Gerçek Tarih Kürtler kimlerdir!!!

Users who are viewing this thread

Status
Not open for further replies.
[
Allegro said:
KemalistDevrim said:
Allegro said:
hamidiye alaylarının kuruluşu diyorum herif bi gelmiş kafkasya diyo bi gelmiş 1910ları anlatıyo bana

1800 lerde kafkasyada başladı 1870 lerde anadoluya yayıldı 1890 hamidiye alayları kuruldu
Adamlar kafkaslarda başladıkları işi anadoluya doğru kaydırınca hamidiye alayları kuruldu
daha anlamıyorsan sende sorun var aynı ABDnin BOP u gibi ırakla başladı diğer ülkeleride yutmaya çalışıyor
ben de diyorum ki böyle belirsiz argümanlara dayalı ajitasyonlar yerine adam gibi söyle şunlar şunlar oldu diye, bana 1890 öncesi anadolu da ermenilerin imza attığı bir terör olayı göster. gösteremezsin.

Hayda Arkadaş hastamısın sen belirsiz argümanımı var  kafkasyada işleri bitti anadoluya geçti sen bana anadoluda ki ermeniler masumdur diyebilirmisin

[GardiyaN] said:
Kemalist senin bu yazdıklarının kaynagını görebilir miyim ?

www.Türksolu.org evet varmı sorunu olan

bu arada doğukanım

Sosyalizm, sömürülmeye bir tepki olarak doğan bir düşüncenin ürünüdür. Bu düşünceyi bilimsel metoda oturtan ise Karl Marks olmuştur. Marks, kapitalist toplumda sömürülmeyi “artı değer” kavramıyla açıklamıştır.

Peki, nedir artı değer kavramı?

Sermaye sahibinin işçiye verdiği ücret ile onun üretmiş olduğu emeğin arasındaki farktır. Asıl itibariyle kârdır. İşçi, emeğinin karşılığını müteşebbisten değeri kadar alamamaktadır. Diğer bir ifadeyle işveren işçinin emeğini sömürmektedir. Yani özü itibariyle “emek sömürüsü” vardır.

Marks’ın tarif etmiş olduğu sosyalizm, işte bu sömürüye karşıdır.

Yine Marksist-Leninist anlayışa göre emperyalizm, kapitalizmin son safhasıdır.

Peki bu ne anlama gelmektedir.

Kapitalist Avrupa’da bir burjuvanın, fabrikasında işçinin emeğiyle üretmiş olduğu malı yalnız kendi bölgesindeki işçi ve diğer fakir halka satarak zenginleşmesi mümkün değildi. Daha doğrusu kendisini sınırlayan bir kapitalizmin olması mümkün değildi. Burjuvanın daha da zenginleşmesi için yeni pazar yerleri bulması gerekiyordu. Bu pazar yeri de Üçüncü Dünya ülkeleri oldu. Burjuva üretmiş olduğu malı artık bu ülkenin insanlarına satarak zenginleşmeye çalışmıştır.

Bu tahlillerin bir yere kadar doğru olduğunu kabul etsek bile bir yerden sonra yine yanlıştır.

Birincisi, dünyada yalnız Marks’ın dediği gibi bir “artı değer” sömürüsü söz konusu değildir. Yani dünyada yalnız “sınıf mücadelesi” değil, “ezen ve ezilen devletlerin mücadelesi” de söz konusudur.

İkincisi, Lenin’in tarif etmiş olduğu emperyalizm, kapitalizmden sonraki bir aşama değildir. Önceleri yeni pazar bulmak için başlayan mücadele, sonraları “hammadde” bulmak için o ülkenin işgal edilerek sömürülmesiyle devam etmemiştir!

Daha doğrusu yeni pazar olması için sömürülmeye çalışılan ülke, açık pazar haline getirilmeden çok daha önce işgal edilerek yeraltı ve yerüstü zenginlikleri sömürülmeye başlanmıştı bile.

Daha açıkçası Batı burjuvazisi, ne kendi ülkesindeki yoksul halkı pazar yaparak ne de Üçüncü Dünya ülkelerini açık pazar haline getirerek zenginleşmiştir! Silah yoluyla işgal etmiş olduğu ülkelerin yeraltı ve yerüstü zenginliklerini sömürerek zengin olmuştur!

Olmayan serbest rekabetçi kapitalizmden çok önce Avrupa, sömürgecilik anlayışı ile talan ekonomisine başlamıştı. Bir ülkenin, emperyalist bir ülke tarafından hammadde karşılamak amaçlı sömürüsü kapitalist düzenden çok önce de mevcuttu. Bu iş kapitalizmle başlamadığı gibi sonrasında da başlamamıştır.

