22 Şubat 1293
Aybek ve ordusu Unriya köyünde kamp kurmuş duruyorlardı.Çöl soğuktu,askerler ellerini ovuşturuyor,ateşe tutuyorlardı.Bazı askerler gruplar halinde birbirlerine hoş hikayeler anlatıyor,bazısı da ne kadar asker öldürdüğünü,ne kadar iyi savaştığını abartarak söylüyordu.
Askerler Aybek’e güveniyorlardı,yenileceklerini zannetmiyorlardı.Ordunun çok azı savaşmasını bilen adamlardan oluşuyordu.Ama Kergitler için aynı şey söylenemezdi.Kergitler,doğa ile iç içe,avlanan,devamlı egzersiz yapan bir milletti.Bozkırda at koşturmak,kurt avlamak,şahin yavrularını yakalamak çok büyük şeylerdi.Sarranid askerleri ise sadece savaş zamanlarında egzersiz yaparlardı.Savaş olmadığı zamanlar da sadece askeriyelerde,talim alanlarında zaman geçirirler,bazıları da sokaklarda dolaşırdı.
Ateşin başında palasını özenle bileyen,iri yapılı bir asker vardı.Zırhı demir pullarla kaplı bir yeleğin altına giyilmiş,kumaş bir tunikten oluşuyordu.Sırtında koyu kahverengi yayı vardı.Kısa menzilli bir yay taşıyordu.Uzun menzile atış yapan yayların boyları uzun olduğundan,at sırtında taşınması daha zordu.
Asker,karşısındaki gence baktı.Gencin önünde sadece demir bir plak vardı.Hayati önem taşıyan organlarını korumaya yeterdi.Başındaki demir miğferi de kafasına gelecek darbeleri engelleyecekti.
Oğlu,babasının kılıcını bilemesini hayretle izliyordu.Oğluna dikkatlice baktı ve gülümsedi.Kulağındaki küpesi parıl parıldı.
-Babamı da ben böyle izlerdim.Güneşin altında vücudumuz terden sırılsıklam olana kadar çalışırdık.Çölün sayılı savaşçılarındandı,kılıçkıran isyanında öldürüldü.Kahramanca çarpıştı ve bu kılıcı bana bıraktı.
Temuge,babasına şaşkın gözlerle baktı.Aklına bir şey takıldığı belli oluyordu.Sorup sormamakta tereddüt etti,babasından çekinirdi.Ama içindeki merak,korkuya galip geldi.
-Kılıç Kıran isyanı ne baba?
Demir’in yüzü soldu,oğluna cevap verip vermemekte tereddüt etti.Kelimelerini seçerek konuştu.
-Sultanın kulları,boyun eğmeyen askerlere galip geldi.
-Nasıl ?
-Köpeklerin evcilleştirilmesini bilir misin ? Vahşi köpekler disiplinle,zorbalıkla evcilleştirilirler.Evcilleşmeyip saldıranları da öldürülür.İşte Sultanda boyun eğmeyenleri öldürdü.Yollanan son ordu da bende bulunuyordum.
-Savaşta kaç adam öldürdün peki baba ?
-Bir kuzu,kurdu öldürebilir mi?
-İmkansız.
Demir,oğluna sertçe baktı ve başıyla onayladı.Sakince ve yavaşça konuştu.
-Demek istediğimi anlamışsındır umarım.Savaş meydanında arkalarda dur.Önden cengaver gibi saldırırsan soluğu mezarda alırsın.
Temuge,kaşlarını kaldırdı ve başını salladı.
-Hedefin ne baba ?
-Seni ilgilendirmez.İşine bak.Ama şunu unutma.Ben diğer askerler gibi kadın veya ganimet için savaşmam.Onurum için savaşırım.Sende benim gibi olacaksın.
Temüge,yerdeki kurt kürküne başını koydu.Ayaklarını uzattı ve sağ tarafına ateşin sıcağını,sol tarafına çölün soğuğunu alarak uykuya daldı.Babasına güveniyordu ama korkuyordu.Daha önce hiç savaşmamıştı,adam öldürmemişti.
