekliften memnun kalmıştı fakat şansını zorlamak istiyordu."Bunları burada benim dışında kimsenin almayacağını biliyorsun değil mi?"dedi.Çok iddialı konuşmuştu fakat doğruluk payı da vardı.Yaşlı adamın karşı teklif sunmasına fırsat vermeden kendinden emin bir şekilde "50 akçe,son!" dedi.Bu yaptığı karşı atak yaşlı adamı biraz düşündürmüştü.En sonunda " Tamam beyim" dedi.


Mergen memnundu Kervancıyı kendi tezgahına götürmeye başladı.Güneş yükseldikçe Mergen'e daha da çok sızıyordu.Sokaktaki evleri tanımıştı,pazara yakın bir yerdi burası.Kervancı pek konuşkan bir adam değildi yol boyunca tek kelime etmemişti, zaten yol da bitti sayılırdı.Bir kaç metre daha yürüdükten sonra Mergen'in tezgahına ulaşmışlardı."Burası,gel yerleştirelim şu meyveleri sonra da 50 akçeni veririm" dedi.Yaşlı adam konuşmadan eşyaları yerleştirdi.Mergen hala niye meyveleri aldığını bilmiyordu ama almıştı artık en kötü ihtimalle 1 günlük zarara girecekti.Meyveleri kolayca taşımışlardı adama 50 akçesini verdi,adam geldiği gibi hiç konuşmadan gitti.


Artık sıra beklemedeydi hem bu gün yeni kadı da gelecekti.Daha yeni oturmuştu ki arkadaşı Abbas'ın da bir kervanla geldiğini gördü,Abbas hala tedirgindi,aslında öyle insanları kandıracak biri değildi,bu onun kişiliğinde vardı çabuk heyecanlanıyordu.Kalkıp yanlarına gitti tezgahlarının arası 10 metre var yada yoktu,"Nasıl gidiyor Abbas?" diye sordu.Hareketlerindeki aceleciliği konuşmasına da yansıtan Abbas "Kadı gelmiş az sonra teftişe çıkacakmış gel şu kumaşları yerleştirmemize yardım et" dedi.Mergen şaşırmıştı,"Hemen mi teftiş edecekmiş?" diye sordu."Evet kendisi söylemiş" diye karşılık verdi."Neyse ben bi tezgahımı düzenliyeyi" deyip aceleci bir tavırla tezgahına doğru yürümeye başladı Mergen.Zaten Kervancı ile yerleştirirken düzenlemesini de yapmıştı ama son bir göz attı tezgahına.

O  tezgahındaki son düzenlemelirini yaparken yolun başında süslü kıyafetler giymiş,kibirli ve disiplinci olduğu 100 metre öteden anlaşılan bir adam belirmişti.Yanında iki adam vardı,birisi bir adım öne çıkıp gür,kalın bir sesle halka hitap etmeye başladı."Eyy Mijayet ahalisi,duyduk duymadık demeyin!Efendimizin atadığı Kadı Hüsrev efendi bundan böyle her gün bu saatte halkımızın huzur ve refahı için tezgahları denetleyecektir." bu konuşma sırasında oluşan kalabalık dağılmamış tezgahların denetlenmesini bekliyordu.İlk tezgahtan başladılar denetlemeye,denetlerken aynı zaman da tüccarların isimlerini de bir deftere yazıyorlardı.5. Tazgahdaydı Mergen,Kadı ilk sırada olan Abbas'a bakmış şimdi diğerlerinin mallarını denetliyordu.Görünüşünün aksine pek de bir itina göstermiyordu denetleme sırasında,baştan savuyordu biraz zaten çok geçmeden de Mergen in tezgahına geldi.


Kadı'nın yanında isimleri yazan adam "İsminiz nedir?" diye sordu,Mergen soğuk kanlılıkla "Aytuğ oğlu Mergen" dedi.Bir anda kadı ve iki adamı duraksadı,garip bir şeyler gidiyordu,kadı hemen bir soru ile havayı değiştirdi."Taze midir bunlar?" diyerek domatesleri gösterdi."Tabi beyim buyrun bakın isterseniz tadına" diye soğuk kanlılıkla cevap verdi Mergen.Kadı tek kaşını kaldırarak bir bakış attıktan sonra domateslerden eline ilk geleni ağzına götürüp ısırdı,ısırmasıyla diğer domateslerin üstüne tükürmesi bir oldu."Sen ne cürretle çürük mal satarsın be adam!"diye parladı.Ne olup bittiğini anlayamıyordu Mergen,oysa meyvelerin tadı çok güzeldi ve kadının aldığı domatese dikkatlice bakmıştı,en ufak bir leke bile yoktu,çürük olması imkansızdı.Kadı bağırmaya devam ederek "Götürün bu dolandırıcıyı Durquba'ya,yargılamasını orada yapsınlar!" dedi.Mergen sadece "A..ama" diye bildi ve devamını getiremedi,anlayamamıştı,lekesi bile olmayan domates nasıl çürük oluyordu?İsmini söylediğinde kadı ve adamları neden durmuştu? Ayrıca kadı niye yargılamayı kendi yapmıyordu? Bunları düşünmek için çok geçti kadının adamlarından biri tutup Mergeni atının yanına götürmüştü bile.Atının arkasındaki ipi alıp Mergenin eline bağlayacaktı."İmkansız!" diye ani bir bağarış yapan Mergen aynı hızla gelen darbenin etkisiyle yere yığılmıştı.Böylece Mergen için uzun bir yolculuk başladı...
 
Hikayen güzel takipçinim.

Ancak Kızagan eski Türklerde kutsal bir ruh değil mi? Eski Türk kültüründe çocuklara Kızagan adı veriliyor muydu?
 
Jusdwer said:
Hikayen güzel takipçinim.

Ancak Kızagan eski Türklerde kutsal bir ruh değil mi? Eski Türk kültüründe çocuklara Kızagan adı veriliyor muydu?
İyi yakaladın orayı.Baş karakterlerin isimlerinin karakterlerin özelliklerine göre koydum. Kutsal bir ruh da diyebiliriz, bir tanrı da diyebiliriz. Yine Mergen de aynı şekilde bir tanrı(Veyahut kutsal ruh).Eski Türklerde isim olarak kullanılır mıydı bilemiyorum ama ben zaten burada oradaki tanrılarla özdeşleştirdiğim için isimlerini öyle koydum.
 
Back
Top Bottom