O nedenle bugünkü Batının asıl zenginliğinin özünde; mazlum Doğu halkının kanı vardır.

Üçüncü Dünya ülkelerinin açık pazar haline getirilmesi, asıl itibariyle emperyalist devletlerin sömürgelerini kaybetmesiyle başlamıştır! Eski sömürgelerini kaybeden emperyalist devletler, sömürgelerini bu sefer açık pazar haline getirmek suretiyle sömürme yoluna gitmişlerdir.

Bu nedenle Marks ve Lenin’in ortaya atmış olduğu tezler; yanlış olduğu gibi eksik ve hatalıdır.

Marks, dünyaya Avrupa’dan baktığı için Doğu’nun mazlum ülkelerinde bir emek sömürüsünden ziyade, o ülkelerde tüm halkın emperyalist devletler tarafından sömürüldüğü tahlilini yapamamıştır.

Lenin de, yönünü Batıya çevirdiği ve orada bir sosyalist hareket beklediği için emperyalizmin tahlilini yanlış yapmıştır. Burjuvazi ile işbirliği yapan Batı işçi sınıfından, devrimci bir hareket beklentisi içinde olmak da başlı başına yanlıştır.

O nedenle sosyalizmin gerçek tahlilini milli komünizmin öncülerinden öğrenmemiz gerekir.

Peki, nedir sosyalizmin gerçek tahlili?

“Doğu’nun sömürülmesine, sömürge topraklarının sömürülmesine uluslararası emperyalizmin, belki de, kendi isteği dışında, Batı Avrupa işçi sınıfını da katmasıdır. Batı işçileri kendi burjuvazilerinden çeşitli ekonomik taleplerde bulunursa, Batı burjuvazisi işçilerinin neredeyse bütün ekonomik ihtiyaçlarını tatmin ediyor… oradan hem kendi işçileri üzerindeki, hem de sömürgelerindeki işçilerin üzerindeki hakimiyetini sürdürmek için gerekli vazgeçilmez sıvıları sağmaktadır.” (Sultan Galiyev, Bütün Eserleri)

Galiyev’in de “gerekli vazgeçilmez sıvıları sağmaktadır” şeklinde belirttiği gibi Batı Avrupa, gasp yoluyla ele geçirdiği hammadde ile sömürgesindeki ve ülkesindeki işçi sınıfını tabiri caiz ise uyuşturmaktadır.

Doğu’nun zenginliği ile Batı zenginleştikçe, Batı işçi sınıfı da zenginleşiyor, adeta burjuvalaşıyordu. Böyle bir Batı işçi sınıfından devrimci bir hareket beklemenin yanlışlığını Galivey sürekli olarak Lenin’e anlatmıştır.

Bu nedenle Galiyev, asıl önemin Batıya değil doğuya verilmesi gerektiğini savunuyor ve şöyle diyordu:

“Türkiye’de Ankara hareketi, İran’da Küçük Han hareketi, Afganistan’da İngilizlere karşı ayaklanma, Orta Afrika halklarının milli özgürlük hareketleri, dünya burjuvazisiyle örgütlü bir savaş yürütebileceğimiz zemini oluşturabilirdi.

Ama bu momentleri biz kullanamadık.

Biz eylemlerimizde kararsızdık ya da çok isteksizdik…”


Okuduğunuz gibi Galiyev, Sovyet Rusya’yı mazlum milletlerin Milli Kurtuluş hareketlerine yeterli destek vermemekle eleştirmektedir.

Atatürk’ün başlatmış olduğu Ulusal Kurtuluş hareketini bir burjuva hareketi olarak gören sözde komünistlerimiz, dünyaya halen Marksist-Leninist gözlükler ile baktıkları için milli bağımsızlık hareketlerinin özünde sosyalist bir hareket olduğunu görememektedirler. Tıpkı Lenin, Stalin gibi!

Oysa milli komünizmin öncülerinden biri olan Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Başkanı Neriman Nerimanov, Atatürk’e yazmış olduğu mektupta“Dünya milletlerini köleliğe doğru sürüklemek isteyen emperyalizme karşı birlikte hareket etmekten başka yolumuz yoktur. Müslüman Türk komünistleri, emperyalizme karşı yürüttüğünüz haklı mücadelenizde, bütün güçleri ile sizin yanınızda olacaklardır. Amacınıza ulaşabilmeniz için var güçleriyle size destek olacaklar ve ellerinden geleni esirgemeyeceklerdir. Aksi durumda ne sizin ne de bütün mazlum Doğu milletleri için hiçbir kurtuluş yolu kalmayacaktır”

Sosyalizmi doğru anlamak gerekmektedir. Sosyalizm bir bağımsızlık sorunudur. Ve bağımsızlık mücadelesi tüm bağımsızlık hareketlerine destek vermeyi gerektirmektedir, yoksa hor görmeyi değil.