Aybek,çadırında yatağına oturmuş düşünüyordu.Hayatında hiç savaş komuta etmemişti.Strateji kitaplarından,tarihçilerden öğrendiği savaşlardan başka hiçbir şey yoktu hatırında.Karşısındaki kergit ise pek çok savaş komuta etmiş,deneyimli bir adamdı.Tuzağı sezmesi demek,mağlubiyet demekti.Kaşlarını çattı,öfkelendiği yüzünde oluşan ciddi ifadeden belli oluyordu.
“Kazanacağım” dedi.
*
Tağut,atının üstünde ilerliyordu.Durmadan ilerliyorlardı,Unriya köyünde yapacağı keyfi düşünüyordu.Etraftaki gözcülerinden bir haber alamamıştı.Bir tehlike olmadığını düşünüyordu ama aklında tehlike olduğuna dair düşüncelerde mevcuttu.Gözcüler öldürüldüyse ya da bir ordu görüp kaçıp gittilerse,bu tehlikeydi.Yenilirse,merhamet yoktu.Ögeday Han,merhamet etmez,öldürtürdü.Zorba değildi ama sertti.Tağut,hiçbir çatışmada yenilmemiş bir haydut reisiydi.Siyah atı gecenin karanlığına karışmıştı.Üstündeki göçebe kıyafeti ve demir pullar onun için işe yaramazdı.Ağırlıklarını zor taşıyordu,belindeki palasını insan kanıyla kana doydurmuş,şehirde bulduğu iyi bir yayı kendine almıştı.Gökte uçan şahini yayıyla vuracak kadar keskin atıcıydı.Sağ pazısı,sol pazısına göre daha büyüktü.Sağ kolundaki damarlar daha belirgindi,ağır palasıyla yıllardır dost olduğundan palanın kaslarını geliştirdiği gerçeği değişmezdi.Ögeday Han’ı bilek güreşinde yenerdi ve hep bununla gurur duyardı.Ögeday’ın kalıbı ne kadar gözünü korkutsa da ondan korkmuyordu.Yasalarından ve sertliğinden korkuyordu.
Sadece iki kere güldüğünü görmüştü.Onda da tebessüm etmişti.Uykusu iyice bastırmaya başlamıştı.İlerleyecek gücü kalmadığını hissediyordu.Elini havaya kaldırdı dur işareti verdi.Tüm askerler atlarının dizginlerini çekip durdurdular.
Atını döndürüp birliğe döndü.Sert ifadesine büründü ve bağırdı.
-Kamp yapacağız.Dinlenin ve yemek yiyin.Şarap içmeyin.
Askerler,atlarından inmeye başladılar.Bazıları keçe yorganlarını çıkardı,kürklerini yere serdiler.Bazıları ise direk çölün kumlarına kendini bıraktı.
Tağut,askerlerin hepsi atlarından indikten sonra atından indi.Yere bir keçe yorgan serdi.Palasını ve yayını kenara bırakıp keçe yorganın üstüne yattı,kendini serbest bıraktı.Kimse ateş yakmamıştı,yorgundular ve soğuk umurlarında değildi.
İki birlikte de onlarca hayal vardı.Bazıları evlenmeye söz verdikleri sevgililerini,eşlerini,ailelerini bazıları ise kazanacağı ganimetleri ve zenginliği düşünüyordu.
Sadece tek bir kişi,geçmişi ve ölümü düşünüyordu.Geçmişin içinde kaybolmuştu.
*
Şemşirini karşısındaki korkuluğa sallıyordu.Başına,bedenine darbeler indiriyor bazen korkuluğa batırıyor daha rahat ediyordu.Kolları dakikalardır kılıcı sallamaktan yorulmuş,takati kalmamıştı.Babasından korkmasa oturup ağlayacaktı.Alnından akan terler yüzünü kaşındırıyordu ama elini şemşirinden çekip terlerini silemiyordu.Şemşirini bıraktığı an tokadı yiyecek,azar işitecekti.Başını kaldırıp,uzun boylu silüete baktı.Güneş gözünü alıyordu,babasının suratını seçemiyordu.