Tüm bağımsızlık hareketlerinin özünde de milliyetçilik vardır. Milliyetçilik temelinde antiemperyalist hareketlerin desteklenmemesini eleştiren Galiyev, başka bir yerde de şöyle diyordu: “Çeşitli Doğu ülkelerinin milli-devrimci hareketlerinin önemine inanmadık, onları takdir etmedik. Orada kesinlikle sınıfsal devrim olsun istedik, proleter devrimi…”

Sanayi devrimi geçirmemiş, belirgin proleter ve burjuva sınıfı oluşmamış, ülkesi emperyalist devletler tarafından sömürülen mazlum bir milletin, milli-devrimci bir mücadele vermesi yerine proleter bir mücadele vermesini istemek kadar saçma bir şey olamaz.

Liberalizmi, bilimin dışına çıkmakla suçlayan Marksist-Leninist anlayış, asıl bu tarz tezleri ile bilimin dışına çıkmıştır. Kaldı ki, Rusya da sanayi devrimi yaşamadığı için, Ekim Devrimi’nin de kimse proleter yani sınıfsal bir mücadele olduğunu iddia edemez. Kendi devrimi dahi sınıfsal bir mücadele olmayan Rusya, mazlum milletlerin mücadelesinin özünde proleter mücadele olmasını istemektedir.

Atatürkçülük ve milliyetçilik

Atatürk, Lenin’e yazmış olduğu bir mektupta : “…Batıda, kapitalist sınıfın tüm ulus üzerinde egemenlik kurmasına benzer bir durum, bugün Türk ülkesinde yoktur. Bu bakımdan, biz, kapitalist sistemden ötede, halkçılık gerçekleştirmiş bulunuyoruz…” diyerek, Türkiye’de proleter bir mücadelenin verilemeyeceğini, bunun yerine milli-devrimci bir bağımsızlık hareketinin verilebileceğini söylemiştir. Milliyetçiliğin bir burjuva ideolojisi olduğunu söyleyen Marksist-Leninist bir anlayışın, tüm milliyetçi hareketleri özde burjuva hareketi olmakla suçlamasına pek şaşmamalıyız aslında.

Oysa, son iki yüz yıllık dünya tarihini dikkatli incelersek milliyetçiliğin bir burjuva ideolojisi olmadığını, aksine milliyetçiliğin sosyalist bir düşüncenin ürünü olduğunu görürüz.

Dedik ya, sosyalizm özde bir bağımsızlık sorunudur diye. Bu bağımsızlık mücadelesi de en iyi milliyetçi bir fikir ile verilecektir. Onun için Üçüncü Dünya ülkelerindeki tüm sosyalist ve bağımsızlık hareketlerin özünde milliyetçilik vardır. Bu nedenle de Anadolu’da verilen milli bağımsızlık hareketinin özünde de milliyetçi-halkçı bir temelde antiemperyalist bir mücadele verilmesi kaçınılmazdır. Ya da Sultan Galiyev’in dediği gibi milli-devrimci bir hareket.

Bu gerçeği göremeyenlerin ne Atatürk’ü ne de milli komünizmi anlamasını bekleyemeyiz zaten.


 
KemalistDevrim said:
Allegro said:
KemalistDevrim said:
Allegro said:
hamidiye alaylarının kuruluşu diyorum herif bi gelmiş kafkasya diyo bi gelmiş 1910ları anlatıyo bana

1800 lerde kafkasyada başladı 1870 lerde anadoluya yayıldı 1890 hamidiye alayları kuruldu
Adamlar kafkaslarda başladıkları işi anadoluya doğru kaydırınca hamidiye alayları kuruldu
daha anlamıyorsan sende sorun var aynı ABDnin BOP u gibi ırakla başladı diğer ülkeleride yutmaya çalışıyor
ben de diyorum ki böyle belirsiz argümanlara dayalı ajitasyonlar yerine adam gibi söyle şunlar şunlar oldu diye, bana 1890 öncesi anadolu da ermenilerin imza attığı bir terör olayı göster. gösteremezsin.

Hayda Arkadaş hastamısın sen belirsiz argümanımı var  kafkasyada işleri bitti anadoluya geçti sen bana anadoluda ki ermeniler masumdur diyebilirmisin
çok konuşuyorsun sıkıldım artık. iddiamı tekrar ediyorum; 1890 öncesi anadoluda ermenilerin yaptığı, hamidiye alaylarının kurulmasına sebep olabilecek bir sivil katliam göstermezsen adam değilsin.
 
ben canlı kaynaklardan dinledim ,ermeni çetelerinin kürt köylerini bastıklarını , başka kaynak falanda aramadım.
 
Allegro said:
KemalistDevrim said:
Allegro said:
hamidiye alaylarının kuruluşu diyorum herif bi gelmiş kafkasya diyo bi gelmiş 1910ları anlatıyo bana

1800 lerde kafkasyada başladı 1870 lerde anadoluya yayıldı 1890 hamidiye alayları kuruldu
Adamlar kafkaslarda başladıkları işi anadoluya doğru kaydırınca hamidiye alayları kuruldu
daha anlamıyorsan sende sorun var aynı ABDnin BOP u gibi ırakla başladı diğer ülkeleride yutmaya çalışıyor
ben de diyorum ki böyle belirsiz argümanlara dayalı ajitasyonlar yerine adam gibi söyle şunlar şunlar oldu diye, bana 1890 öncesi anadolu da ermenilerin imza attığı bir terör olayı göster. gösteremezsin.

1877 yılında İsviçre’de Marksist düşünce çerçevesinde kurulan Hınçak örgütü sonraları ırkçı bir milliyetçi akıma dönüştü. 1890’da Tiflis’te kurulan “Ermeni İhtilal Cemiyetleri Birliği” (Taşnaksutyun) ile birlikte Ermeniler iki kol olarak faaliyetlerini sürdürdüler. Bu çetelerin bir tek amacı vardı: Ermeni halkını kışkırtmak, silahlandırmak ve sonucunda da bağımsız bir devlet kurmak. Tabii ki her dönemde bu örgütlerin arkalarında İngiltere, Amerika, Rusya, İsviçre, Fransa gibi ülkeler hep olmuştur. Milliyetçilik ve din faktörü ön plana çıkınca Ermeni ulusunu kaldırmak kolay oldu.

önceleri kafkasyada başlayan haraket azda olsa anadoluda güçleniyordu şimdi sour şu kafkasyada dibinde TÜrk katliamı yapılıyor ve anadoludada kolu olan bir örgüt tarafından acaba belirsiz argüman bumu 1877 ile 1890 arası 13 sene  bu 13 sene içerisinde acaba anadolu eylemleri neydi bu adamların adam vurmak dövmek öldürtmek tek tük olaylar senin nezlinde kabül edilmez tabi ille yüzlerce kişi öldürülecek

 
Allegro said:
1890 ÖNCESİ DİYORUM ULAN TAŞ KAFALI MISINIZ NESİNİZ
ben senindediklerini bile okumadım ki :lol:

neyse bu topicte çok salakca olaylar dönüyor ,kemalist malı sende kaynak göster adam gibi  ,kaynağın türksolu ise git kendini becer.
selametle.
 
[GardiyaN] said:
Kemalist biraz daha konusursan toplu ban yicez ırkcılıkdan !

ırkçılık mı benim kullandığım dil ve iddialar tamamen diplomatiktir ve tamamen kanuni onu bölücülük yapanlar düşünsün kaldıki şu an Türk ulusuna Atasına toprak bütünlüğüne hakaretler edildi ben bunları niye yutuyorum bir mod konuyu inceleyince başım belaya girmesin 

jiyan said:
Allegro said:
1890 ÖNCESİ DİYORUM ULAN TAŞ KAFALI MISINIZ NESİNİZ
ben senindediklerini bile okumadım ki :lol:

neyse bu topicte çok salakca olaylar dönüyor ,kemalist malı sende kaynak göster adam gibi  ,kaynağın türksolu ise git kendini becer.
selametle.

Hayda Benim alıntı yaptığım yer orası ne oldu yalan yazıyorlarsa bizde bilelim bu kadar senedir kaç dava yedik bilionmu sen hiçbirindede mahküm olmadık(Perinçek davası dışında)
 
- Bir Arap şairi de bu konuyu şiirsel olarak dillendirmiştir. Tercümesi: Yemin ederim ki, Kürtler Faris neslinden değildir. Bilakis onlar, Amr’ın oğlu Amir’in oğlu “Kürd”’ün neslindendir. Bu da İbn Abdu’l-Berr’in yukarıdaki açıklamasını desteklemektedir (bk. a.g.y)

- Bazı alimlere göre, Kürtler Yemen’deki Kahtan kabilesinden olup, Hz. İsmail’in soyundan gelmiştir. Nitekim Semhudî, Tarihu’l-Medine adlı eserinde şu bilgilere yer vermiştir: Ansardan olan Evs ve Hazreç kabileleri, Salebetu’l-Anka b. Amr Muzikya’nın soyundandır. Adı geçen Amr’in 13 oğlu vardı. Bunlar; Salebe, Harise (Huzaa’ kabilesinin babası), Cefene (Gassannîlerin babası), Vudaa, Ebu Harise, Avf, Kâb, Malik, İmran, Kürd adlarını taşıyordu (bk. a.g.y.).