Kısık sesle konuştu,bağıramıyordu.
-Yoruldum baba,susadım.
Cevap alamadı.Bekledi kılıcını hala bırakmamış,omzuna almıştı.Şimdi ağırlık omzuna biniyordu,kolları rahatlamış,omzu acımaya başlamıştı.Beklediği cevabı aldığında kılıcını yere bırakıp,eve monte edilmiş bambulardan yapılmış kare güneşliğin altındaki sıraya oturdu.Rahatlamıştı,derin nefes alıp verdi.
Yanına babası oturunca sıra çatırdadı.Babasının yüzüne baktı,her zamanki gibi mimiksizdi.Babasının kulağındaki küpe hep hoşuna giderdi.Neden taktığını bilmezdi.Aklına takılan sorusunu sordu.
-Baba neden Kalradya orduları az kişilerden oluşuyor?
-Seçkin kişilerden oluşur ordular.Acemi erler genellikle alınmaz.Eğer alınsaydı daha fazla olurdu.Seçkin askerler birbirleri ile çarpışır.
Anlamış gibi başını salladı.Bir soru soracaktı ama bir gürültü duydu.Soluna baktığında kapıdan annesi çıka geldi.Bir çömleği yere bırakıp baba ile oğlunun ellerine kilden yapılmış birer bardak verip gitti.Demir,elindeki bardağa şaşkın şaşkın bakarken babasının sesiyle kendine geldi.
-Bardakları bir kenara bırak.Çömleği bana ver.
Babasının elinden bardağı aldı ve kendi bardağıyla sıraya koydu.Çömleğe uzanıp babasına uzattı.Babası çömleği dikti ve sakallarından sular süzülmeye başladı.Birkaç saniye sonra oğluna çömleği uzattı.Demirde babası gibi çömlekten suyu içti.
Merakla babasına baktı.Soru sorup,sormamakta tereddüt ediyordu.Dayanamadı ve sordu.
-Baba bu gördüğüm eğitimin bana faydası ne?
Babası uzaklara baktı,cevabını hemen vermedi.Düşündü,kelimelerini seçerek konuşurdu.Oğluna döndü ve gözlerine baktı.
-Savaş seni sabırlı kılar.Hayatı daha iyi yaşarsın.Hayatın değerini anlarsın.
Sıraya dayanmış,kınında duran palasını aldı.Yavaşça kılıcı kınından çekti.Palanın demiri pırıl pırıldı.Paslanma,leke yoktu.Oğluna kılıcını uzattı.Kılıcı babasının elinden aldı.Bir eliyle ucundan bir eliyle kabzasından tuttu.Bir eliyle kabzanın sertliğini ve dayanıklılığını hissediyor,bir eliyle kılıcın keskinliği derisini zorluyordu.Babasının palasına hayran kalmıştı.Ağırlığının kollarını zorlaması tatlı bir histi.Üstüne işlenen demir motifler dikkatini çekiyordu.Yapan demirci çok uğraşmış olmalıydı,haliyle aldığı para da uğraşıyla aynı yönde ilerlediğinden iyi para almıştı.Çok meraklıydı bu pala daha da merakını kabartmıştı.Babasına merak dolu gözlerle baktı ve sordu.
-En iyi palayı hangi ırk kullanıyor?
Babası aceleyle cevap verdi.
-Kergitlerin palası iyidir.
Babası elini uzattı ve palasını istedi.Demir,istemeyerek palayı babasına uzattı.
*
Birinin kendisini dürtmesiyle uyandı.Kumaş tuniğinin kolunu çekiştiriyordu.Gözlerini açtı hemen ayağa kalktı.Karşısında oğlunu gördü,sabah olmuştu.Dinlenmişti biraz uyku sersemiydi ama kendini daha dinç hissediyordu.Oğluna şaşkın gözlerle baktı.Oğlu heyecanlı bir tonla konuştu.
-Kergitler yaklaşıyor.Tuzağa düşmediler,meydan savaşı yapacağız.