Alusî’nin kanaati şu merkezdedir: Bugün büyük bir kitleyi oluşturan kürtlerin bir kısmı, adı geçen Amr b. Muzika’nın çocuklarından, bir kısmı da başka Arap kabilelerinden gelmiş olabilirler. Bir kısmı da Hz. Hüseyin’in soyundan gelenlerden oluşmaktadır. Özellikle Berzencilerin bu soyu çok meşhurdur. Genel olarak Kürteler şecaat/kahramanlıkla ünlüdür. İçlerinde erba-bı fazilet pek çoktur. (bk. Alusî, a.g.y).

- Bediüzzaman da “Kürtlerin, Arap kavm-i necibi ile ırken alakadar bulunduğu hakayık-ı tarihiyyedendir” (İçtimaî Dersler, s. 579) ifadesiyle bu konudaki görüşünü ortaya koymuştur.

- Bildiğimiz kadarıyla, Kürtler Müslüman olmadan önce, en çok etkilendikleri dinin Zerdüşt olduğu hususu kabul görmüş bir görüştür. Zerdüşt'ün peygamber olup olmadığı hususu ise, alimler arasında tartışmalı bir konudur.

Ünlü Müfessir Alusi'ye göre, küretlerin bir kısmı Hz. Peygamber(a.s.) zamanında müslüman olmuşlardır. Hatta bunlardan "Ebu Meymun Cabân el-Kurdî" ismindeki bir sahabi kürt kökenlidir(Alusî, 17/67; 26/1-2-1-3).

- Taberanî de el-Mucemu’s-Sağir ve el-Mucamu’l-Evsat adlı eserlerinde kaydettiği bir hadis rivayetinde “Meymun el-Kurdî”nin adını zikretmiştir. Söz konusu hadisi, Meymun el-kurdî babasından(Ebu Meymun Câbân) o da Hz. Peygamber(a.s.m) den nakletmiştir. Taberanî, Ebu Meymun’un Hz. Peygamber(a.s.m)’den yalnız bu hadisi rivayet ettiğini de bildirmiştir(el-mucemu’s-sağir, 1/114; el-Evsat, 4/380-şamile). Hafız el-Heysemî, bu rivayet zincirindeki bütün adamların sika/sağlam olduklarını söylemiştir (bk. Mecmauz’Zevaid, 4/132).

- Hafız el-Heysemî’nin -Taberanî’den (el-Mucemu’l-Evsat,13/471-şamile) aktararak- bildirdiğine göre, Ebu Hulde şöyle demiştir: “Bir gün Meymun el-Kürdî ile birlikte Malik b. Dinar’ın yanında idik. Malik(Meymun el-Kürdî’yı kast ederek): ‘Şeyh neden babasından bir şey anlatmıyor. (sonra kendisine dönerek): Biliyorsun, senin baban Hz. Peygamber(a.s.m)’i görmüş, ondan hadis duymuş bir kişmsedir.’ Meymun el-Kürdî cevap olarak şöyle dedi: ‘Babam, birşey fazla veya eksik söyleyecek korkusuyla bize Hz. Peygamber(a.s.m)’den pek fazla bir şey anlatmaz ve Resulullah’dan “Kim bilerek yalan yere bana bir söz uydurursa, cehennemdeki yerine hazırlansın” hadisini işittiğini (bunun için hadis rivayet etmekten çekindediğini, söylerdi”(bk. Taberanî, el-Mucemu’l-Evsat). Heysemî, bu rivayetin sıhhatine hükmetmiştir(bk. Mecmau’z-Zevaid, 1/14:cool:.

- Alusi'nin de belirttiği gibi, "Ebu Meymun Cabân el-Kürdî" ismi, İbn Hacer'in el-İsabe fî-Temyizi's-Sahabe("Cabân"maddesi) adlı eserinde de yer almaktadır. Ancak elimizdeki nüshada "el-Kürdî" yerine "el-Surdî" olarak geçmektedir. Öyle anlaşılıyor ki, bu bir matbaa hatasıdır.

Futuhu'l-Buldan'da (s.20:cool: bildirildiğine göre, Kürtlerin bulunduğu bölgelerden Ruha/Urfa, Harran, Meyafarkin, Hasankeyf, Mardin, Amed/Diyarbakır, Nusaybin gibi bölgeler, savaştan sonra sulh yoluyla fethedilmişlerdir. Bu fetihler, Hz. Ebu Ubeyde'nin görevlendirdiği büyük komutan Iyad b. Ganem tarafından hicrî 19-20. yıllarında gerçekleşmiştir. Buna göre, Kürtlerin –memleketlerinin Hicaz bölgesine yakın olmasının da etkisiyle- Müslüman olduklarını söylemek yanlış olmasa gerektir.
bu yazıyı daha önceden bazı sitelerede eklemiştim.(islami sitelere)
 
KemalistDevrim said:
Allegro said:
KemalistDevrim said:
Allegro said:
hamidiye alaylarının kuruluşu diyorum herif bi gelmiş kafkasya diyo bi gelmiş 1910ları anlatıyo bana

1800 lerde kafkasyada başladı 1870 lerde anadoluya yayıldı 1890 hamidiye alayları kuruldu
Adamlar kafkaslarda başladıkları işi anadoluya doğru kaydırınca hamidiye alayları kuruldu
daha anlamıyorsan sende sorun var aynı ABDnin BOP u gibi ırakla başladı diğer ülkeleride yutmaya çalışıyor
ben de diyorum ki böyle belirsiz argümanlara dayalı ajitasyonlar yerine adam gibi söyle şunlar şunlar oldu diye, bana 1890 öncesi anadolu da ermenilerin imza attığı bir terör olayı göster. gösteremezsin.

1877 yılında İsviçre’de Marksist düşünce çerçevesinde kurulan Hınçak örgütü sonraları ırkçı bir milliyetçi akıma dönüştü. 1890’da Tiflis’te kurulan “Ermeni İhtilal Cemiyetleri Birliği” (Taşnaksutyun) ile birlikte Ermeniler iki kol olarak faaliyetlerini sürdürdüler. Bu çetelerin bir tek amacı vardı: Ermeni halkını kışkırtmak, silahlandırmak ve sonucunda da bağımsız bir devlet kurmak. Tabii ki her dönemde bu örgütlerin arkalarında İngiltere, Amerika, Rusya, İsviçre, Fransa gibi ülkeler hep olmuştur. Milliyetçilik ve din faktörü ön plana çıkınca Ermeni ulusunu kaldırmak kolay oldu.

önceleri kafkasyada başlayan haraket azda olsa anadoluda güçleniyordu şimdi sour şu kafkasyada dibinde TÜrk katliamı yapılıyor ve anadoludada kolu olan bir örgüt tarafından acaba belirsiz argüman bumu 1877 ile 1890 arası 13 sene  bu 13 sene içerisinde acaba anadolu eylemleri neydi bu adamların adam vurmak dövmek öldürtmek tek tük olaylar senin nezlinde kabül edilmez tabi ille yüzlerce kişi öldürülecek
lol habire duygu sömürüsü habire laf kalabalığı
devletin kendi eliyle aşiretleri halkın bir kesimine karşı silahlandırması gibi uç bir olayı haklı gösterebilecek hiçbir şey sunamıyorsun
 
jiyan said:
- Bir Arap şairi de bu konuyu şiirsel olarak dillendirmiştir. Tercümesi: Yemin ederim ki, Kürtler Faris neslinden değildir. Bilakis onlar, Amr’ın oğlu Amir’in oğlu “Kürd”’ün neslindendir. Bu da İbn Abdu’l-Berr’in yukarıdaki açıklamasını desteklemektedir (bk. a.g.y)

- Bazı alimlere göre, Kürtler Yemen’deki Kahtan kabilesinden olup, Hz. İsmail’in soyundan gelmiştir. Nitekim Semhudî, Tarihu’l-Medine adlı eserinde şu bilgilere yer vermiştir: Ansardan olan Evs ve Hazreç kabileleri, Salebetu’l-Anka b. Amr Muzikya’nın soyundandır. Adı geçen Amr’in 13 oğlu vardı. Bunlar; Salebe, Harise (Huzaa’ kabilesinin babası), Cefene (Gassannîlerin babası), Vudaa, Ebu Harise, Avf, Kâb, Malik, İmran, Kürd adlarını taşıyordu (bk. a.g.y.).