Gözlerini ovuşturdu,başıyla onayladı.Yerde durmakta olan palasını aldı ve kemerine sıkıştırdı.Atların bulunduğu yere doğru ilerlemeye başladı.Oğlu da arkasından bir kuyruk gibi onu takip ediyordu.Gökyüzüne baktı,güneşin gökyüzünün ortasına yaklaşmasına az kalmıştı.Öğle vakti çölün sıcaklığı dayanılmaz olurdu.Kergitleri düşündü ve gülümsedi.Kalın göçebe kıyafetleriyle,zırhlarıyla işleri zordu.Ama kergitlerin,Sarranidlerden öğrendiği şeyler vardı.
Soğuk su değil de sıcak su içerlerdi.Çölün suyu ısıtmasına izin verirlerdi,sıcak su harareti alırdı.Vücuda ısı su alındığında,vücut ısısı yükselir böyle olduğunda da terletirdi.Böyle olunca da harareti alırdı.
Köy azda olsa yeşillikti.Kalabalıktı ve kuyunun başında bekleyen kadınlar gördü.Atların bulunduğu bölüme geldi,her renkten at vardı.Kendi atını seçmesi zor olmadı.5 yaşındaki kısrağı,koyu kahverengiydi,ayak bilekleri siyahtı.Yelesini örmüştü,kısrağını çok severdi.
Atın yanına gitti,elleriyle boynunu okşadı ve öptü.İpini çözdükten sonra atın eğerine atladı.Sağrılarına yavaşça ayaklarını gömdü.At ilerlemeye başladı,hafif tempoda gidiyordu.Atın dizginini çekiştirdi,at dur komutunu anlamıştı,durdu.Arkasına baktı.Oğlu atıyla zar zor baş ederek geliyordu.Atın dizginlerini kontrol etmesini bilmese at sırtından atacaktı.
Atın eğerine bağladığı sadağındaki okları kontrol ettikten sonra sert bir sesle “Deh” dedi.At ilerlemeye başladı.Tüm askerler atlarına doğru koşmaya başlamıştı.Piyadeler ve okçular çoktan hazırdı.Hava tam ısınmadan savaş yapılmalıydı.Orduda kergitler de vardı.Sarranid diyarlarında yaşayan Nordlar,Svadyalılar,Rodoklar ve Kergitler vardı.Tek bir millet üzerine kurulu bir devlet değildi.Pek çok milletten insan barındırıyordu.
Sağına baktığında bir kergitin kendisine başını eğerek selam verdiğini gördü.Tebessüm etti ve aynısını yaptı.Kergit kısa boylu boz atını rahatlıkla kontrol ediyordu.Bu atlar boylarına rağmen dayanıklıydılar,çabuk yorulmazlardı,savaşta rakipsizdiler.Sarranid diyarının dayanıklı atları bunlardı.
Siyah örülmüş saçları,miğferinin kulaklarını ve boynunu koruyan zincirin içinden görülüyordu.Miğferin kafatasını ve alnın bir kısmını koruyan yeri ise demirdi.Göçebe kıyafeti yoktu,dışı kumaş içi ipekten bir kıyafet üstüne,deri omuzluklar ve eldiven ile demir plaklardan oluşan yelek giymişti.
Demir’e bakarak tebessüm etti.Bahsi çok severdi ve aklında bir şeytanlık geçtiği yüzündeki kurnaz ifadeden belliydi.Demir aklından “Şimdi ne saçmalayacak bu salak” diye geçirdi.Gülerek konuştu.
-Ordumuzun medarı iftiharı nasıllar?
Demir öfkelense de bu kergitin mizah yaptığını biliyordu.Sert yüz ifadesini bozmadı.Soruya soru ile karşılık verdi.
-Sence nasıl olabilirim?
Kergit tam cevap verecekti ki başıyla birini işaret etti.Demir,sol tarafına baktı ve onu gördü.Şehzade Aybek,ihtişamlı bir zırh giymiş,kır atının üstünde ilerliyordu.Demir omuzlukları ve zincir zırhı güneşte parlıyordu.