Alusî’nin kanaati şu merkezdedir: Bugün büyük bir kitleyi oluşturan kürtlerin bir kısmı, adı geçen Amr b. Muzika’nın çocuklarından, bir kısmı da başka Arap kabilelerinden gelmiş olabilirler. Bir kısmı da Hz. Hüseyin’in soyundan gelenlerden oluşmaktadır. Özellikle Berzencilerin bu soyu çok meşhurdur. Genel olarak Kürteler şecaat/kahramanlıkla ünlüdür. İçlerinde erba-bı fazilet pek çoktur. (bk. Alusî, a.g.y).

- Bediüzzaman da “Kürtlerin, Arap kavm-i necibi ile ırken alakadar bulunduğu hakayık-ı tarihiyyedendir” (İçtimaî Dersler, s. 579) ifadesiyle bu konudaki görüşünü ortaya koymuştur.

- Bildiğimiz kadarıyla, Kürtler Müslüman olmadan önce, en çok etkilendikleri dinin Zerdüşt olduğu hususu kabul görmüş bir görüştür. Zerdüşt'ün peygamber olup olmadığı hususu ise, alimler arasında tartışmalı bir konudur.

Ünlü Müfessir Alusi'ye göre, küretlerin bir kısmı Hz. Peygamber(a.s.) zamanında müslüman olmuşlardır. Hatta bunlardan "Ebu Meymun Cabân el-Kurdî" ismindeki bir sahabi kürt kökenlidir(Alusî, 17/67; 26/1-2-1-3).

- Taberanî de el-Mucemu’s-Sağir ve el-Mucamu’l-Evsat adlı eserlerinde kaydettiği bir hadis rivayetinde “Meymun el-Kurdî”nin adını zikretmiştir. Söz konusu hadisi, Meymun el-kurdî babasından(Ebu Meymun Câbân) o da Hz. Peygamber(a.s.m) den nakletmiştir. Taberanî, Ebu Meymun’un Hz. Peygamber(a.s.m)’den yalnız bu hadisi rivayet ettiğini de bildirmiştir(el-mucemu’s-sağir, 1/114; el-Evsat, 4/380-şamile). Hafız el-Heysemî, bu rivayet zincirindeki bütün adamların sika/sağlam olduklarını söylemiştir (bk. Mecmauz’Zevaid, 4/132).

- Hafız el-Heysemî’nin -Taberanî’den (el-Mucemu’l-Evsat,13/471-şamile) aktararak- bildirdiğine göre, Ebu Hulde şöyle demiştir: “Bir gün Meymun el-Kürdî ile birlikte Malik b. Dinar’ın yanında idik. Malik(Meymun el-Kürdî’yı kast ederek): ‘Şeyh neden babasından bir şey anlatmıyor. (sonra kendisine dönerek): Biliyorsun, senin baban Hz. Peygamber(a.s.m)’i görmüş, ondan hadis duymuş bir kişmsedir.’ Meymun el-Kürdî cevap olarak şöyle dedi: ‘Babam, birşey fazla veya eksik söyleyecek korkusuyla bize Hz. Peygamber(a.s.m)’den pek fazla bir şey anlatmaz ve Resulullah’dan “Kim bilerek yalan yere bana bir söz uydurursa, cehennemdeki yerine hazırlansın” hadisini işittiğini (bunun için hadis rivayet etmekten çekindediğini, söylerdi”(bk. Taberanî, el-Mucemu’l-Evsat). Heysemî, bu rivayetin sıhhatine hükmetmiştir(bk. Mecmau’z-Zevaid, 1/14:cool:.

- Alusi'nin de belirttiği gibi, "Ebu Meymun Cabân el-Kürdî" ismi, İbn Hacer'in el-İsabe fî-Temyizi's-Sahabe("Cabân"maddesi) adlı eserinde de yer almaktadır. Ancak elimizdeki nüshada "el-Kürdî" yerine "el-Surdî" olarak geçmektedir. Öyle anlaşılıyor ki, bu bir matbaa hatasıdır.