*
Tağut ve askerleri düşmandan haberdar olduklarından dolayı yaylarını ellerine almışlar ilerliyorlardı.Bir elleri yayda diğeri atlarının dizginindeydi.Tağut,Ögeday’ın en iyi savaşçısıydı.Sırtı yere gelmezdi,bir oturuşta bir kuzuyu yer,bir dikişte bir çömlek şarabı bitirirdi.Yayını öyle şiddetle çekerdi ki yayın kirişi kopacak gibi olurdu.Yayını bırakınca ok düşmanın zırhını parçalar,paslanmış ucu kana karışır ve enfeksiyona sebep olurdu.Okların ucu parıldayan gümüşten değil,hafif paslanmış gümüştendi.Bu okun delici gücünü azaltsa da vereceği hasarı iki kat arttırırdı.Düşmanın vücudundan o ok çıkarılsa bile kurtarılamazdı,imkansızdı.
Vücudunda yağ yoktu,devamlı idman yapardı.Koşar,ağır taşlar kaldırırdı.Heyecanlı değildi,pek çok savaşa katılmıştı.Yara izleri onun deneyimini arttırmıştı,vücudunun her yerinde bir kılıç izi vardı.Dersini almıştı,atağın nereden geleceğini bilirdi.
Savaşa herkes hazırdı,kergitler en dayanıklı,savaşa hazır milletti.Kadınlarla yatıp kalkıp durmadan yemek yiyen,yağ bağlayan adamlardan değillerdi.İdmanlıydılar,durmadan at sürerlerdi.Onlardan iyi at kullanan bir millet yoktu.Yürümezler,atlarıyla dolaşırlardı.Her kergitin 3 atı olurdu.Üçü de eğitimliydi ve sahiplerine bağlıydılar.Her bir at 2-5 yıl eğitimden geçer,sadece sahibine bağlı olurdu.Savaş meydanında zorunda kalmadıkça at öldürmezlerdi.Atları kutsal sayarlardı.Tağut,ilerideki kalabalığı görünce,Aybek'in birliği ile karşılaştığını anladı.Gözlerini iyice kısarak her yüzü süzmeye çalıştı.En ihtişamlı zırhı,en güzel atı olanı arıyordu ve buldu da.Aybek'i gördüğünde onu hedef olarak gözüne kestirdi.Emir vermeliydi.Hafızasına Aybek'i kaydettikten sonra elini havaya kaldırdı,askerlerine "dur" emri verdi.
İşaret parmağını havaya kaldırdı ve askerler oklarını yaylarına yerleştirmeye başladılar.Elini yumruk yaptı ve havaya kaldırdı.Askerler “Saldır” emrini anlamışlardı.Hepsi atlarının dizginlerine yüklendiler ve bağırarak düşmana doğru ilerlemeye başladılar.Tağut,geç kalmadan atının sağrılarına ayaklarıyla yavaşça vurdu.At hafif tempoda koşmaya başladı,atın üstünde sabit duruyordu,ayaklarının gücünü dizginlere vermişti.Attan düşerlerse işleri biterdi.
Moğollar bağırarak saldırmaya başladılar,Aybek ordusunda bu bağırışlardan ve vahşi köpekler gibi saldırmalarından korkanlar vardı.Aybek,kalın,heyecan dolu sesiyle bağırdı.
-Kalkanlar ve Mızraklar !
Piyadeler hemen koşarak ordunun önüne geçtiler bazıları koşarken vücuduna ok saplandı,canları ne kadar yansa da ok sadece zırhı delip deriyi deliyordu.Kasları yırtıp vücuda girmiyordu.
Orta büyüklükteki yuvarlak kalkanlarını önlerine çektiler,mızraklarını kergit süvarilerine doğrulttular.Arkalarına okçular geçti ve Kergit atlılarına ardı ardına oklar atmaya başladılar.
Bazı kergit atlıları vücutlarına saplanan oka aldırmadan devam ediyorlardı.Sarranid ordusuna yağan oklar güneşi perdeliyordu.Mızraklı ünitelere zarar gelmese de okçuların bir kısmı ölmüştü.Kergitler mızraklı ünitelere yaklaşmadan ordunun etrafında çember çizerek oklarını atmaya başladılar.Aybek kendine küfür etti.Büyük hata yapmıştı.
“Hücum” diye bağırdı,çemberi yarıp kurtulmalıydı.Bu gidişle yenilecekti ama bir ümit vardı.Sarranid süvarileri kergit atlılarının üstlerine atlarını sürdüler.Memlükler gelen oklara aldırmıyordu bile,zırhlarını kergitlerin oku parçalayamıyordu.Memlük zırhlıları dayanıklı olsalar da ağırdılar.Kergit atlıları kaçarken bile düşmana zarar verirlerdi.
Oku biten kergitler palalarını çekip saldırıyorlardı.Aybek bir kergitin kendisine doğru geldiğini görünce atının sağrılarına ayaklarını gömdü ve at hızlı bir şekilde kergite doğru koşmaya başladı.
Kergitin göğsüne bir cirit attı ve kergit yere yığıldı.İri yarı bir kergitin kendisine doğru geldiğini gördü.Elinde tuttuğu palası ihtişamlıydı.Aybek’in Şehzade olduğunu anlamıştı,alacağı ganimeti düşünüyordu.Aybek ciritlerden bir tane daha aldı ve parmağıyla Kergitin bedenine odaklamaya çalıştı.Tüm gücüyle fırlattı,kergit atının üstünde eğildi,cirit kergitin üstünden geçip gitti.
Aybek belindeki kılıcını çekerek kergite doğru atını sürdü.Kergite kılıcını savurdu,kergit palasının sırtıyla kılıcın keskin yönünü bloke etti,tüm gücüyle Aybek’e yüklendi.Aybek,kergitin güçlü pazılarına karşı koymaya çalışsa da başarılı olamıyordu.Bir anda kergit palasını geri çekip,kabzayla Aybek’in başına vurdu.Aybek atından yere yığılırken gözleri kararıyordu.
*
Suratına dökülen suyla uyandı.Karşısında bir kergit vardı.Sert yüzlü,orta yaşta görünümü olan kergit Aybek’e baktıktan sonra gülümsedi.Yana çekildiğinde Aybek’in gördüğü sahne,kalbinin hızlı atmasına yol açmıştı.
Esir alınan askerlerin başları kesiliyordu.Ölenlerin başlarından yarı piramit yapılmıştı.Bir askerin başı kergit tarafından kesilecekken,asker Aybek’i görüp ondan yardım istedi.
Aybek çaresizdi,elleri bağlıydı kalkamıyordu.Tağut başına tekrar geldi ve gülümsedi.Başını aşağı yukarı sallayarak,imalı bakışlarla Aybek’i süzdü.
Tağut,elini kılıcının kabzasına atarak askerlerine hareket emri verdi.Askerler atlarına binmeye başladılar.Ganimetler bir at arabasına doldurulmuştu.Tağut,Aybek’in ellerinin bağlı olduğu çekiştirdi,atına bindi ve ilerlemeye başladı.Aybek ister istemez ayağa kalkıp yürümeye başladı.Tağut bir eliyle ipi tutuyor bir eliyle atının dizgini ile ilgileniyordu.Aybek ,çöl sıcağında uzun yolları yaya olarak yürüyeceğini anlamıştı.Susuzluktan dili damağı kuruyacaktı ve ona bir damla su verilmeyeceğini biliyordu.Büyük bir hata yapmıştı,gözlerinin feri gitmiş askerleri aklına geldi.Pişmandı,acıdan ağlayamıyordu bile.
Tağut ise alacağı ödül ile mutluydu.Terfi edilecekti ya da Ögeday ona başka bir sürpriz yapacaktı.Şehzadenin atını Ögeday’a verecekti,pahalı ve güzel bir attı.Bozkır atını bu ata değişmezdi,dayanıksızdı.Yaralılar at arabalarında taşınıyordu. Tağut’un Bariyye Şehrinde öldürmeyip ordusuna dahil ettiği bir hekim onlarla ilgileniyordu.