Futuhu'l-Buldan'da (s.20:cool: bildirildiğine göre, Kürtlerin bulunduğu bölgelerden Ruha/Urfa, Harran, Meyafarkin, Hasankeyf, Mardin, Amed/Diyarbakır, Nusaybin gibi bölgeler, savaştan sonra sulh yoluyla fethedilmişlerdir. Bu fetihler, Hz. Ebu Ubeyde'nin görevlendirdiği büyük komutan Iyad b. Ganem tarafından hicrî 19-20. yıllarında gerçekleşmiştir. Buna göre, Kürtlerin –memleketlerinin Hicaz bölgesine yakın olmasının da etkisiyle- Müslüman olduklarını söylemek yanlış olmasa gerektir.
bu yazıyı daha önceden bazı sitelerede eklemiştim.(islami sitelere)

1-YAzıdan şunu anladım bazı alimlere göre(Hangiler?????)
2-birde bir arap şairi birşeyler demiş(Hangisi????)
3-Alusî ne demiş Kürtler araplardan gelmiş olabilir(olgudur inceleriz arkadaşı) peki şöyle soralım bu araplar nasıl kürtleşip araplığı bıraktılar ve kendilerine Kürt demeye karar verdiler(Müfessir Alusi'ye  ile Alusî aynı adam niey ayrı ayrı yazdın)
4-Bediüzzaman yani saidi kürdi yani Bölücülerin baş kahramanı ne derse desin sonu belliydi isyan etti istiklal mahkemelirnde asıldı
5-Taberanî de el-Mucemu’s-Sağir ve el-Mucamu’l-Evsat adlı eserlerinde kaydettiği bir hadis rivayetinde(Hangi hadis Hemşerim Allah Allah)
6-Hafız el-Heysemî’nin islami hadis hikayesi ile konun ne alakası var?


peki Bana Divan-ı Lügat-ı Türk gibi bir kürt eseri göstersen Veya Kürt isminin geçtiğinin idda ettiğin bu kayıtların Tarihini
kaldıki ben pek birşey anlayamadım ne oldu şimdi kürtlerin TArihi oldu ve onlar millet mi oldu

Allegro said:
KemalistDevrim said:
Allegro said:
KemalistDevrim said:
Allegro said:
hamidiye alaylarının kuruluşu diyorum herif bi gelmiş kafkasya diyo bi gelmiş 1910ları anlatıyo bana

1800 lerde kafkasyada başladı 1870 lerde anadoluya yayıldı 1890 hamidiye alayları kuruldu
Adamlar kafkaslarda başladıkları işi anadoluya doğru kaydırınca hamidiye alayları kuruldu
daha anlamıyorsan sende sorun var aynı ABDnin BOP u gibi ırakla başladı diğer ülkeleride yutmaya çalışıyor
ben de diyorum ki böyle belirsiz argümanlara dayalı ajitasyonlar yerine adam gibi söyle şunlar şunlar oldu diye, bana 1890 öncesi anadolu da ermenilerin imza attığı bir terör olayı göster. gösteremezsin.

1877 yılında İsviçre’de Marksist düşünce çerçevesinde kurulan Hınçak örgütü sonraları ırkçı bir milliyetçi akıma dönüştü. 1890’da Tiflis’te kurulan “Ermeni İhtilal Cemiyetleri Birliği” (Taşnaksutyun) ile birlikte Ermeniler iki kol olarak faaliyetlerini sürdürdüler. Bu çetelerin bir tek amacı vardı: Ermeni halkını kışkırtmak, silahlandırmak ve sonucunda da bağımsız bir devlet kurmak. Tabii ki her dönemde bu örgütlerin arkalarında İngiltere, Amerika, Rusya, İsviçre, Fransa gibi ülkeler hep olmuştur. Milliyetçilik ve din faktörü ön plana çıkınca Ermeni ulusunu kaldırmak kolay oldu.

önceleri kafkasyada başlayan haraket azda olsa anadoluda güçleniyordu şimdi sour şu kafkasyada dibinde TÜrk katliamı yapılıyor ve anadoludada kolu olan bir örgüt tarafından acaba belirsiz argüman bumu 1877 ile 1890 arası 13 sene  bu 13 sene içerisinde acaba anadolu eylemleri neydi bu adamların adam vurmak dövmek öldürtmek tek tük olaylar senin nezlinde kabül edilmez tabi ille yüzlerce kişi öldürülecek
lol habire duygu sömürüsü habire laf kalabalığı
devletin kendi eliyle aşiretleri halkın bir kesimine karşı silahlandırması gibi uç bir olayı haklı gösterebilecek hiçbir şey sunamıyorsun

oha arkadaş sen hastamısın rahatsızmısın yani ermeniler masum ve rusların böyle bir planı yoktu diyorsun
peki Soviyetlerin açıkladığı gizli anlaşmalara ne diyeceksin onlar içerisinde ermenistanla ilgili planlarda
bunlar yazmıyormuydu ermenilerin TÜrklere karşı silahlandırıldığını herkez bilir asıl sen çarpıtma yapma isyancı oradaydı
100 binleri katletti devlette kendini korumaya çalıştı

işte olay bu kadar basit
 
Status
Not open for further replies.
Back
Top Bottom